|

Yengelik akrabalığa giriş vizesi

Akrabalar arasında ve toplum içinde farklı algılara sebep olan “yengelik” Mustafa Çiftci ve Tanıl Bora’nın derlediği “Yengeler Cumhuriyeti”nde yazar ve kademisyenler tarafından inceleniyor. Çiftci, “Kişi, yenge olduğunda bir nevi manevi zırha bürünür. Önceki kimliğine yeni ve daha dikkat isteyen bir ekleme olur. Çünkü yengelik akraba platformuna giriş vizesidir” diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 30/04/2017 Pazar
Güncelleme: 12:47 - 2/05/2017 Salı
Yeni Şafak
​Yengelik akrabalığa giriş vizesi
​Yengelik akrabalığa giriş vizesi

Aile bağları sözler üzerinden değil gönül üzerinden kurulsa da bazı kavramların altında zengin anlamlar saklı olabiliyor. Akrabalar arasında enişte, bacanak, yenge, kayınço, eltinin yeri üzerine çeşitli bakış açıları vardır. İletişim Yayınları arasından çıkan “Yengeler Cumhuriyeti” de meseleye yazarlar ve akademisyenlerin aynalarından bakıyor. Öykü yazarı Mustafa Çiftci ve Akademisyen yazar Tanıl Bora’nın derlediği çalışmada Hüsrev Hatemi, Fatma Barbarosoğlu, Mahir Ünsal Eriş, Cihan Aktaş, Ercan Kesal, Rita Ender, Leyla Burcu Dündar, Adem Erkoçak, Sema Aslan gibi isimler yer alıyor. Kitapta farklı açılardan yenge kavramı irdeleniyor. Mustafa Çiftci ile kitap ve akrabalar üzerine konuştuk.

Kitap fikrinin nasıl ortaya çıktığını sunuş yazısında okuyoruz. Peki yazarlardan metin isterken neler yaşandı? Bu ilginç çalışmayı nasıl karşıladılar?

Yenge kitabı fikrine en sıcak bakan ve beni cesaretlendiren Tanıl Bora’dır. Onun hem profesyonel olup hem de amatörce heyecanlanması müthiş bir şey. Yazarlara yenge deyince “hımm” diyen de var. “Bildiğimiz yenge yani?” diyerek anlamak isteyen de var. Yenge her yerde var ama yazıya konu olunca işler değişiyor. Her zaman çevremizde olan kişiler ile alakalı pek düşünmüyoruz. Biz, “Gelin birlikte yenge üzerine düşünelim” dedik. İyi ki demişiz güzel işler çıktı.

Kitapta “yenge” kelimesine farklı bakış açıları var. Yenge tam olarak nedir?

Aslında her kadın yenge olur. Kaçış yok yani. Bizim akraba eş dost kurgumuzda bir kadının yenge olmama ihtimali yok. Kadın yazarlar da yengedir zaten. Hatta ben “yenge yazar” diye bir kategori bile oluşturdum zihnimde. Onun için bakalım kadın yazarlar nasıl anlatacaklar diye çok meraklandım. Merakla beklediğime değdi. Kendilerini güzel anlattı “yenge yazarlar”.

Toplum içinde “Yengeniz olur” diye bir sihirli söz var. Kerameti nedir?

Hürmet hissi uyandırır. Kişi, yenge olduğunda bir nevi manevi zırha bürünür. Önceki kimliğine yeni ve daha dikkat isteyen bir ekleme olur yenge olunca. Daha dikkatli diyorum çünkü yengelik akraba platformuna giriş vizesidir ve kimin vizesi varsa o yenidir. Ve yeni olana bakarlar. O bakışlar sebebiyle dikkat ister. Hareketleri, sözleri, tavrı, tarzı tarassut altındadır yengenin.

KANUN ZORUYLA YENGE
Yengeler Cumhuriyeti’nde birçok farklı yenge modeli var. Size ilginç gelen bakış açısı hangisi?

Beni en çok kız arkadaşını tanıştırırken “Yengeniz olur” diyenler güldürür. Yahu dur bakalım hemen yengemiz nasıl olur? Ama işte yenge ilan etmek erkeğin bir nevi meydan okumasıdır. “Duyduk duymadık demeyin bu hanım artık size yengedir ona göre” derler. Ama mesela ayrıldıklarında daha evvel, “Yengeniz olur hürmette kusur etmeyin” diyen erkek o hanımın arkasından atmaya başlar. E hani yengemizdi?

Türk toplumundaki kadın rolü hakkında ne söylemek istersiniz? Kadına bakış nasıldır?

Bu soruya cevap vermek için yerim dar. Ama şunu söylemek isterim. Kadınlara saygımız, sevgimiz, hakkaniyetimiz, kadirşinaslığımız çoğu zaman lafta kalıyor. Pratiğe yansımıyor yani. Erkeğin hoyratlığı, aceleciliği, hak hukuk tanımazlığı sebebiyle üzerimizde çok kadın hakkı var. Ahirette işimiz zor anlayacağınız...

