|

"Kudüs Filistinlilerin meselesi değildir"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Yusuf Kaplan köşesinde Kudüs'teki siyonist esaretine işaret etti. Mehmet Acet, Erdal Tanas Karagöl, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:51 - 24/07/2017 Pazartesi
Güncelleme: 10:31 - 24/07/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Bülent Orakoğlu, Erdal Tanas Karagöl, Yusuf Kaplan, Fatma Barbarosoğlu ve Mehmet Acet.
Bülent Orakoğlu, Erdal Tanas Karagöl, Yusuf Kaplan, Fatma Barbarosoğlu ve Mehmet Acet.

Yusuf Kaplan, Mehmet Acet, Erdal Tanas Karagöl, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Kudüs, İslâm demektir


Kudüs esaret altında...Kudüs’ün esaretten kurtulmasının ilk şartı, gözü dönmüş siyonistlerin fiîlî zulmünden kurtulması. Ama bu, geçici bir özgürlük olabilir sadece.

Kudüs, yalnızca gözü dönmüş siyonist esaretinden kurtulmakla özgürlüğüne kavuşmuş olmayacak. Asıl özgürlüğüne Yahûdîlerin tarihî / akîdevî, dolayısıyla siyasî esaretinden kurtulduğu zaman kavuşacak.Hâlihazırda aciliyet kesbeden mesele, tabiî ki, Kudüs’te Müslümanların uğradığı zulmü durdurmak. Mescid-i Aksa’nın, göğüslerini siper ederek ilk mabedimizin kapatılmasına direnen yürek ülkesinin çocukları Filistinlilerin, özellikle de kadınların ve çocukların uğradığı acımasız zulme, dolayısıyla, bu zulme yol açan ve cinayet şebekesine dönüşen İsrail devletinin Mescid-i Aksa’yı kapatmaya varacak kadar tehlikeli adımlar atma şımarıklığına, fütursuzluğuna son verebilmek.


“Böl, parçala, yönet…”


Geçen Ramazan ayında İran Büyükelçiliği’nden bir iftar daveti alınca, bu davetin, kafamdaki soruyu karşılaştığım ilk İranlı’ya sormak için iyi bir fırsat olabileceğini düşündüm. 

Gittim, iftarımızı yaptık, sonra İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed İbrahim Tahiriyan Ferd’e o soruyu sordum.Soru biraz uzundu ve şöyleydi: “Ülkenizin fiilen içinde yer aldığı ya da destek verdiği İslam ülkelerindeki savaşlar yüzünden on binlerce insan hayatını kaybetti. Suriye’de destek verdiğiniz Esad, kendi halkından 500 bin Müslümanı katletti. Yemen’de tarafı olduğunuz savaş yüzünden binlerce insan, çoluk çocuk kolera salgınına yenik düştü. Sonuçta hep olan Müslümana oldu.


En önemli sebebi ise Doğu Akdeniz


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’a dün başlayan ziyareti, Katar krizi ile Körfez ülkeleri arasında yükselen tansiyonun düşürülmesi için önemli. Türkiye, Katar krizinin başladığı ilk andan itibaren, inisiyatif alarak sorumlu davrandı. İki tarafın gözettiği hassas dengeleri de dikkate alarak, krizin derinleşmesini önledi.

Çünkü krizin büyümesinin etkisi, yalnızca Katar veya Körfez ülkeleriyle sınırlı değil. Kriz derinleştiği takdirde, Ortadoğu ülkelerinin de sahada olmasından dolayı, bu coğrafyada da yeni bir kriz alanı oluşturacak. Ortadoğu’daki her kriz ise,  başta da İsrail’in hanesine bir puan daha yazdırıyor, yani krizler İsrail’in lehine işliyor.Neden mi? İsrail, Körfez ülkelerinin kendi aralarındaki didişmesini fırsat bilerek Filistin halkına zulüm etmeye devam ediyor. İsrail’in bu süreçteki hesap vermemesinin ve aymazlığının sonucunu Kudüs’te yaşananlar gösteriyor. İslâm’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı ibadete kapatan, ardından da kısıtlamalar getiren İsrail’e bu özgüveni veren, Körfez ülkelerinin sessizliği ve kendi aralarındaki sorunlarıdır.


Büyükelçiliği Tel Aviv’de tutmuşlardı


1948-1973 yılları arasındaki süreklilik gösteren Arap-İsrail arasındaki sorunlar 4 kez büyük çapta savaşlara yol açmıştı. Özellikle 1967 savaşı başta olmak üzere tüm muharebeler İsrail’in kesin üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. 

İlk defa Ekim 1973 yılında Enver Sedat’ın komutasındaki Mısır ordusu Süveyş Kanalı'nı geçerek İsrail’e karşı nisbi bir başarı kazanmıştı. Bu durum Nasır sonrası 1970 yıllarında iktidara gelen Enver Sedat’a Mısır’da büyük bir itibar kazandırarak iktidarını sağlamlaştırmıştı. Geçmişten günümüze Müslüman Arap ülkelerinin İsrail’e karşı kazandıkları tek galibiyet bu küçük zafer olmuştu. İsrail’in arkasındaki küresel emperyalist güçlerin Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini ön plana çıkaran dış politika stratejileri izlemeleri İsrail’in Müslüman Arap ülkelerine karşı kazandığı savaşların en büyük nedeni olmuştu. Batı dünyası Müslüman ülkeler arasında mezhep çatışmaları başta olmak üzere gerilim yaratarak, kışkırtarak provokasyon ve dezenformasyon faaliyetlerini halen Ortadoğu ve Uzakdoğu’da uygulamaya devam ediyorlar. Gizli askeri ve ekonomik anlaşmalar ile Müslüman ülkelerin içine sokulmuş ‘Truva Atı’ işlevi gören bazı İslam ülkeleri, İslam işbirliği ve beraberliğini engelleyerek, İsrail’in Ortadoğu’daki güvenliğinin teminatı ve operasyonlarının maşası olma alçaklığını deşifre olmalarına rağmen devam ettirmekte bir beis görmüyorlar. 


Yani hatıra biriktiriyorlardı


Matkap sesine rağmen okumaya çalışıyordum, matkap sesi kesilince dünya yerinde duruyor mu diye insiyaki olarak başımı kaldırmış olmalıyım.

Gözüm henüz bir şey görmeden; kulaklarım açık pencerelerin dışarısını içeri taşıyan törenine şahit oldu.Önce sözlerini hiç hatırlayamadığım/belki de hiç bilmediğim bir Barış Manço şarkısı doldurdu sokakları, sonra bildiğim bir şarkı -arkadaşım eşek şarkısı- ile “dur dur o açıdan çekme her türlü organizasyon yazısı giriyor” cümlesi, birbirine karıştı. “Dur o açıdan çek/çekme” cümlesine daha önce de pek çok defalar maruz kaldığım için, anlamakta zorlanmadım. Belli ki kuaföre, nişan düğün hazırlığı içindeki çiftlerden biri gelmiş; kuaförün yanındaki bahçe dubleksinin önünde fotoğraf çektirmeye uğraşıyorlardı. Yani hatıra biriktiriyorlardı. Bir başkasının evinin önünde sanki bizimmiş, bir zamanlar işte biz böyle idik hatırası.


#​Yusuf Kaplan
#Mehmet Acet
#Erdal Tanas Karagöl
#Bülent Orakoğlu
#Fatma Barbarosoğlu
7 yıl önce