|

Darbeye çizimleriyle direndi: İşte o çizimlerin hikâyeleri

Darbeye çizimleriyle direnen Ressam Şafak Tavkul’un ölümünün ardından bir defteri daha ortaya çıktı. Arkalarında gazilerin, önde Şehit Erol Olçok ve oğlu Abdullah’ın olduğu tablo, 15 Temmuz’un sembollerinden olmuştu. Eşi Çiğdem Tavkul’la 15 Temmuz’u ve o defteri konuştuk. Tavkul, “Vatan için, millet için üretebildiği kadar üretti” dedi.

Sevda Dursun
04:00 - 15/07/2022 Cuma
Güncelleme: 17:58 - 15/07/2022 Cuma
Yeni Şafak
Arkalarında gazilerin, önde Şehit Erol Olçok ve oğlu Abdullah’ın  olduğu  tablo, 15 Temmuz’un sembollerinden olmuştu.
Arkalarında gazilerin, önde Şehit Erol Olçok ve oğlu Abdullah’ın olduğu tablo, 15 Temmuz’un sembollerinden olmuştu.

Geçen yıl 25 Haziran’da vefat eden Şafak Tavkul, 15 Temmuz gecesi çizmeye başladığı resimlerle darbeye direnmişti. Çizimleri öncelikle Kısıklı Parkı’ndaki Ohal Obası’nda sergilendi. Ardından “Yaşandı Bütün Bunlar” ismiyle kitaplaştı. O gece ve nöbetlerde çizdiği defterini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etti. Ölümünün ardından 2016’ya ait bir defter daha çıktı. Üzerinde “Zamanımın azaldığını hissediyorum, bir an önce üretebildiğim kadar üretmeliyim. Kendim için değil…” yazan defteri ve o geceyi eşi Yazar ve Yapımcı Çiğdem Tavkul’la konuştuk. Tavkul, “Vatan için, millet için üretebildiği kadar üretti” diyerek çizimlerin hikâyelerini anlattı.

- Eşiniz Şafak Tavkul’un çizdiği resimler 15 Temmuz’un sembolü oldu. Verdiği röportajlarda da o gece yaşanan resimleri çizdiğini, hayal ürünü
hiçbir şey çizmediğini söyledi. Bir de sizden dinleyebilir miyiz o geceyi?

Çengelköy’ün sırtlarında, köprüyü görebildiğimiz bir evde oturuyorduk. Yaz gecesi olduğu için balkon kapısı açık, çayımızı, kahvemizi içiyorduk. Her şey bir anda oldu. Kargaşaya benzer, tuhaf sesler duyduk. Balkondan baktığımızda da köprüde tuhaf bir durum olduğunu gördük ama tam olarak neler olduğunu anlayamadık. Normalde bayrağımız yıkanmış ütülenmiş olarak çekmecede dururdu. Ama o gece bayrak rulo şeklinde kapıda hazırdı. Niye oradaydı, kapıya nasıl geldi hiç bilmiyorum. Yakın zamanda bir tören, bayram falan da yoktu. Bayrağı kapıp dışarı çıktığımızı çok net hatırlıyorum. 15 Temmuz gecesi Şafak, beni de elimde bayrakla çizmiş. Çünkü bayrağı elimden hiç bırakmadım.

ÖLMEYE ÇIKMIŞTIK

- Nereye çıktınız, köprüye mi Çengelköy’e mi?

Biz o gün evden, neler olduğunu bile tam olarak bilmememize rağmen bir daha dönememe ihtimaliyle, hatta ölmeye çıkmıştık. Kapıdan çıkarken kızıma, “Biz dönmezsek dedenle dayınla iletişim kurarsın” diye bağırdım. Ne olduğunu bilmiyordum, vatanın tehlikede olduğu hissi bütün hücrelerimi kaplamıştı. Zerre korku yoktu. Nöbetlerde başkalarından da duyduk bunu. Elinde bayrak olan, sokağa çıkan insanların içinde ölüm korkusu yoktu o gece.

Güzeltepe mahallesinden yukarıya çıkıp, Kısıklı üzerinden köprüye gidecektik. Böylece Kısıklı’yı da görmüş olacaktık. Sokağa çıkan sadece biz değilmişiz meğer. Yolda bankamatiğin önünde para çeken insanlar gördük.

