|

"Küt diye bir yargı kararı çıkarsa"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde "Yeni sistem yargı duvarına toslarsa ne olacak?" başlıklı yazı kaleme aldı. Zekeriya Kurşun, Merve Şebnem Oruç, Aydın Ünal, Faruk Aksoy'un gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:12 - 21/09/2017 Perşembe
Güncelleme: 08:41 - 21/09/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Zekeriya Kurşun, Faruk Aksoy, Merve Şebnem Oruç,  Aydın Ünal, Mehmet Acet.
Zekeriya Kurşun, Faruk Aksoy, Merve Şebnem Oruç, Aydın Ünal, Mehmet Acet.

Mehmet Acet, Zekeriya Kurşun, Merve Şebnem Oruç, Aydın Ünal, Faruk Aksoy'un yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Meselenin başlangıç noktası orası

Meselenin başlangıç noktası orası.Kimileri, Erdoğan’ın TEOG sıkıntısını imam hatip lisesi mezunlarının son yapılan üniversite giriş sınavlarında düşük performans göstermesine bağlıyor. Bunu sordum. Üst düzey bir eğitim bürokratı, “Bu, TEOG öncesi sistemin bir ürünü. Sonraki yıllarda imam hatiplerin standardı yükseldi. Bu okullar ortalama 470 TEOG puanı ile öğrenci almaya başlamışlardı” dedi. Aynı isim, bir örnek verdi, Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin geçen yıl 485 puan ve üzeri puan alan öğrencileri kabul ederek Ankara’nın ilk birkaç lisesi arasına girdiğini anlattı. Kolay iş değil. Her yıl 2 milyona yakın öğrencinin, 11 bin devlet okulu, 2 bin özel okula mağduriyet duygusu yaşamadan nasıl yerleştirileceği gibi, ciddi komplikasyonlar üretme potansiyeli olan bir konu var karşımızda.

En çok Kürtler etkilenecek

Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de yapılması kararlaştırılan bağımsızlık referandumunun hiçbir hukuki dayanağının olmaması, herhangi bir planlamanın yapılmamış olması, gerek Kuzey Irak içindeki taraflar ve gerek merkezi hükümet ile konunun müzakere edilmemesi aslında süreci idare eden Barzanı’nin kendi siyasi geleceğini kurtarma operasyonu olduğunu göstermektedir. Irak merkezi hükümeti, Türkiye, İran ve Suriye gibi konu ile doğrudan muhatap ülkeler, uluslararası camia ve hatta kısmen Kürt muhalefetinin karşısında yer aldığı böyle bir girişimin bölgeye ve Kürtlere bir fayda sağlamayacağı apaçıktır. Ankara Anlaşması’nın tartışmaya açılmasından, uluslararası hukuktan bölge ülkelerine doğan haktan, BM yasasının önleyici müdahale maddesi gibi konulardan söz etmeyeceğim. Zira bu girişim bütün bunların dışında bölgede yaşanan Sünni-Şii, Sünni-Sünni, Kürt-Arap, Kürt-Türkmen, Türk-Kürt çatışmalarına bir de Kürt-Kürt çatışmasını ekleyecektir.Nitekim bölgede benzeri bir dönüşüm 2003 yılında ABD’nin Irak’ı haksız bir şekilde işgali ile yaşanmıştı. O tarihte demokrasi getirme iddiasıyla ve bilinçli bir şekilde yaratılan o kaostan bölge hâlâ çıkılamadı.

“DAEŞ’e karşı mücadele” adı altında

Ankara bölgede yeni bir kaosa, yeni çatışmalara kapı açabilecek bu karardan vazgeçilmesi için çağrılarını sürdürürken, Bağdat’tan askeri müdahale yönünde mesajlar da gelmeye başladı. Tahran henüz çok sert açıklamalarda bulunmasa da, İran tarafından yönetilen, maaşları ödenen ve silahlandırılan, Batı ülkelerinde adı Popüler Mobilizasyon Birimleri (PMU) olarak bilinen Haşdi Şaabi gruplarının liderlerinin sarf ettikleri cümlelerden de yeni bir çatışmaya hazır oldukları anlaşılıyor. Kürt tarafındaki çatışmayı göze almış olma halini ise Barzani’nin mesajlarından görebiliyoruz.Gerçi, ortada bir referandum tartışması yokken de Irak’ta bu gerilim üstü kapalı olarak vardı, referandum örtülü tartışmaları açığa taşıdı. Geçen sonbahar Musul Operasyonu’nun şafağında Irak’a bir seyahat gerçekleştirmiş ve özellikle Kerkük’te gördüklerimden, farklı aidiyetlere sahip Iraklılarla konuştuklarımdan sonra oldukça endişelenmiştim. Ekim’de kaleme aldığım “Irak’ta Üç Gün” başlıklı yazımda endişelerimi bu köşede paylaşmıştım.

