|

Fotoğraf çekerken gözyaşlarımı tutamadım

Başarılı bir sporcuyken pistlerden kamera arkasına geçen olimpiyat fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu, Lozan Olimpiyat Müzesi’nde açılan ‘Fotoğrafçının Gözünden Rio Olimpiyatları’ isimli sergi için dünyada seçilen 4 fotoğrafçıdan biri. Sporculara fotoğraf makinasının içinden çok daha yakın olduğunu söyleyen Kasapoğlu, “Bazen onların duygularını hissedebiliyorum. Bu duygular o kadar yoğun oluyor ki itiraf etmeliyim fotoğraf çekerkerken gözyaşlarımı tutamıyorum” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/06/2017 Pazar
Güncelleme: 08:11 - 18/06/2017 Pazar
Yeni Şafak
Mine Kasapoğlu
Mine Kasapoğlu

Başarılı bir sporcuyken olimpiyatlara katılamayınca pistlerden kamera arkasına geçen olimpiyat fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu, sporda olduğu kadar fotoğrafta da işinin hakkını veren bir kadın. Milli kayakçı, milli snowboard’cu ve snowboard milli takım antrenörlüğü yapan Kasapoğlu, geçtiğimiz günlerde İsviçre’deki Lozan Olimpiyat Müzesi’nde açılan ‘Fotoğrafçının Gözünden Rio Olimpiyatları’ sergisi için dünya genelinden seçilen 4 fotoğrafçıdan biri oldu. Sporu bırakmadığını, spor fotoğrafçılığı yaptığını belirten Kasapoğlu, “Sporcuyken lensin arkasına geçmek tarifsiz bir duygu. Sporcuları fotoğraf makinamın içinden izlerken onlara o kadar yakınım ki, bazen onların duygularını bende hissedebiliyorum. Bazen bu duygular o kadar yoğun oluyor ki, itiraf etmeliyim fotoğraf çekerkerken gözyaşlarımı tutamıyorum” diyor. Biz de Türkiye’yi her alanda başarıyla temsil etmeye çalışan Kasapoğlu ile başarılı kariyer geçişlerini konuştuk.

AİLECE SPORA İLGİLİYİZ

39 yaşındaki başarılı fotoğrafçı, evli ve 2 kız çocuğu sahibi. 18 yıldır fotoğraf çekmekten geri kalmayan Kasapoğlu, Gettysburg College’de Ekonomi ve Felsefe okduktan sonra Speos Paris Photographic Institute’den mezun olmuş. Spora her daim ilgi duyan bir ailede büyüdüğünden bahseden Kasapoğlu’nun kardeşleri de onun gibi milli kayakçı ve Türkiye şampiyonu. Tenis, futbol, olimpiyat ve kayak yarışmaları evde ailece izlediklerini anlatan Kasapoğlu, “Uludağ’da kayak yapmaya başladım. Ortaokul ve lise yıllarında yarıştım. 1994 senesinde Türkiye ikincisi oldum ve Milli takıma seçildim. Aynı sene snowboard yapmaya başladım ve hayat boyu sürecek gerçek tutkularımdan birini bulmuş oldum. ABD’de üniversite okurken snowboard yapmaya devam ettim ve 2002 yılında orada snowboard antrenörü oldum. 2006 senesinde Türkiye’ye döndüm ve tekrar yarışmaya başladım. 2010 senesine kadar milli takım kadrosundaydım. Kayak’ta Türkiye ikinciliğim, snowboard da iki tane üçüncülüğüm, ikinciliğim ve Türkiye Şampiyonluğum var” şeklinde konuşuyor.


