|

Mustafa Cambaz'ın en büyük hayali

Şehit gazeteci Mustafa Cambaz memleketi Gümülcine’ye Anadolu’yu gezerek çektiği birbirinden güzel onlarca kareyle geri döndü. Kimliği olmadığı için 30 yıldır gidemediği memleketine elinde fotoğraf makinasıyla dönmeyi hayal eden Cambaz en çok Balkanlar’daki Osmanlı eserlerini kare kare çekmek istiyormuş.

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/10/2017 Pazar
Güncelleme: 02:46 - 22/10/2017 Pazar
Yeni Şafak
​15 Temmuz şehidimiz gazeteci Mustafa Cambaz’ın doğduğu topraklara bu defa fotoğraf sergisi gitti.
​15 Temmuz şehidimiz gazeteci Mustafa Cambaz’ın doğduğu topraklara bu defa fotoğraf sergisi gitti.

15 Temmuz şehidimiz gazeteci Mustafa Cambaz’ın doğduğu topraklara bu defa fotoğraf sergisi gitti. Sergi hem Türkiye’deki hem de Gümülcine’deki arkadaşlarını ve ailesini buluşturdu. En güzel ve bir okadar en hüzünlü sergiydi diyebilirim. Sergi bahanesiyle buluşan sevenleri ve ailesi uzun uzun Mustafa Cambaz'ı birbirine anlattı. Sohbetlerde Mustafa Cambaz’ın adı geçtiğinde hemen herkesin yüzünde ister istemez bir gülümseme yayılıyordu.

Hepimiz serginin açılacağı Türk Gençler Birliği’nin (GTGB) bahçesinde oturmuş hem Mustafa Cambaz’ı konuşuyoruz hem de serginin açılacağı saati bekliyoruz. Buruk bir sevinç masadaki insanların yüzlerinde dolaşıyor. Cambaz’ın babası Ahmet Cambaz Hasan oturduğu sandalyeden bir ara başını geriye çeviriyor ve serginin giriş kapısına bakıyor, oğlunun güler yüzlü fotoğrafına bakarken kısık sesle “Mustafa gelmiş” diyor sadece… Sonra uzun bir sessizlik… Cambaz’ın ablası Sabriye Topal, abisi Ali Cambaz, yengesi Sabriye Cambaz, eniştesi İsmail Topal, eşi Semra Cambaz oğlu Alpaslan Cambaz ve can dostu Mehmet Şeker’le aynı masada oturuyoruz. Masada gizli gizli gözyaşlarını silenler de var bu matemli havayı dağıtmak için gülümseten anılar anlatanlar da.


GÜLÜCÜĞÜ EKSİK OLMAZDI

Ablası Sabriye Topal Gümülcine’nin Menetler köyünde dünyaya gelen ve 13 yaşında İstanbul’a okumak için giden kardeşini anlatırken şunları söylüyor: “Mustafa’nın yüzünden gülümseme hiç eksik olmazdı. Burada ilkokulu bitirdikten sonra bir yıl medreseye devam etti ardından İstanbul’a okumak için gitti. Her yaz köye gelirdi. Evlendikten sonra da ailesiyle köye gelip gitmeye devam etti. Oğlu Alparslan doğduktan sonra da burada askere gitmek istemediği için pasaportunu yırtıp Türkiye’ye yerleşti. Yıllar sonra Mustafa memleketine Anadolu’dan çektiği fotoğraflarla döndü. Fotoğraf çekmeyi çok severdi. Zaten onun bu dünyada sırt çantası ve fotoğraf makinası dışında başka neyi oldu ki?”

Mustafa Cambaz pasaportunu yırtsa da bir gün Türk vatandaşlı kimliğiyle doğduğu topraklara dönmenin hayaliyle yanıp sönermiş. Ablası onun bu hayallerini anlatırken, “Telefonla sık sık konuşurduk. Kimliğini alınca Yunanistan’da doğup büyüdüğü topraklardan çok Yanya’ya gitmek istediğini söylerdi. Orada çok Osmanlı eseri varmış onların fotoğraflarını çekmek isterdi” diyor.