PKK ile artık aynı dili kullandığı

Pencereyi açıp yaşlı kadına tatlı bir dille cevap verebilirdim. “Yanılıyorsunuz hanımefendi, ABD ile iş tutan savunduğunuz partinin Genel Başkanı” diyebilirdim. Sadece ABD değil, Almanya’nın da Türkiye aleyhine operasyonlarına CHP’nin katkı sunduğunu; Suriye kuzeyinde bir PKK devleti kurulması çabalarına CHP’nin sessiz kaldığını söyleyebilirdim. CHP Genel Başkanı ve milletvekillerinin, terörle mücadeledeki en etkin ve yerli silahımızdan nasıl rahatsız olduklarını, teröristlerin etkisiz hale getirilmesinden rahatsızlıklarını nasıl beyan ettiklerini, CHP’nin son dönemde eli kanlı terör örgütü DHKP-C ile iyiden iyiye yakınlaştığını, PKK ile artık aynı dili kullandığını, ABD maşası FETÖ ile nasıl ittifak yaptığını anlatabilirdim.Yaşlı kadın, sadece sözleriyle değil, görünümüyle de tipik bir CHP’liydi. Güngörmüş, Kemalist, Cumhuriyet’in nimetlerinden azami derecede istifade etmiş, AK Parti’yle birlikte imtiyazlarını kaybetmiş, muhtemelen ilk oy verdiği günden bugüne kadar da hep CHP’yi desteklemiş bir kadındı. Türkiye’yi ve dünyayı sadece Sözcü Gazetesi’nden okuyup Halk Tv’den izlediğine şüphe yoktu. Zaten 80’ini aşmış bir kadının, ahir ömründe bütün geçmişini bir kenara bırakıp kulvar değiştirmesi de kolay değildi. Abartmış olmayalım ama CHP’nin başına Öcalan geçse bile partisinden kopmayacak, durumu meşrulaştırıp CHP’ye oy vermeye devam edecek bir muhafazakarlık sergiliyordu. Ne kadar tatlı, nazik, makul ve mantıklı konuşsanız da, ikna edilmesi mümkün değildi.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra

Bu itirazlara rağmen duvarlar yıkıldı, Almanyalar kenetlendi, Berlin yeniden başkent oldu, doğunun ve batının birleşmesiyle beraber ekonominin kötüye gideceğini, Batı Almanya’nın bu yükü taşıyamayacağını söyleyenler, ilk zamanlarda haklı çıktılar, fakat kısa sürede zorluklar aşıldı, doğu/batı arasında dengeler kuruldu, Almanya, Avrupa’nın liderliğine yürüdü.2. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması, İran İslam Devrimi ve Almanyaların birleşmesi, dünyanın yaşadığı üç büyük değişim olarak öne çıktı. Rusya’yı ve İran’ı da bu zorlu sürece dahil ederek düşünürsek, hiç kuşku yok ki, bu değişimlerin ve dönüşümlerin kazananı Almanya oldu. Bir kere Almanya, sınırlarını genişletti, Doğu Almanya’yı da, Avrupa Birliğine dahil etti, Mark/Euro takasına girerek, içerideki büyük devalüasyonu gizlemeyi başardı, Alman Markının değersizleşmesini, Avrupa Euro’su ile gölgeledi, süreci kayıpsız atlattı, nüfus artışından dolayı ortaya çıkan zarara bütün Avrupa’yı ortak etti.

#Mehmet Acet
#Zekeriya Kurşun
#Merve Şebnem Oruç
#Aydın Ünal
#Faruk Aksoy
7 yıl önce