Eğitime çözüm öğretmen üniversitesi

Haber Merkezi Yeni Şafak
Prof. Dr. Osman Çakmak • İstanbul Gelişim Üniversitesi

Yüzbinlerce öğretmenden birisi de O.. Vazifesini iyi yaptığına inanıyor. Ama her nedense öğrenciler derse ilgisiz. Dersi çok da güzel anlattığı kanaatında. Ama sonuç değişmiyor.

Geriye dönüp geçmişte başlatılan Bakanlığın hayata geçirmeye çalıştığı projelere bakıyoruz: “Yeni Müfredat, Çoklu Zeka, Toplam Kalite… Son zamanlarda ise akıllı tahta, laptop ve bedava ders kitabı gibi projeler niçin amacına ulaşmadı acaba? Öğrencilerde büyük çoğunlukla kimlik bunalımına ve aşağılık kompleksine yol açan, Batı'da çoktan terk edilen seküler hurafeleri, bilimsel değeri olmayan malumat yığınlarını hangi özel ve güzel vasıtalarla sunarsak sunalım değişen bir şey olmuyor. Bu projeler, temelleri çürümüş binayı ihyaya çalışmak gibi boş bir çabadan ibaret kalıyor.

Peki unuttuğumuz, atladığımız nokta neydi? Neden projeler hayata geçirilemiyordu? Yapılanlar, yap-boz sil baştan uygulamalarından ibaret kalıyordu?

ŞİKAGO ÖĞRETMENLER AKADEMİSİNDE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMA

Reformların ve dönüşümlerin odağında öğretmen bulunmaktadır. İyi aletler ancak usta ve hünerli kullanıcılar elinde bir anlam ifade eder. Öğretmeni mesleğinde “profesyonelleştirecek” bir akademik ortam oluşturmak için çaba içine girmedik. Onun halihazırda kaybolmuş imajını maddi-manevi düzeltecek tedbirleri hayata geçiremedik. Eğitime muhteva kazandıracak; ona kimlik ve bilimsellik katacak dönüşümlerin içinde olamadık.

Peki öğretmeni mesleğinde uzmanlaştırmak için neler yapabiliriz? Bu konuya geçmeden önce işin başında bize ışık tutacak ABD'de bazı eyaletlerde hayata geçirilen ilginç bir uygulamadan söz etmek istiyorum.

Amerikada Şikago (Chicago) Öğretmenler Akademisinde yürütülen bir çalışma şu şekilde gelişiyor: Çalışmanın öncülüğünü Nobel Ödüllü Prof. Leon Lederman yapıyor. Amaç, uygulanan “yanlış eğitim metodu” ile bilimden soğumuş çocukların en değerli yeteneği olan “bilgi -beceri kazanma ve öğrenme kabiliyetini” “öğrenme sürecinin” içine çekmek… Öğrencilere bilimi sevdirmek.

Bunun için Lederman yedi yıllık bir plan yapıyor. Bu süre içinde, bölgedeki matematik ve fen öğretmenlerinin tamamı (17 bin kişi) yeniden eğitime tabi tutuluyor. Akademin amacı , “grup çalışmasının nasıl yapılacağını öğretmek. “Öğrencilerin dersleri oturdukları yerde dinlemek yerine, iş birliği yaparak öğrenmelerini sağlamak. Öğretmenler, kitaplarına ve öğretmene bağlı kalmak yerine faaliyet gösterecekler deney yapacaklar.. Kısacası bilimi soyut kavramlardan çok, gündelik hayatlarının bir parçası olarak görmeye başlayacaklar. Artık günümüzde tek başına bir iş başarma imkanı yok.

Lederman , İllionois'deki laboratuarların (FERMİLAB) müdürüdür. Burası “parçacık fiziği” araştırmalarının yapıldığı en önemli merkezlerden biridir ve enerji bakanlığına bağlıdır. 1989 yılında zamanın Enerji Bakanı James Watkins Lederman'a telefon eder.. Matematik ve fen dersleri konusunda halktan bakana sürekli olumsuz raporlar ulaşmaktadır. Bakan ülke çapında yaşanan başarısızlıktan,eğitimin içine düştüğü çıkmazdan nasıl çıkarılacağını, Lederman'a sorar. Bu durumun düzelmesi konusunda araştırma laboratuarlarının bir şeyler yapması gerektiğini belirtir. Enerji Bakanı, bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini belirtir.

Lederman, hemen zaman geçirmeden bir toplantı düzenledi. Toplantıya Chicago bölgesindeki üniversitelerin rektörleri, civardaki okulların yönetici ve öğretmenleri ile çevredeki şirketlerin araştırma birimlerinden temsilciler çağrıldı. Kısacası bu konuda bir iş birliği yapılabilmesi için, eğitimde payı bulunan herkesin o toplantıya katılması sağlandı. Bu toplantılar neticesinde “Şikago Öğretmenler Akademisi” nin kurulması kararlaştırıldı. Akademi , öğretmenleri teker teker belirlenecek, kritik bir kütlenin ortaya çıkması için adım adım ilerleyecekti. Lederman, yaptıkları çalışmayı şöyle özetliyor:

“Yapmakta oldukları her şeyi attık; aslında bir şey yaptıkları da söylenemez!”