Diğer toplumlarda yengelere bakış nasıl peki?

Akrabalık ilişkileriyle alakalı bir durum bu. Bizim gibi akraba canlısı toplumlarda yenge dedin mi akan sular duruyor ama özellikle batılı toplumlarda iş değişiyor. Mesela İngilizce “sister in law” ifadesi “kanun zoruyla yenge” demek gibi geliyor bana. Hani, “Doğal olarak değil kanunen yengemiz” der gibi... Zorla yengelik olur mu?

SORU DA
İMTİHAN DA ÇOK
Yengeler, aileye gelin olmak için hangi imtihanlardan geçiyor?

İşte şimdi ağır bir meseleyi açtın. Ömür biter imtihan bitmez. Hele bizim gibi kadınlar arasında iç içe kurulan meclisler olan toplumlarda gelinlik bitmez. Düşün bizim kadar kadınları bir araya gelip oturumlar düzenleyen pasta, börek, kısır günü, düğün dernek, akşam oturmaları, bayram ziyaretleri daha türlü adlar altında bir araya gelen kadınlar var mıdır başka toplumlarda? İşte o toplantılar hep imtihan yeridir yengeler için. Evi temiz mi? Pastası leziz mi? Kıyafeti şık mı? Konuşması nakışlı mı yoksa odun gibi mi? Ya görüyorsunuz ya imtihan da soru da çok bizde...

Bütün bu imtihanlardan başarıyla geçse de bir türlü tam olarak aile içinde kabul görmüyorlar sanırım. Ne dersiniz?

Yok, o kadar acımasız değil sınırlar. Ama işte kırk yıllık yengelerin de giremediği mahrem odalar var bizim ilişki ağımızda. Mesela elli yıllık yenge kaynanasının “ak” dediğine “kara” diyebilemez kolay kolay. Ama zaman akar devran döner yenge de bir gün kaynana oluverir. Ve biliyor musunuz kaynanasında eleştirdiği ne varsa kendi de yapmaya başlar. Ee, “büyük lokma ye büyük laf etme” derler. Yenge olanlar dikkat etsinler kınadıkları şeyler başlarına gelebilir.


Şehirdeki yenge ile köydeki yenge arasında fark var mı sizce?

Ben köyde yaşamadım hiç. Hikâyelerimde köyden, kasabadan bahsedince zannediliyor ki ben köyde büyüdüm. İsterdim aslında köyde büyümek. Ama şu kadarını söylerim; şehir törpüleyen, hizaya sokan bir mekândır. Köydeki kadar rahat, köydeki kadar kendiliğinden olmaz işler. Daha kuralcı daha detaylı ilişkileri vardır. O sebepten şehrin yengesi de şehre göre davranır. Hani, “Gelin gittiğin yer kör ise sen de şaşı bak” derler. İşte gittiği yere göre kalıba girer yenge kısmı. Netice de yengeler de bu toprağın insanı, zamanın ruhuna sahipler. Biz neysek yengemiz de o aslında...

'Yazar yengeler'
ne
diyor ?

Fatma Barbarosoğlu:

“Yengeler sevilmez. Sevileni azdır. O kadar ki, o sevilen için cümle kurulurken bile, yengeler sevilmez ama benim yengem farklı, diye başlanır. Sevileni istisnadır. Sevilmeyeni normal. Bize yenge olan başkasına abladır, teyzedir, haladır, anneanne, babaannedir. Nasıl oluyor da aynı kadın; sıfatı “teyze” iken anne yarısı, “yenge” iken akrebin izinden giden oluyor!”

Cihan Aktaş:

“İlk tanıdığım yenge, annemdi. Sülaleyi çekip çevirme sorumluluğu ona yüklenmişti. Bayramlarda onun baklavası, sarması hatırlanırdı. Tarafsız bir yenileyici yenge organize eder, toplar, dağıtır, bağdaştırır, elkızı olmaktan çıkar ve zamanla kayınvalidenin tahtına oturur.”


Bize mahsus bir kavram

*Yenge kelimesi bize ait. Arapça, Farsça gibi dillerde bulunmuyor. Çince’de ise yenge demek meşakkatli. Büyük amcanın eşi için büyük amca+genç kadın, babadan küçük amca içinse evli hala+ana kombinasyonları kullanılıyor.

*Akrabaları tek tek adlandırma işi, Sudanlılar tarafından keşfediliyor. Benzer sistemler Eskimolar’da da var.

*Yengeler, kaynanadan çok eltilerden çekiyor. İşte bazı atasözleri: “Kızgın elti ormandaki 10 kaplandan beterdir, El yarası onar, elti yarası yanar, ortak gemisi yürürmüş elti gemisi yürümezmiş...”

*Yenge, kimi yerlerde “Irmağın öte yanı” kimi yerlerde ise “Dile gelmedik şikayetlerin yankısı” olarak anılıyor.

#Mustafa Çiftci
#Tanıl Bora
#Yengeler Cumhuriyeti
#Yenge
7 yıl önce