|

"Aksa intifadası çağrısı yapacağım"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Yusuf Kaplan köşesinde Aksâ için İntifada çağrısı yaptı. İsmail Kılıçarslan, Merve Şebnem Oruç, Hasan Öztürk ve Faruk Beşer de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
10:17 - 23/07/2017 Pazar
Güncelleme: 10:28 - 23/07/2017 Pazar
Yeni Şafak
İsmail Kılıçarslan, ​Yusuf Kaplan, Faruk Beşer, Merve Şebnem Oruç, Hasan Öztürk.
İsmail Kılıçarslan, ​Yusuf Kaplan, Faruk Beşer, Merve Şebnem Oruç, Hasan Öztürk.

Yusuf Kaplan, İsmail Kılıçarslan, Merve Şebnem Oruç, Hasan Öztürk ve Faruk Beşer'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Devletlerin etkinliği izafîleşti

Kudüs’te, ilk mabedimiz Mescid-i Aksa kapatılıyor…Kudüs’ün çocukları isyan ediyor buna… İsrail’in aşağılık askerleri kadınlara, çocuklara köpeklerle saldırıyor… Dünya seyrediyor… Müslümanlar seyrediyor… Kudüs’te insanlığın onuru çiğneniyor oysa…

Kudüs’te yaşanan, bir yanıyla, daha da büyüyeceği, dalga dalga yayılacağı anlaşılan büyük bir zulmün, büyük bir felâketin ayak sesleridir…Ama bir başka yanıyla da, zorlu bir doğumun sancılı işaretleri…

Türkiye aramaya devam ederse...

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’ı kapsayacak bir mini körfez turunu başlatmış olacak. Kendisine biçilmiş role aktör yazılmak istemediğini her fırsatta ve gerektiğinde bedelini de ödeyerek ortaya koyan Türkiye, bu kez bir barışın, bir ittihadın, bir ittifakın, bir birlikte hareket edebilme kabiliyetinin imkânlarını arayacak Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle. Dikkat isterim: ‘Bulacak’ demedim, ‘arayacak’ dedim. Zaten şu aşamada asıl ve önemli olan bu arayışın kendisidir.

Bir kez söylemiştim, bir kez daha söyleyeyim. Ben aslında dış politikadan hiç anlamam. Basit bir algoritmam vardır: ‘Gâvurun tam karşısında durunca başarılı bir dış politika uyguluyorsun.’Ne o, zoruna mı gitti? Gâvura ‘gâvur’ demem zoruna gidiyorsa birazdan okuyacakların daha da zoruna gidecek demektir. Söz konusu İslam coğrafyasının geleceği olduğunda bir tehdit olarak ortadan kaldırılması gereken ilk gâvur, ilk düşman İsrail’dir. Siyonizm, kılıçtan başka tedavisi olmayan bir akıl hastalığı biçimidir ve mutlaka, bugün olmazsa yarın ortadan kaldırılması elzemdir.

Arap Yarımadası’na bir bakın

Perşembe günü kaldığımız yerden devam edelim. Şöyle demiştim: Suudi Arabistan ve BAE’nin, Katar konusunda hata yaparken aynı zamanda çok erken ve de çok yanlış bir hamleyle başlarına açtıkları, Körfez’in geleceği açısından kritik önemde bir iş daha var.

Bu köşede Katar-Körfez krizi çıktığında kaleme aldığım 8 Hazirantarihli “Abu Dabi Prensi, Suudi Arabistan Prensi ve İsrail” başlıklı yazımda Kral Salman’ın oğlu Muhammed bin Salman (MBS) için şu cümleyi kullanmıştım: “Oğulun yükselişi engellenmezse Muhammed bin Nayef’in (MBN) veliahtlığının da elinden üç vakte kadar alınacağı malum.” Ben üç vakte kadar dedim ama üç hafta bile sürmedi. 20 Haziran günü Veliaht Prens MBN Mekke’deki kraliyet sarayının dördüncü katında Kral Salman’la görüşmek üzere bir davet aldı. Gittiğinde, kullandığı ağrı kesicilerin zihnini bulandırdığı gerekçesiyle Kral tarafından veliahtlıktan çekilmesi istedi. Yerine MBS geldi.


Oyunlarından birini daha oynuyor Aksa özelinde

Kudüs ve Mescid-i Aksa kimin meselesidir? Sadece Müslümanların mı, ya da sadece Filistinlilerin ve Türkiyelilerin mi?İbrahim’in, Davut’un, Süleyman’ın, Musa’nın, Harun’un, Yahya’nın, İsa’nın, Meryem’in, Zekeriyya’nın ve nice uluların (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) beldesidir Filistin ve Kudüs. Ömer’in, Selahattin’in emanetidir... Abdulhamit’in de...

Hal böyle olunca, bugün ne tek başına Müslümanların, ne tek başına Hıristiyanların ne tek başına Yahudilerin beldesi sayılamaz Kudüs. Ne var ki saydığım bütün peygamberlerin ve uluların bugün yegane mirasçısı Müslümanlardır. O yüzden Kudüs meselesi bizim meselemiz olarak karşımızda durmaktadır.Emin ellerdeyken de... Hazreti Ömer kapısını açtığında da Kudüs’ün... Emindiler, Kudüs halkı... Selahattin teslim aldığında da... Osmanlı’nın o yıllar yılı ‘hizmetkar’ olduğunda da...

Bendeniz doğru olanın şu olduğunu düşünüyorum: PespayeDini, yanlışlara cevap vermekle anlatmaya kalkarsanız bunu başaramazsınız. Çünkü doğru birdir, yanlış sonsuzdur. Sonsuz yanlışa cevap verme imkânınız olamaz. Doğru, yapmaktır, yanlış yıkmaktır. İnsan bir anda bütün bir binayı yıkabilir, ama onun yapılması çok uzun zaman alır. Bir müminin hedefi hakikati ortaya koymak olmalıdır, her yanlışın yanlış olduğunu ispat etmek değil. Esas olan hakikatin anlaşılmasıdır.

Bu sebeple olsa gerek, Allah buyurur ki, ‘De ki, hak geldi mi batıl yok olur. Çünkü batıl yok olmaya mahkûmdur’ (İsra 81). ‘Biz hakikati batılın üzerine bomba gibi atarız da batılın beynini parçalar ve bakarsınız, yok olup gitmiş’ (Enbiya 18).

#​Yusuf Kaplan
#İsmail Kılıçarslan
#Merve Şebnem Oruç
#Hasan Öztürk
#Faruk Beşer
7 yıl önce