Başımı camdan çıkarıp, şaşkınlıkla bankamatikten para çekenlere, “Ne yapıyorsunuz orda?” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Çok acıklı buldum insanların bu durumda bankamatik düşünebilmiş olmasını. Sonra ne oldu hatırlayamıyorum, köprüye Çengelköy sahilden gitmeye karar verdik ve Güzeltepe’den aşağıya indik. Herkes sokağa akın ettiği için, arabamızı bir ara sokağa bırakıp yürüyerek yola devam ettik.

BEN BAYRAĞI, ŞAFAK KALEMİ BIRAKMADI

- Şafak Bey çizimlere o gece başladığını söyledi verdiği röportajlarda. Yanına defter kalem almak nasıl geldi aklına?

Şafak, defterini, kalemini yanından asla ayırmazdı. Evin her tarafında defter kalem olduğu gibi, gömleğinin cebinde de defteri kalemi olurdu. Onu tanıyan herkes bunu bilir. Hatta kıyafetlerini de buna göre alırdı, cepsiz kıyafet giymezdi. Şafak çizmeye o gece başladı. Hem gördüklerini çizdi, hem de arkadaşlardan gelen görüntüleri çizdi. Sonraki günlerde de Kısıklı’da her gün nöbetteydik. Nöbetteyken de çizmeye devam etti. Ben bayrağı, Şafak kalemi hiç bırakmadık!

İkinci defter de ortaya çıktı

- Peki Şafak Bey’in çizimlerinin olduğu o defter nerede şimdi? Sizin elinizde 15 Temmuz’la ilgili başka çizimler var mı?

Eşim o defteri Cumhurbaşkanımıza teslim etti. Şafak Allah’a döndükten sonra 2016 tarihli bir defter daha buldum ben atölyesinde. Tarihin altında, “Zamanımın azaldığını hissediyorum, bir an önce üretebildiğim kadar üretmeliyim. Kendim için değil…” yazıyor. 15 Temmuz’la ilgili olaylar ve bizim hac yolculuğumuzu çizmiş. Şafak, vatan için, millet için üretebildiği kadar üretti. Arkasında muhteşem eserler, kendisini çok seven insanlar, çok değerli hatıralar ve alınacak dersler bıraktı. Ruhu şad olsun.

Dizlerimin bağı çözüldü

- Sizin o günlere dair unutamadığınız ne var?

Say say bitmez…

Unutamadıklarımın başında dostumuz, Erol Olçok ve çiçeği burnunda oğlu Abdullah Tayyip Olçok’un şehadet haberini aldığımız an geliyor. Dizlerimin bağının çözüldüğü, kalbimin göğsümden çıkacak gibi olduğu o an. Yerde insan kanının aktığını gördüm ben o gece. Unutulur mu bunlar? Unutulmaz!

Fakat o gece aklıma gelen ilk şeyi söyleyeyim; Cumhurbaşkanımızın güvenliği. Cumhurbaşkanımızın, “Tanklarıyla, toplarıyla gelsinler, ne yapacaklarsa yapsınlar. Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar!” sözü de unutamadıklarımdan. Yenikapı Mitingi, miting alanına karadan gidemeyenlerin, denizden yüzerek gidişi de… Çengelköy’deki dükkanların camlarındaki, yol kenarındaki ağaçların gövdelerindeki, baş hizasındaki öldürmek üzere atılmış kurşun izleri… Vatan tehlikedeyken bankamatiklere koşanlar da var tabi unutamadıklarımın arasında.

Nöbet tutan tek sergi

- Ohal Obası sergisi nasıl oluştu?

15 Temmuz gecesinden sonra Kısıklı’daki parkta nöbet tutmaya başladık. Buraya Ohal Obası adı verilmişti. Alparslan Durmuş ve Asım Gültekin, Ohal Obası’nda “Al götür oku getir” sloganıyla, Nöbetçi Kütüphane kurmuşlardı. Biz de arada bir Nöbetçi Kütüphane’ye uğruyorduk nöbet sırasında. Alparslan Durmuş, Şafak’ın defterdeki çizimlerini gördü, “Abi bunlar çok güzel, sergileyelim herkes görsün” dedi. Defterdeki çizimlerden çıkışlar alındı. İki ağacın arasına naylon çamaşır ipi gerip sergi yapıldı.

- Kısıklı meydanındaki parkta nöbet tutan herkes Ohal Obası’na uğradı mutlaka. Sergiyi görmeyen kalmamıştır diyebilir miyiz?

