Amerika Rusya, Çin, İngiltere'nin dışında Romanya, Polonya ve Bulgaristan'ın dahi Antarktika'da üs kurması Türkiye'nin de orada olması gerektiğinin en önemli göstergesi. Zira TAKBAM Başkanı Mehmet Ali Türkel, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun “Hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır, o satıh da tüm dünyadır" sözüyle hareket etmemizi söylüyor.
Aslında bölge üzerinde hukuki durumu düzenleyen Antarktika Anlaşması 1959'da imzalanıyor. Türkiye'nin anlaşmayı 50 yıl sonra imzalaması geç kalınmış gibi algılansa da gerçek öyle değil. Mehmet Ali Türkel bu durumun Türkiye'nin iç ve dış siyaseti, ekonomisi göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü Kıbrıs meselesi, terör gibi sorunlarla ilgilenirken vakit bulamadığımızı, ya da birileri tarafından engellendiğimizi vurguluyor.
Bölge üzerinde anlaşma imzalandıktan sonra bile 18 yıl herhangi bir faaliyet gösteremiyor. Zaman kaybı sebebiyle Antarktika hakkında hiçbir karar veremediğimiz için Türkiye, istişari olmayan ülke kategorisinde kalmakla yetiniyor. Türkel “Hedefimiz ülkeyi İstişari Ülke konumuna geçmesini sağlamak" diyor. Kıta aynı zamanda madeni zenginliğiyle tüm dünya ülkelerinin gözdesi konumunda… Bu sebeple bölge, sadece bilimsel bir gereklilik olmaktan çıkıp stratejik vizyon haline geliyor.
İnsanlığın ortak malı olarak kabul edilen kıta ile ilgili 1995'ten beri en önemli adım 2014 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan geliyor. 'Antartika Anlaşması Çevre Koruma Protokolüne Katılımımızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı' Bakanlar Kurulu'nda imzalanarak TBMM'YE sunuluyor.
Antarktika Anlaşması her ne kadar 'askeri silahsızlanma'yı öngörse de, İngiltere, Fransa, Şili, Arjantin ve daha birçok ülke toprak talebinde bulunuyor. Ancak resmi statüde hiçbir ülkenin toprak hakkı olan bir yer değil.
Bölgeden kopan buzul parçaları Suudi Arabistan tarafından su sıkıntısı çeken ülkelere çekilebileceği yönünde tartışmalara açılmış durumda. 1998'de kabul edilen Antarktika Anlaşması Çevre Koruma Protokolü ise 50 yıl sonra geçerliliğini kaybedecek. Hem su savaşları hem de istişari ülke konumu açısından bizi kritik bir yüzyıl bekliyor.