VAR OLMA ÇABASI
Genç yönetmen Mustafa Emin Büyükcoşkun, Filistin sineması ile ilgili, 'Çok kısıtlı şartlar altında var olmaya çalışan bir sinema. Var olamamış bir ülkenin sinemasıyla var olma çabası olarak da değerlendirilebilir' yorumunda bulunuyor. Filistin sineması dendiğinde aklına Elie Suleiman'ın geldiğini söyleyen Büyükcoşkun, Filistin sinemasının asıl görünürlüğünü artıran filmlerin belgesel filmleri olduğuna dikkat çekiyor. Yönetmen bu filmlerin Filistin'in uluslararası alandaki temsiliyetine çok ciddi katkıları olduğunu dile getiriyor.
Ümit vaat ediyor
Diğer zor şartlar altında oluşan ve gelişmeye çalışan sinemalar gibi Filistin sinemasının da ümit vaat ettiğini söyleyen sinema yazarı İhsan Kabil, Filistin sinemasını iki oluşum üzerinden değerlendiriyor. Bunlardan birincisini belgesel filmler olarak gösteriyor. İkincisi ise uzun metrajlı filmler… Belgesel sinema alanında ciddi işler yapıldığına işaret eden Kabil, 'Bu filmler büyük baskı altında olan ve hayatta kalma mücadelesi veren toplumun insani duyarlılığını yansıtan filmler. Yönetmenler, bunu yaparken sinemanın estetik değerlerine ve diline kesinlikle önem veriyorlar. Asla propagandist doğrudan kalın çizgilerle gerçekçiliğin içine saplanmıyor onu daha geniş bir sinema anlayışının içine oturtuyor. Kolaycılığa sapmıyorlar.' diyor. Kabil, uzun metraj filmlerde de aynı duyarlılığı gördüğümüzü ve dünyada Filistin sinemasının karşılık bulduğunu söylüyor.
İsrail izin vermedi
Semih Kaplanoğlu, Filistinli yönetmenlerin hikaye etmek yerine daha doğrudan, sorunlara yönelik filmler yaptıklarını ifade ediyor. Filistin'in işgal altında olmasının sinemayı doğrudan etkilediğini belirten Kaplanoğlu, 'Bazen kameralar bile İsrail tarafından silah olarak görülüyor. O yüzden rahat hareket etmek çok zor. Buna rağmen birkaç yönetmen meselelerini dile getiriyorlar. Sinema orada direnişin bir sembolü haline geliyor' diyor.