Kısıklı nöbetinde, iki ağacın arasına gerilen naylon çamaşır ipinde Şafak Tavkul “15 Temmuz Yaşandı Bütün Bunlar” sergisini sayamayacağımız kadar çok insan gezdi. Çizimler önünde fotoğraf çektirdi. Dünyada bir eşi daha olmayan serginin hazırlığı sadece birkaç saat sürdü. Davetiyesiz, sponsorsuz, kokteylsiz, protokolsüz sergi. Milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları, sporcu, sanatçı, ev kadını, işçi, işsiz herkes gezdi o sergiyi ama protokol yoktu, unvan yoktu. Sayın Cumhurbaşkanımız “bitti” diyene kadar nöbet tuttuğumuz Ohal Obası’nda sergi devam etti. Nöbetten sonra kendi ellerimle çözdüm naylon çamaşır iplerini ağaçlardan. Çizimleri topladım ve muhafaza ettim dünyanın nöbet tutan tek sergisini. Hâlâ plastik çamaşır ipe geçirilmiş çizimleri, sergilendiği gibi aynı şekilde muhafaza ediyorum.

Çizerken çok acı çekmişti

- Şafak bey daha sonra 15 Temmuz’la ilgili konuşurken neler söylerdi?

Şafak resim yaparken mutlu olan bir sanatçıydı. 15 Temmuz gecesinde olanları çizerken çok acı çektiğini söylerdi. “Ama çizmem gerekiyordu, başka silahım yoktu” derdi. Bir daha çizmek istemediğini söylerdi. Bir Guernica yaşandığını ve sanatçıların “15 Temmuz gecesinden birinin çıkıp, Guernica üretebilmesi lazımdı. Maalesef çıkmadı!” derdi üzülerek. Bir de ısrarla ‘Biz o bayrağı nasıl akıl ettik de aldık, kapının önünde hazır mı duruyordu, niye aldık ve çıktık? O bayrağı kapının önüne kim koydu?” derdi.. Bu soruların cevabı yok bizde. Allah dedi ve oldu. 15 Temmuz’la ilgili birçok şey, birçok insana önceden ilham oldu. “Ol!” dendi olundu. Dolayısıyla o gece olanlarla ilgili birçok sorunun cevabı yok bende.

Önce gülerken çizdi sonra düzeltti

- Sizi de elinizde bayrakla çizdi. O resmin hikâyesi nedir?

Elimde bayrak, sırtımda eylem çantamla gülüyorum… “Ben o gece hiç gülmedim ki, neden beni gülerken çizdin?” deyip düzeltmesini istedim. Şafak’cığım da, “Seni o gecenin sonunda gülerken görmek istedim” dedi. Ben de, “Ama bunlar belge niteliğinde çok önemli çizimler” deyince anlayışla karşıladı. Öyle sergilenmişti ama daha sonra defterde, sadece ağzı revize etti. Cumhurbaşkanımıza da öyle teslim edildi. Kitaba da revize edilmiş haliyle girdi.

Kaybedenler kulübü

- Sizin dikkatinizi çeken hangi çizimleri oldu?

Arkalarında gazilerin, önde Şehit Erol Olçok ve Şehit Abdullah Tayyip Olçok’un olduğu tablo 15 Temmuz’un sembollerinden oldu. Boynuna halkalar geçirilmiş kötü adam portresi de dikkat çekiciydi. Bu portre aslında 2011 Ramazanında fantastik macera türünde, Kur’an-ı Kerim’den ilhamla yazmaya başladığım kitabın karakterlerinden biriydi. Kitapta İYKD (İyiliği Yaşatma ve Koruma Derneği) ve Kaybedenler Kulübü vardı. Şafak, isteğim üzerine kitabımdaki Kaybedenler Kulübü üyesi olan kötü karakterlerden birinin tasarımını da yapmıştı. Bu karakter, Yasin suresinin 8. Ayetinde anlatıldığı gibi, boynuna çenesine kadar halkalar geçirilmiş, bu yüzden burnu yukarı kalkıktı. 15 Temmuz’da Şafak bu karakteri Fetöcü olarak çizdi. Bir televizyon programında, Binbaşı Barış Dedebağı FETÖ’cüler için “Bunların çeneleri doksan derecenin altına düşmüyor” deyince Şafak’la hayret ettik! Yazdırana, çizdirene hamd ettik.




#Şafak Tavkul
#darbe
#15 Temmuz
#Erol Olçok
#Kısıklı
#Abdullah Tayyip Olçok
2 yıl önce