HEM FOTOĞRAFÇI
HEM SPORCU

Fotoğraf çekmeye başlamadan önce en büyük hayalinin 2010 Vancouver Olimpiyatları'nda yarışmak olduğunu söyleyen Kasapoğlu, kamera arkasına geçişini şöyle anlatıyor: “Snowboard branşında olimpiyat kotasını tutturamadım. Yazın hazırlık kampındayken 2010 olimpiyatlarına resmi fotoğrafçı olarak katılma teklifi geldi. Artık hikayemin bu yöne doğru gittiğini anladım. Olimpiyatlara snowboardumla değil fotoğraf makinemle katıldım. 4 yaz ve 4 kış olimpiyat fotoğrafı çektim şimdiye kadar. Hem fotoğrafçı, hem sporcuydum uzun zamandır. Sonra bir anda bu iki tutkum birleşti.”

EN BÜYÜK BAŞARIM

Fotoğraf çekerken bazen potansiyel bir kareyi çekemediğini anlatan Kasapoğlu, “Bazen de fotoğrafa sonradan bakıp ‘Ah keşke şu taraftan baksaydım, biraz daha bekleseydim’ falan dediğim oluyor. Spor alanında Avusturyalı kayak efsanesi Hermann Maier’ı Nagano Olimpiyatlarında keşke ben çekmiş olsaydım diye de geçiririm içimden” diyor. Hermann Maier’ı çekmiş olmasa da Kasapoğlu, Lozan Olimpiyat Müzesi’nde eserleri sergilenen tek Türk fotoğrafçı. ‘Fotoğrafçının Gözünden Rio Olimpiyatları’ sergisi için dünya genelinden seçilen 4 fotoğrafçıdan bir olan Kasapoğlu’nun 10 fotoğrafı Lausanne’da sergileniyor. Yılların foto muhabirlerinin elde edemediği başarıyı yakalayan Kasapoğlu, “Fotoğraflarımın olimpiyat müzesinde sergilenmesi inanılmaz bir onur. Rio Olimpiyatları'nda 3 Amerikalı fotoğrafçı ve benden sahne arkasında çalışmalar yapıp bir sergi ve kitap oluşturmamız istendi” şeklinde anlatıyor. Bu sergiyi fotoğraf alanında elde ettiği en büyük başarı olarak gören Kasapoğlu, olimpiyatlar dışında portreler, etkinlikler ve spor karşılaşmaları da çekiyor. Uzun zamandır da Vogue dergisine portreler çeken Kasapoğlu, zaman zaman da farklı projelerin içinde yer alıyor.


Bütün sevdiğim şeyleri tek karede topluyorum

Hem spor hem de fotoğrafla aynı anda ilgilenen Mine Kasapoğlu ve ailesi için spor hayatlarının önemli bir parçası. Fırsat buldukça snowboard antrenörlüğü yapmaya devam ettiğini söyleyen Kasapoğlu, “Kızlarım kayak, snowboard, yüzme, jimnastik ve kung fu yapıyorlar. Ben de onlarla beraber antrenman yapıyorum. Fotoğrafçılık da mesleğim. Doğal olarak fotoğrafçılığım spor fotoğrafçılığına kaydı. Kızlarımı spor yaparken çektiğimde bütün sevdiğim şeyleri birleştirmişim gibi hissediyorum” diyor.


Bolt bir yana Milli Takım bir yana
Fotoğraf çekerken gerçek hayattan duygu yüklü anlar yakalamaya ve bunları insanlarla paylaşmaya çalıştığından bahseden Kasapoğlu, foto muhabirlere taş çıkartacak fotoğraflarıyla Usain Bolt, Simone Biles, Michael Phelps, Shaun White, Rafael Nadal, Kobe Bryant gibi efsaneleri fotoğraflama şansını bulmuş. Fakat kendisi için Türk Milli Takımını çekmenin her zaman en büyük gurur kaynağı olduğunu ifade eden Kasapoğlu, “Sihirli bir an yakalamayı başardığımda her zaman çok heyecanlanıyorum. Her şeyi unutuyorum, zaman adeta duruyor ve sadece fotoğrafı yakalamanın verdiği heyecanla ilerliyorum. Doğru kareyi yakalayana kadar da sürüyor bu heyecan” diyor.



#Olimpiyat Müzesi
#Mine Kasapoğlu
7 yıl önce