|

Anadolu halkı bağrına bastı

Türkiye’yi batısından doğusuna trenle dolaşıp bir de harika bir kısa film çeken Stanislas Giroux, bu yolculuğu kısa film olarak çekti ve bir anda ilgi odağı oldu. Giroux, kız arkadaşıyla ellerinde Anadolu’ya ait kartpostallara bakarak bir rota çizdiklerini belirterek bu iki haftalık yolculuğu hiç unutamadığını söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/06/2017 Pazar
Güncelleme: 05:28 - 18/06/2017 Pazar
Yeni Şafak
Anadolu halkı bağrına bastı
Anadolu halkı bağrına bastı

Fotoğraf sanatçısı ve film yapımcısı Stanislas Giroux Türkiye’nin batısından doğusuna trenle turladı. Gezisini de muhteşem bir kısa filme dönüştürdü. Filmi internette en çok beğenilen ve paylaşılan videolar arasındaki yerini aldı. Biz de Giroux ile yolculuğunun detaylarını konuştuk. 1989 doğumlu Giroux içindeki seyahat etme arzusunu bir diğer tutku olan fotoğraf ve filmle buluşturan biri. Aslında tıp öğrencisi. Son sınıfta okuyor. Kendisine göre o, gündüzleri doktor geceleri ise sanatçı.

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Polonyalı bir anneyle Fransız bir babanın çocuğu olarak 1989’da Fransa’da dünyaya geldim. Babamdan sanat ve fotoğrafçılık genlerini annemden de sorumluluk genini aldım. İşin aslı şu ki tutkumu yüzde yüz yaşamak yerine tıp okuluna kaydolmayı seçtim. Farklı milletlerden anne babaya sahip olmamdan olsa gerek, yabancılarla tanışmayı ve farklı kültürler keşfetmeyi seviyordum. Artık mezun olmak üzereyim ve gündüzleri doktor rolünü oynasam da gecelerimi hayat tutkumu yaşamakla geçiriyorum: Dünyayı dolaşıyorum ve yurtdışı tecrübelerimden çok kısa videolar yapıyorum. Bir gün gelir de yılın yarısını çalışıp para kazanarak geçiririm, diğer yarısını da seyahat maceralarıma harcarım diye umuyorum. Neyse ki seyahat etmekle hastalara bakmak arasında epeyce bir ortak nokta var, bu da bana yabancılarla tanışırken yardımcı oluyor. Böyle bir arkaplanla düşüncelerinizi ve tecrübelerinizi paylaşmanız çok daha değişik ve tatmin edici oluyor.

TÜRKİYE NASIL
BEĞENİLMEZ
Türkiye’de ne kadar zaman geçirdiniz?

Kız arkadaşımla birlikte Türkiye’de sadece iki hafta dolaştık. Başta sınırı geçip İran’ı da ziyaret etmeyi ve Irak’a, Kürdistan’a ilerlemeyi planlamıştık fakat bir daha düşününce bu kısa zamanımızın her bir dakikasını Türkiye’de geçirmeyi tercih ettik.


Türkiye’yi beğendiniz mi? Bize biraz yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Nasıl beğenmeyiz ki? İkimiz de görmek istediğimiz en önemli noktaların rotasını çizmeye çalıştık. Aklımızda Türkiye’nin simgelerinin olduğu bir kartpostal vardı, bir de günlük hayatın sade güzelliği. İkimiz de beklentilere ve sürprizlere açık olduğumuz için yolculuğumuz planladığımızdan tamamen farklı bir hal aldı. İzmir ve Pamukkale keşfetmek üzere olduğumuz şeylere iyi bir başlangıç oldu. Araba, dolmuş, otobüs, tren gibi bir sürü farklı ulaşım aracına binerek şehirden şehire geçip doğuya doğru ilerledik. Bazı günler uyanınca karlı bir manzarayla karşılaştık, bazı günler de güneş parlıyor ve hava sıcacıktı. Sürprizleri severiz: mesela trenle Kurtalan’a giderken gecenin ikisinde sürücü tarafından uyandırıldık ve nazikçe trenden indirildik çünkü rayların ilerisinde bir olay olmuştu. Fakat bu talih kuşu sayesinde muhteşem Dicle nehrini keşfetmiş olduk. Arkadaşlar edindik, bol bol çay içtik, midelerimizi leziz ve baharatlı yiyeceklerle doldurduk ve birçok insanın ziyaret etmeye cesaret edemediği özellikle doğudaki Türk şehirlerinin misafirperverliğine hayran kaldık.

EDİRNE’DEN VAN’A
KADAR GİTTİK
Burada olduğunuz sürede hangi şehirleri gezdiniz?

Gezimize İzmir’den başladık ve genel hatlarıyla ülkeyi soldan sağa geçip tam tersi istikamette de geri döndük. Ana duraklarımız İzmir, Denizli, Konya, Göreme, Kayseri, Diyarbakır, Batman, Hasankeyf, Tatvan, Van, Erzurum, Ankara, Edirne ve son olarak da tabi ki İstanbul’du.


Çok sıcak insanlar
Sizin en çok dikkatinizi çeken ne oldu ülkemizde?

Çay ve simit uygun bir cevap olur mu? Doğruyu söylemek gerekirse misafirperverlik ve nezaket Türk toplumunun temel özellikleridir ve bu ülke bu özellikleriyle bilinmelidir. Tabii ki kültürel, geleneksel ve tarihsel zenginliklerden de çok etkilendik ama asıl önemli olan insanların sahip olduklarını bizimle paylaşmk şekliydi. Yabancı yerlerde bir-iki gece kalırken insanların fazla bir şeyi olmasa bile size kendinizi daima (şanslı) bir misafir gibi hissetmenizi sağlayacak şekilde dostça davranacaklarını öğrendik. Tavırlarındaki bir diğer önemli husus da gün boyu saatlerce çalışmış olmalarına rağmen, hatta çevresel ve politik nedenlerden ötürü gelecekleri belirsiz olmasına rağmen size daima gülümsemeleri ve pozitif kalmaları.

Türklerle diyalog kurarken rahat hissettiniz mi?

Ben şanslıydım çünkü yol arkadaşım Türk köklere sahip. İnsanlarla nasıl çene çalacağını biliyor. Bana da epey öğretti, böylece yabancılarla az çok konuşabildim. Sonuçta beyaz tenli sarı saçlı bir adamım, Türk görünümlü adamlarla çevrili olduğumda fazla saklanamam. Anadolu’da Vikinglere pek rastlanmıyor. Dolayısıyla bir köyün ya da bir şehrin orta yerinde dikilmem bile yeni arkadaşlar edinmem için yeterli oldu.


Midemde havai fişekler
patladı
Türk mutfağı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hangi yemekleri daha çok sevdiniz?

Adeta midenize ve ruhunuza havai fişekler doluyor gibi! Masada boş yer bırakmayacak kadar tabağın olduğu geleneksel kahvaltı sofrası en sevdiklerimizden biri olarak kalacak. Ben şahsen lahmacununa bayıldım ve ikimiz de milli Türk yemeğinin çiğ köfte olması gerektiğine karar verdik, kebap değil! Doğu’da denediğimiz tuhaf pancar turşusu suyunun aksine nar suyu da seyahatimizin en dikkate değer noktalarından biriydi. Bir de artık evde zevkle turşu, çörek, pide ve köfte yapabiliyoruz!



#Stanislas Giroux
#Kısa Film
7 yıl önce