Bir gün bir öğrencim ablası yarışacağı için joker olmamı istedi. Kabul ettim. Yarışmada doğru cevabı da verince birden bire benden bahsedilmeye başlandı. Okulda tanıdığım tanımadığım herkes benden acaba bana da joker olur musunuz diye kapımı çalıyordu. Mümkün olduğu kadar kabul ediyordum. Bu böyle bir buçuk sene kadar sürdü.
Sonra bir gün yine bir öğrencim gelip “Hocam siz yarışmaya artık yasaklanmışsınız, joker olarak isminiz verilmiyor” dedi. Ben de ondan sonra bana söyleyenlerin hepsine yasaklandığımı söylüyordum. En son okulumuzdan Öykü yarışmayı arayıp benim ismimi verince yasak olmadığını öğrendik.
Evet. Yasaklandın dendiğinde memnun olmuştum aslında. Çünkü insanda stres yaratıyor. Sürekli olmasını istemiyorum çünkü yorucu bir şey. Aranacağınızı bildiğiniz için dikkatli olmanız gerekiyor. Genelde evde bekliyordum aranacağım zaman. Şimdi beni sosyal medya hesaplarımdan ekliyorlar ve joker olmamı istiyorlar.
Bazılarını tanıyordum, öğrencilerim. İletişim ve hukuk bölümlerinde de derslerim var. Tanımadıklarım da var.
“Ben bu hafta Kim Milyoner Olmak’a gideceğim bana joker olur musunuz” diyorlar. Ben de onlara “Her konuda bana sormayın. Edebiyat, felsefe, sanat, sinema, tiyatro alanlarında sorun” diyorum. Mesela spordan pek anlamam.
İlk soru kolay ama arada benim ilgi duymadığım alanlardan sorular soruluyor. Onları bilmeyeceğim için katılmıyorum. Herkes her şeyi bildiğimi düşünüyor ama öyle değil. 7-8 soruda eleneceğimi düşünüyorum.
Ben okumadığım gün fiziki olarak kötü olurum, o gün başım ağrır. Fransa’da edebiyat ve felsefe alanında iki lisans, iki master, iki doktora yaptım. O da yazarları ve düşünürleri tanımamı sağladı. Entelektüel sürece girdiğiniz zaman öyle bir iki kitap okumakla değil sürekli okumanız gerekir.
Ben Mudanyalıyım, babam Giritli annem Gürcü. Annem bana daha okula gitmeden okuma yazma öğretti, onun için birinci sınıfı okumadım. Babam Mudanya’da Halk Partisi’nin başkanıydı. Annem de kadın kolları başkanı. Evimizde çok fazla kitap vardı. Çok okuma fırsatım olurdu. Hatta ilk okuduğum roman Refik Halit Karay’ın Bugünün Saraylısı’ydı. Annem ve babam terziydiler ve beni İstanbul’da okutacak güçleri yoktu aslında. Önce devlet bursunu kazandım. Burslu olarak da Fransa'ya gittim.
Yaşadığımız mahallede değişik kültürler vardı. Arnavutlar, Giritliler, Gürcüler... Birçok kültürün bir arada yaşadığı birçok dilin konuşulduğu bir yerde büyüdüm. Yunancayı çok küçük yaşlarda öğrendim. Birçok Batı dilinin kaynağı olan Yunancayı öğrenmek hayatıma büyük kolaylık sağladı.
Avrupa dillerini konuşurum diyeyim. Türkiye sınırından çıkarsam eğer Yunanistan’dan Portekiz’e kadar gidebilirim. 60 yaşından sonra gerileme oluyor ama Allah’tan televizyon var. Mesela İspanyolcam gerilediğinde açıyorum İspanyol kanalını izliyorum.
Onu söyleyen mübalağa etmiş. Derslerde özellikle Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê’nun şiirlerini okurum. Bir keresinde birinin birkaç dilde tercümesini okudum. Sanki bütün şairleri biliyormuşum gibi algılandı galiba. Her şair için değil ama birkaç şair için böyle olduğunu söyleyebilirim.
Evet, beş sene Afife Jale Tiyatro Ödülleri jürisinde bulundum. Üstelik kendim de tiyatro yaptım.
İlkokuldayden, Galatasaray lisesindeyken ve Fransa’dayken... Şu anda da Galatasaray Üniversitesi’nde her sene bir oyun çıkarıp onu Grenoble Üniversitesi’nde oynuyoruz. Oradakiler de burada oynuyor. Bu arada Fransız yazar Jean Genet’nin Zenciler adlı oyununu ilk defa ben çevirdim, Türkçe olarak da sahneye koyduk.