|

Bu drama sessiz kalamadık

Kendilerine iyi bir gelecek kurmak için Avrupa'ya sığınmak için yola çıkan Suriyeli mültecilerin lastik botlarla yolculuğunu yönetmen Serpil Altın beyazperdeye taşıdı. "Yüzme Öğreniyorum" adlı filmde Suriyeli kadını canlandıran Azeri oyuncu Gönül Nagiyeva, "Araştırmalarım esnasında birçok Suriyeli kadınla konuştum. Bakışları bomboştu. Gözlerindeki umut ışığı sanki sönmüştü" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/06/2017 Pazar
Güncelleme: 05:44 - 18/06/2017 Pazar
Yeni Şafak
Bu drama sessiz kalamadık
Bu drama sessiz kalamadık
Ülkelerindeki iç savaştan kaçıp Avrupa’ya gitmeye çalışan Suriyeli mülteciler, canlarını kurtarmak ve kendilerine iyi bir gelecek kurmak için her yolu denediler. Bu yollardan biri de hiçbir güvenlik önlemi olmayan ve can yeleğinin dahi bulunmadığı lastik botlar oldu. Birçok Suriyeli mülteci botun batması sonucu hayatını kaybetti. Yönetmen Serpil Altın'da bu drama kayıtsız kalamayarak beyazperdeye aktarmak istemiş. "Yüzme Öğreniyorum" filminde Suriyeli kadın Ruksan karakterini Gönül Nagiyeva, Hasan karakterini ise Ergun Kuyucu canlandırdı. Avrupa'nın bu konuda duyarsız olduğunu söyleyen Altın, "Ege kıyılarında film çekerken Suriyelilerin botla mücadelesini gördüm. Çok etkilendim. Bunu kameraya almalıydım ve Avrupa'ya göndermeliydim. Festivallere göndereceğim ki Müslüman kadınların gücünü görsünler" diyor. İkinci kez Suriyeli mülteci bir kadını canlandıran Nagiyeva, ne kadar araştırma yapsa da onları anlayamayacağını söylüyor ve ekliyor: "Gözlerinden çok etkilendim. Bazıları bomboş bakıyordu bazıları ise üzgün. Pozitif bir şey yoktu. O acıyı gerçekte yaşamayan insan onu hiçbir zaman anlayamaz."
"Yüzme Öğreniyorum" filminde Suriyeli mülteci bir kadını canlandırıyorsunuz. Nasıl bir deneyim oldu?

Rol teklifi geldiğinde çok mutlu oldum. Daha önce 'Terkedilmiş' adında bir dram filminde oynamıştım. Orada da Suriyeli mülteci kadını canlandırmıştım. Zaten neler yaşadıkları ve hissettikleri hakkında fikrim vardı. Kadın suriyeli göçmenlerle görüştüm o süreçte.

GÖZLER HER ŞEYİ
ANLATIYORDU
Araştırmalarınız esnasında Suriyeli kadınlarla diyaloğunuz nasıldı? Neler gördünüz?

Onların gözlerinden çok etkilendim. Bazıları bomboş bakıyordu bazıları ise üzgün. Pozitif bir şey yoktu. O acıyı gerçekte yaşamayan insan onu hiçbir zaman anlayamaz. Ben ne kadar konuşsam da araştırsam da hiçbir zaman mülteci olmadım. Hep savaş halinde olmak, önyargı tarafında olmak çok zor. Bu onların seçimi değil. Mecburiyetleri beni çok etkiledi. Seçimleri yok. Tek seçimleri ülkelerinde kalıp ya ölecekler ya da başka bir ülkeye kaçıp yaşamaya çalışacaksın. Onları gözlerimizle görmemiz gerekiyor. İnsanların bakışları boş. Bakışlarda hayat yok. Hepsi kaybolmuş halde. Her şeyi şansa bırakıyorlar.


Bu filmde ne anlatıyorsunuz?

Çift, savaştan sonra Avrupa'ya kaçış yolu arıyor ve hepimizin bildiği bir yolu buluyorlar. Hiç güvenliği olmayan bir lastik bota biniyorlar. Kadın yüzme bilmiyor. Yola çıktıktan 1 gün önce yüzme öğreniyor. Kocası da eğer kendisine bir şey olursa hayatını kurtarabilsin diye ona yüzme öğretiyor. Burada bir önyargıyı da kırmış oluyoruz. Suriye gibi ülkelerde Müslüman kadınlar hep düşük gösteriliyor. Ama tam tersi. Güçlü kadınlarımız var. Bunu Avrupa'ya göstermek istedik.

BİLEREK BOĞULDUM
Suriyeli mültecilerle ilgili birçok film çekildi. Bu filmi diğerlerinden ne ayırıyor?

