Türkiye’nin deprem gerçeği

Deprem öncesi hazırlıklı olma ve deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarının önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Toplumsal bilinç düzeyinin artışına katkı sağladıkları tartışılmazdır. Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğu ve dayanıklı yapı inşa etmenin zorunluluğu aşikardır. Fakat ortaya çıkan tablo özellikle yapım ve denetim aşamalarında zafiyetler olduğuna işaret etmiştir.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Prof. Dr. Süleyman Doğan / Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bugün 17 Ağustos. 1999’da yaşadığımız Marmara depreminin ardından neredeyse çeyrek asır geçti. 6 Şubat 2023 depremi ise Türkiye’de maddi ve manevi bakımdan en büyük yıkama yol açtı. 50 binden fazla insanımızı toprağa verdik. Yaşanılan depremlerin büyüklüğü ve yol açmış olduğu hasar da göz önüne alındığında, yeni bir sosyal ve fiziksel ortama geçiş söz konusudur. Deprem öncesi hazırlıklı olma ve deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarının önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Toplumsal bilinç düzeyinin artışına katkı sağladıkları tartışılmazdır. Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğu ve dayanıklı yapı inşa etmenin zorunluluğu aşikardır. Fakat ortaya çıkan tablo özellikle yapım ve denetim aşamalarında zafiyetler olduğuna işaret etmiştir.

Deprem ve diğer doğal afetler toplumda daha çok afet dönemi ve sonrasındaki çalışmalara yönelik değerlendirilmekle beraber geçmişte yaşadıkları büyük depremlerin etkili olduğu görülmektedir. Afet risk azaltma çalışmaları yapılmadan afet kriz yönetiminin başarılı olması mümkün değildir. Bu çerçevede risk ve zarar azaltma aşamaları tehlike analizi, risk analizi, risk azaltma (önleme, sakınım, risk ve risk transferi), risk iletişimi ve uluslararası risk azaltma politikalarıdır. Bunun için en önemli husus, meydana gelen olaylardan da ders alarak öncelikle mevcut risklerin belirlenip risklerin azaltılmasıdır.

BİRLİK VE BERABERLİK BİLİNCİ

Deprem sadece fiziksel bir yıkım değil bireysel ve toplumsal bir yıkıma da sebep oluyor. Çünkü deprem insanların günlük rutinlerini ve olağan düzenlerini bozuyor. Depremin ortaya çıkarmış olduğu diğer bir husus vatandaşlar arasında birlik ve beraberlik algısını güçlendirici özellikler taşımasıdır. Hayırseverlik ve yardımlaşma üzerinden ilerletilen bu çabanın sivil bir girişim özelliği taşıması da toplumsal insani dayanışma bağlarının güçlülüğüyle ifade edilebilir. Özellikle devlet ve sivil toplum örgütlerinin el ele vererek çalışmaları takdire şayandır. Sivil girişimlerin birey devlet ilişkilerini güçlendirici ortak sahiplenmelere yol açan tarzda ilerletilmesi bu bağlamda önemsenmelidir.

Deprem sadece insanların değil grupların, toplulukların, kurumların ve nihayetinde devletin olağan işleyişini yani düzenini bozuyor. Deprem öncesi söz konusu bölgede bir depremin gerçekleşeceği beklentisi ve buna yönelik tatbikat ve tedbirlerin yapıldığı görülüyor. Öyleyse neden acil müdahalede geç kalındı sorusunun cevabı deprem bölgesine yardım yapacak diğer ekiplerin bulunduğu bölge çalışanlarının da depreme maruz kalması ve müdahale ekibinin de depremzede olması şeklinde yorumlanıyor.

Deprem on binlerce canımızı aldı ve bizi yüreğimizden vurdu. On binlerce yaralımızla içimizi acıttı. Yıkılan evler, yok olan komşuluklar ve kaybolan hatıralar ruhumuzun derinliklerini sarstı. Enkaz altından birinin çıkarılmasını nefesimizi tutarak ve dua ederek bekledik, bu bekleyiş bizim için o kadar uzun bir bekleyişti ki kiminde hüzünlü yutkunmalarla oturduğumuz yere gömüldük kiminde gözyaşlarımız artık bir can daha kurtuldu diye sevinçten aktı. Deprem, canlarımızı alırken üzerimizden silindir gibi geçti, ağzımızın tadını, evimizin huzurunu kaçırdı.

ÖN YARGILARI DA YIKTI

Millet olarak depremin olumsuz sonuçlarını azaltmak için çırpındık, çabaladık. Kendimizi bu büyük milletin bir parçası olarak gördük ve sanki bir organın acısını tüm vücut hissediyormuş gibi yekvücut acı çektik. Onlara yalnız olmadıklarını, devletimizin büyük milletimizin merhametli ve cömert olduğunu gösterdik. Afet sadece birkaç gün yas tutulmayacak kadar büyüktü. Milletimiz de felaketin büyüklüğünün farkında olduğu için yasını uzun tuttu. Deprem binaları yıktı evet ama millet olarak birliğimizi yıkamadı.

Depremin yıktığı bir şey daha var, önyargılar. Einstein, “Önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” der çok da haklıdır ama yardımlaşmanın gelenek halinde olduğu ülkemizde deprem sonrasında dayanışma ve birliktelik arttığından deprem sonrası oluşan kaotik atmosferde, günlük hayattaki ön yargılar, kişilere karşı yapılan ayrımcılıklar ve hatta ırkçı tutumlar bir yana bırakılmakta ve yardım düşüncesi ile hareket edilmektedir. Bu süreçte bireylerin empati yeteneği yüksek seviyeye çıkmaktadır. Fertler bir araya gelmekte ve bir dayanışma içerisinde olmaktadır. Allah büyük afet ve depremlerden milletimizi korusun vesselam…

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Modern mistik: Abbas Kiyarüstemi