Torna tesviye işi yaparken tespih yapımına tesadüf eseri başlayan Hüseyin Çelik, 30 yılı aşkın süredir mesleğine devam ediyor. UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi Listesi'nde bulunan Çelik, aynı zamanda devlet sanatçısı. Yurt içi ve yurt dışında birçok sergiye katılan tespih ustasının eserleri bu günlerde Zeytinburnu Kültür Merkezi'ndeki “Subhan” adlı etkinlikte 16 Nisan'a kadar görülebilir. Hüseyin Çelik ile değişen tespih algısını ve tarihi arka planını konuştuk.
Selimiye Camii'nin şerefelerini tespihe taşımak istedim. İnternetten de bakabilirdim ama bire bir kendim görmek istedim ve Edirne'ye gidip fotoğrafladım. Daha sonra Ayasofya'nın minarelerini de aynı şekilde işledim.
Malzemeye göre değişiyor tabii. Kuka, kaplumbağa kabuğu, narçıl, suaygırı dişi, firuze, kehribar, geyik boynuzu bunlardan birkaçı. Yumuşak olan ahşap tespihler daha kolay işleniyor. 33'lük tespihe sabah başlarsanız akşama ipini dizebilirsiniz. Kırılgan ve zarif Kehribar'ı işlemek 3 günü buluyor. Reçine olan kehribar üzerinde uzun süre çalışırsanız mutlaka soğutmanız gerekiyor. Bazı yerlerinde nefes bile almıyoruz. En uzun süreli olan mercanın 33'lük tespihi için ise 15 gün uğraşılır.
Bu işe ilk başladığım 1986 yılında sayılı koleksiyoncu vardı. Zamanla röportajlar yapıldı, sergiler açıldı... Şimdi Türk ustalar dünyaya hükmediyor. Dubai Prensliği, Suudi Arabistan Krallığı, Katar Emirliği Türkiye'den tespih alıyor. Hatta 20 bin dolar maaşla ülkelerine davet ediyorlar.
800'lü yıllarda Hintliler tarafından yapılmış. Bize ise 1700'lü yıllarda, III. Selim döneminde geçtiği görülüyor. Peygamberimizin 'Dualarınızı unutmamak için bir küpün içine küçük taşlar biriktirin' tavsiyesi üzerine kolay kabullenilmiş. Tespih, altın devrini İslamiyet'le birlikte yaşamıştır.
Padişahlar yaz aylarında kaya kristali olan necef taşı tespih çekermiş. Biz bugünkü teknolojiyle zor işliyoruz. Eski ustalar yılda bir tespih yaparmış. Padişah onu aldığında o ustanın 1 yıllık nafakasını bir seferde verirmiş. Makinada yapılan necefin 99'luğu 2 bin dolarken, Osmanlı zamanından kalanlar 20 bin dolar civarıdır.
En zor bulunan gergedan boynuzu ve mercana ilgi var genelde. Eğer bu iki malzeme tespih ustasında varsa henüz tezgaha girmeden satılmış demektir.
Sürekli hayvansal malzemeler kullanmak zorundayız. Elinde JİTES belgesi olmayan kimseden ürün almıyorum. Hindistan, Sudan gibi ülkelerin açtıkları faturalı ve resmi ihalelerden ölmüş hayvanların boynuzu, dişi alınır. Kilosu 40 bin dolar. Bu malzeme için bazen Yemen'e gidiyoruz. Cembiye adlı kamanın tutma yeri gergedan boynuzundan yapılırmış. Oradaki Osmanlı Pazarı'nda buluyoruz. Ayrıca baston, kutu, kılıç sapı topluyoruz. Objeler tabii daha uyguna geliyor.
Ne olduysa 2002'den sonra oldu. Sanatkara verilen değer arttı. En son Kültür Bakanlığı tarafından Siyavuşpaşa Medresesi hibe edildi. Restorasyonunu yaptık ve tespih bağışladık. Cumhurbaşkanımızın büyük ilgisi var. Kendisi de bir koleksiyoner. Bunun yanında Bodrum Masalı, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz gibi televizyon dizileri sponsor olmamızı istedi. Başka arkadaşlarımız başka dizilere sponsor oldu. Bunların da etkisi oluyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın kehribar ve Osmanlıvari tespihlere ilgisi vardır. Necip Sarıcıoğlu, Serdar Neziroğlu, Mehmet Çebi, Oktay Kaynarca'nın önemli koleksiyonu vardır. Kimisi 'magandalara yoldaş yapıyorsunuz' diyordu ama o kadar basit değil. Bu algı değişti. Tespih elin sakızıdır. Fiyatı ne kadar olursa olsun tespihin parasını verip onu elinizde sallarsanız paranızı hemen geri verip alırım elinizden. Çok zarif olan kehribar tespih örneğin, uçları çıtır çıtır gidecektir. Benim 5 günlük emeğim var onda. Sanatkarların tuzu kuru olmalı. Umutla, sabırla sanatına odaklanmalı.
Tespih koleksiyoneri Yahudi, Musevi müşterilerim var. Bir Japon televizyonu 3 gün çekim yaptı ve 45 dakikalık bir belgesel hazırladılar. Vatikan'da bir sergide tespihlerimiz sergilendi, Papa'ya hediyemiz oldu. Bunun dışında İngiltere, Hollanda, Amerika'yı sayabilirim. Son yıllarda ise Katar ve Sudan'da tespih merakı ve kültürü oluşmaya başladı. Her dinden her ülkeden meraklılar var.
Bence hem zanaatkar hem de sanatkar olarak görülmeli. Çünkü sadece Sinan'ın minarelerini yapmıyorum, kendi yorumumu da katıyorum. Örneğin tespihin ucuna kazaziye denilen üçlü dörtlü püsküller takılır. 1988'de aynı malzemeden saçaklı bir model çıkarttım ve tespih camiasına sundum.