Gümülcine’de Birlik gazetesini çıkaran gazeteci İlhan Tahsin ise Cambaz’la Türkiye’de yaptıkları sohbetlerden şu anekdotu paylaşıyor: “Mustafa vatandaşlığı alır almaz Balkanlara gelip Osmanlı’dan kalma eserleri çekmek istiyordu. Google’dan bunların yerlerini bile tespit etmiş. Üç binin üzerinde eser olduğunu söylüyordu. Bu eserlerin ihyası için önce görüntülemek istiyordu. Birlikte gidip çekeriz diyordu. Nasip olmadı.”

30 yıldır gidemediği topraklara elinde fotoğraf makinasıyla yeniden dönmeyi hayal eden Mustafa Cambaz belki kendisi dönemedi ama Anadolu’yu karış karış gezerek çektiği fotoğrafları işte ilk kez buradaydı. Sergideki fotoğraflar buram buram Anadolu kokuyor. Çocuklar, çeşmeler, camiler, laleler, kediler var her bir fotoğraf karesinde. O bu fotoğrafları çekmek için Anadolu’ya giderken ona yol arkadaşlığı eşi, oğlu ve sevgili dostu Mehmet Şeker yapmış. Bir çeşmenin başında gülen çocukların fotoğrafına bakarken eşi Semra Hanım şunları anlatıyor: “Birlikte Anadolu’yu çok gezdik. Gezmek için çıkmazdık zaten. O fotoğraf çekerdi biz de onunla gezerdik. Gittiğimiz yerde önce camileri çekerdi. Ayrıntılı çalışır harap olmuş, çinileri çalınmış camileri özellikle çeker ve kurumlara bilgi verirdi. Onun sayesinde hem İstanbul’da hem Anadolu’da pek çok caminin restorasyona alındı. Mesela Fatih Camii bu şekilde restorasyona alınmış ve eve de teşekkür belgesi gönderilmişti. Bu şekilde evde çok şekilde plaketi var.”


Önce çöpleri temizlerdi

Mustafa Cambaz gittiği yerlerde camiler kadar ceşmeleri de önemserdi. Bu ceşmelerle ilgili de şunları anlatıyor Semra Cambaz, “ Çekim yapacağı çeşmenin önce etrafına atılmış çöpleri bir güzel temizler atanlara da kızardı. Temizlik bittikten sonra da çeşmenin fotoğraflarını çekerdi”. Abisi Ali Cambaz ise çeşmelerle ilgili şu anıyı anlatıyor: “Mustafa gazeteye başlamadan önce birlikte Gedikpaşa’da esnaftık. Bir gün mal taşıyoruz. O sırada Kumkapı tarafında bir tarihi çeşmenin yanından geçtik çeşme çöplerle doluydu. Durdu ve çeşmenin bu haline uzun uzun baktı. Ertesi gün yine o taraftan mal taşıyacaktık yanına süpürge ve faraş aldı bir yandan çeşmenin çöplerini temizliyor bir yandan da onu bu hale getirenlere kızıp bağırıyordu.”


Hasret çekince Keşan’a giderdik

Gümülcine Türk Gençler Birliği'nde Kültür Bakanlığı'nın desteği ile açılan serginin ilk ayağı geçtiğimiz haftalar Dolmabahçe Sanat Derneği’nde açılmıştı. Sergiyi Cambaz'ın doğduğu topraklara getiren Uluslararası Kültür Sanat Derneği’nden Mustafa Hilmi Baş, Kamil Engin, Selma Gemuhluoğlu ve gazetemizin yazarı 20 yıllık arkadaşı Mehmet Şeker de Gümülcine'deydi. Cambaz’la birlikte Anadolu’yu karış karış gezen Mehmet Şeker, Mustafa Cambaz’ın ailesini özlediğinde Keşan’da buluştuklarını anlatıyor: “Biz İstanbul’dan yola çıkardık Cambaz’ın ailesi de Gümülcine’den. Keşan’da buluşurduk. Abisi Gümülcine kapısından geçerken elinde frappeler olurdu. Hep birlikte kahve içer hasret giderirdik"

#Mustafa Cambaz
#15 Temmuz
#Sergi
6 yıl önce