Akademide süren 16 haftalık eğitimden sonra öğretmenler, kendi okullarına dönerler. Ama artık yalnız değiller. Yanlarında akademiden birer uzman vardır. İki yıl boyunca bu uzmanla birlikte derse girecekler ve yeni metotların uygulanmasında karşılaştıkları zorlukları birlikte çözüyorlar. Öğretmen, akademi ile arasındaki bağı hiçbir zaman koparmıyorlar. Akademinin yeni faaliyetlerinden sürekli haberdar edilecek ve sıkıştığı anlarda doğrudan doğruya akademideki öğretmenleriyle bağlantı kurup gerekli yardımı alabilecek.

NİÇİN ÖĞRETMEN ÜNİVERSİTESİ

Öğretmenlik mesleğinin alabildiğine dejenere olduğu, itibarının adeta sıfırlandığı şu ortamda yapmamız gereken nedir? Her meslek mutlaka önemlidir. Ama öğretmenlik mesleğinin ayrı bir yeri var. Bu sebeple dışarıda bir çok ülke öğretmen yetiştirmeyi özel ve ayrıcalıklı bir konu olarak ele alıyorlar.

Artık üniversiteler ihtisas üniversiteleri olma yolunda gelişme göstermektedir. Ziraat üniversitesi, Otomotiv üniversitesi, Biyoteknoloji ünivesitesi vd. İsrail, Japonya daha birçok ülke Öğretmen üniversitelerini çoktan kurmuş bulunuyorlar. Dünya buna yönelmiş durumdadır. Bunun faydalarını saymaya gerek yok.

Milli Eğitim Bakanlığı çıkarılacak bir özel bir kanunla YÖK'ten bağımsız (Tıpkı askeri okullar gibi) olarak ülkenin birkaç yerinde Öğretmen Üniversiteleri kurmak için harekete geçebilir. Bu şekilde oluşturulacak üniversitelerde çalışacak yetiştiriciler, oldukça dikkatli bir şekilde seçilir, bilimsellik, pedogojik kaygı ve milli kimlik ön plana çıkarılırsa, seçimde somut liyakat ölçütleri benimsenirse “öğretmen problemi” kısa sürede hallolabilir.

Ayrıca uygulamaya konulan uzman ve başöğretmenlik ünvanları için de üniversite bünyesinde kurulacak akademilerde alınan eğitim/araştırma/kursların ağırlıklı yeri olur ve böylece bu konu “bilimsel bir temele” oturmuş olur.

Şüphesiz iyi, kaliteli insan, aynı ölçüde kaliteli yetiştiriciler eliyle yetiştirilebilir. Tarih bize büyük şahsiyetlerin arkasında hep büyük hocaları gösterir. Öğretmen okulları ve Yüksek Öğretmen Okulları güzel bir örnek olarak hatıralarımızda. Demek ki öğretmen yetiştirmede mekanın, kurumsallaşmanın ayrı bir yeri var. Halihazırda öğretmen yetiştirme deyince akla Eğitim Fakülteleri geliyorsa da, bu fakültelerdeki eğitimin ne “bilimsel düşünce boyutunun” ne de “pedagojik boyutunun" kaldığını söyleyebiliyoruz. Kaldı ise kağıt üzerinde.

Bir diğer nokta ise çok kere de Eğitim Fakülteleri üniversite bünyelerinde adeta bir sığıntı gibi kalmaktadır.. Var olan Fen Edebiyat Fakültesi ve Eğitim Fakültesi çatışmasına bakarsak, öğretmen meselesine artık neşter atmanın zamanı gelmiştir. Önceki yıllarda Fen Edebiyat Fakülteleri mezunları garip bir uygulama ile yüksek lisanstan öğretmen yetiştirilmeye çalışıldı. Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri Eğitim fakültelerinin bünyesinde bir sığıntı gibi durduğundan kurumu benimsemediler. Eğitim fakülteleri başka görevleri yanında, 4+1.5 tarzında yapılan yüksek lisans çalışmalarına kendilerini veremediler. Böylece son uygulama ile öğretmen yetiştirme konusu iyice yozlaştırıldı. Dünya Bankası desteği ile öğretmenliği yozlaştıran bir uygulama da buydu.

Sonuç olarak, hükümet, daha özelde Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin eğitimi problemini kökten halledecek YÖK'e bağımlı olmayan Öğretmen Üniversiteleri (daha özelde ise öğretmen akademileri) kurabilir mi? Daha da önemlisi buralara “milli kimliğe” ve bilimsel onura sahip yetenekli bilim adamlarımızın görev alacağı bir sistem oluşturabilir mi? Bekleyip göreceğiz…