Bu gerçek bir hikayeden esinlendi ve bu zamana kadar bot hikayesi hiç çekilmedi. Kadının mücadelesini beyazperdeye aktaran olmadı. Bir durum var ve yüzmeyi bilmeyen bir kadın bu durumdan nasıl çıkacak? Önemli olan bu. Derin mesajlar var. Eminim insanlara bu mesaj ulaşacaktır.

Çekimleriniz nasıl geçti?

Çok zordu. Botla denize açıldık. 13-14 kişiydik. Yardımcı oyuncularımızda vardı. Denizin ortasındayız ve bot batıyor. Yüzmeyi çok iyi bildiğim halde botun battığı sahnede yüzmeyi bilmiyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Suya kendimi bıraktım. Bilerek boğuldum. Öyle bir sahnede teknik kullanmak bana gerçekçi gelmedi. Çok fazla su yuttum. Kendimi nefessiz bıraktım ki suyun yüzeyine çıktığımda o yüz ifademi kameraya verebilmeliydim. Bir mülteci olmak çok farklı. Onları gerçek gözlerimizle görmemiz gerekiyor. İnsanların bakışları boş. Bakışlarda hayat yok. Hepsi kaybolmuş halde. İnsanların gözlerinden çok etkilenirim. Her şeyi şansa bırakıyorlar. Herkesin kendi ülkesinde meslekleri farklı olabilir. Yaş ilerledikten sonra yeni hayata başlamak daha zor.

SAVAŞTA OLDUĞUMU DÜŞÜNDÜM
O an neler hissettiniz?

Savaşta olduğumu düşündüm. Çünkü benimle sahil arasında çok mesafe vardı. Çok tuhaf şeyler geçirdim kafamdan. Ben sadece yüzdüm. Kendimi tam olarak denize teslim ettim. O an çaresizliklerini anladım. Onların hissettiklerini hissettim. En kötü şey çaresizlik. Ben bu filmden para kazanacağım ve işim bitecek. Sonra başka proje gelecek. Benim hayatım sürekli değişiyor. Fakat onların hayatında hiçbir şey değişmiyor. Umudun kaybedilmesi çok kötü bir şey.


Bu rollerden sonra hassasiyetiniz arttı diyebilir miyiz?

Ben onlar oldum. Filmde de olsa onlara ait kişi oldum. Filmlerden sonra hassasiyetim daha da arttı. Yine de hassasiyet noktasında nötr kalmaya çalışıyorum. Tekrar güzel bir senaryo gelirse bir daha mülteci kadınını canlandırırım.

Çaresizlikleri
beni çok etkiledi
Neden özellikle Suriyeli mülteciler üzerine bir film çekmek istediniz?
Serpil Altın:
Bundan 3 yıl önce Kızkaçıran filmini çekerken Pırlanta Koyu'nun tepesinde bir sahnemiz vardı. Filmin yapımcılığını üstlenmiştim. Sahneyi kurmak üzere çıkmıştık. Araçtan indikten sonra çevreme baktığımda bir sürü valiz, kıyafet, ayakkabı gördüm. Çöp zannettim onları. Karanlık çökmeye başladığında beyaz minibüslerle insanlar gelmeye başladı. Çoluk çocuk, yaşlı genç indi. Anlamaya çalışıyordum ama birebir görmek duygusu biranda içime saplandı. Ellerinde valizlerle bir patikadan aşağıya inmeye başladılar. Arkalarından takip ettim onları. Onlar alanda beklemeye başladı. Daha sonra o koyun mültecilerin çıkış noktası olduğunu öğrendim. Biz otelin lobisinde otururken içeriye ıslanmış bir grup girdi. Üstlerini değiştirebilmek için oda istediler. 13 kişilerdi. Bot batmış, yüzerek Türkiye'ye geri dönmüşler ve kıyafetlerini değiştirmeleri gerekiyor. Perişan haldeler. Ben orada çok etkilendim. 5-6 ay sonra Datça'da plajda şezlongta oturan insanlar gördüm. Hep önüme geldi bu hikayeler. Bunları çekmeliydim.
Kadınları
görmezden
gelmeyelim
Neden uzun metrajlı değil de kısa film olarak çektiniz?
Serpil Altın:
Bu hikaye uzun olamazdı. Kısa bir şekilde mesajı vermeliydim. Avrupa'ya doğrudan mesaj vermek istedim. Kadınları birçok projede görmezden geliyoruz. Genellikle erkek hikayeleri anlatılıyor, izleniyor. Bir kadın yönetmenin bir kadını iyi anlatabildiğini düşündüm. Filmde Avrupa'nın duyarzlığına dikkat çekiyoruz.


#Suriyeli mülteciler
#Film
7 yıl önce