|

16 Nisan iyi olan kazanır

Milletimiz tartışmalara prim vermeyerek, kendisine sorulduğunda bu konularda her türlü yetkiye sahip olduğunu, bu anlamda en kurucu Meclis'in, en kurucu iradenin kendisi olduğunu, %85.46 gibi çok yüksek bir katılım oranı ile ortaya koymuştur.

Yeni Şafak
04:00 - 20/04/2017 Perşembe
Güncelleme: 07:35 - 20/04/2017 Perşembe
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Doç Dr. Kudret Bülbül-Siyaset Bilimci

Türkiye 16 Nisan’da tarihinin 7. Referandumunu gerçekleştirdi. Bugüne kadar gerçekleştirilenlerle kıyaslandığında, gerek sivil bir ortamda yapılması ve gerekse yönetim sistemine dair en kapsamlı değişimi içermesi açısından son referandumun diğerlerinden çok daha önemli sonuçlar doğuracağı söylenebilir.

Referanduma neden ihtiyaç duyulduğu ve ne tür yenilikler getireceği yeterince tartışıldı (İlgilenenler, bu satırların yazarı tarafından kaleme alınan “Etkin, İstikrarlı, Güçlü bir Türkiye İçin Cumhurbaşkanlığı Sistemi: Nedenler, Tespitler, Beklentiler” isimli çalışmaya bakabilir). Bu nedenle bu yazıda halk oylamasının anlamı ve milletimizin verdiği mesajlar üzerinde durulacaktır.

ÖRNEK OLGUNLUK SERGİLENDİ

Dünyaya örnek olacak olgunlukta bir oy verme süreci: Daha önceki anayasa görüşmeleri sırasında, CHP’nin “Başkanlık” içeren hiçbir teklifi tartışmayacağına dair sert açıklamalarına ve Meclisteki gergin tartışmalara rağmen, AK Parti ve MHP oyları ile Meclis'ten geçtikten sonra referandum sürecinin görece büyük bir olgunlukla geçtiği söylenebilir. Elbette böylesine köklü bir sistem değişimini içeren bir halk oylamasının belirli bir gerginlik yaratması olağandır. Ama bazı AB ülkelerinin adeta Evet’i yasaklayan, Hayır’ı teşvik eden atlı, itli müdahaleleriyle kıyaslandığında, Türkiye’deki sürecin oldukça demokratik bir olgunlukla geçtiği rahatlıkla söylenebilir. Oy günü de, Diyarbakır’daki, seçimden değil, aileler arasındaki husumetten kaynaklanan ölümlü olay dışında ülke çapında herhangi bir taşkınlık yaşanmamıştır. Bu çerçevede 1876’lara kadar geriye giden demokrasi tecrübemizin oldukça kök salmış olduğunu bir kez daha gözlemlemiş olduk.

SİSTEM GÜÇLENDİRİLDİ

İç ve dış müdahalelere fazlası ile açık, istikrar üretmeyen Parlamenter Sistem yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin yoluna devam edecek olması. Kuşkusuz referandumun en büyük anlamı, Türkiye’nin Osmanlı’dan günümüze düşe kalka yürütmeye çalıştığı ama nerede ise her on yılda bir kesintiye uğrayan ve artık kendisini taşıyamayacak olan parlamenter sistemi geride bırakmasıdır. Diğer anlamı ise milletimizin, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nde, Türkiye’nin, geldiği noktadan daha ileri taşınacağı, sorunlarını daha hızlı çözeceği, iradesine daha rahat sahip çıkacağı, etkin ve istikrarlı bir yönetime kavuşacağı inancıdır.

BEYHUDE TARTIŞMALAR

Diktatörlük, eşitsiz kampanya tartışmaları beyhudedir: Millet hiçbir zaman çantada keklik değildir. Hizmet üreterek kendisini daha ileriye taşıyacak bütün partilere açıktır. Halk oylaması %51.41 Evet, %48,39 Hayır ile sonuçlanmıştır. Türkiye’de ve bazı ülkelerde Hitlervari yalan ve çarpıtma kampanyaları ile Türkiye’de diktatörlük olduğu iddia edilmektedir. Sonuçların birbirine bu kadar yakın olduğu bir diktatörlük ülkesi mümkün müdür? Öyle ki, halk oylamasını milletin önüne getiren AK Parti ve MHP Genel Başkanlarının oy kullandıkları sandıklardan bile “evet” oyu çıkaramadığı bir diktatörlük!

Demokratik ülkelere bakıldığında, son zamanlardaki seçimlerin genellikle %48-52 bandında sonuçlandığı görülmektedir. Amerika’da Trump’ın, Fransa’da Hollande’ın seçilmeleri, İngiltere’nin AB’den çıkma kararı bu duruma örnek olarak verilebilir. Açık ve rekabetçi toplumlarda, iki aday ya da iki tercih sunulduğunda, seçmen seçim öncesi ittifak yapabilmekte, bu durumda da seçimler birbirine yakın oranlarla sonuçlanabilmektedir. Yakın oranlar iktidar ve muhalefet partilerine, iktidarın değişken olabileceğini, daha kuşatıcı politikalar izlemeleri gerekliliğini hatırlatması açısından anlamlıdır.

KURUCU İRADE TECELLİ ETTİ

Yüksek katılımın anlamı: En kurucu Meclis, en kurucu irade millettir. Türkiye’de bazen “kurucu meclis” tartışması açılarak, her meclisin anayasayı değiştiremeyeceği ifade edilir. Böylelikle seçilmiş meclislerin anayasa yapamayacağı ama darbe ile oluşturulan organların anayasa yapabileceği zımnen kabul edilmiş olur. Bu halk oylaması sırasında da Meclis’in böyle bir yetkisinin olmadığı, değiştirilen maddelerin ilk dört maddeye aykırı olduğu gibi argümanlar dile getirilmiştir. Milletimiz bu tartışmalara hiçbir prim vermediğini, kendisine sorulduğunda bu konularda her türlü yetkiye sahip olduğunu, bu anlamda en kurucu Meclis’in, en kurucu iradenin kendisi olduğunu, %85.46’lık gibi çok yüksek bir katılım oranı ile ortaya koymuştur. Aksi takdirde, seçimi boykot etmesi ya da çok daha düşük oranla bir katılması beklenirdi.

MİLLET KİME NE MESAJ VERDİ
İktidara: Dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulmaz. Yılmadan, hizmete, çalışmaya, kuşatıcı politikalara devam. İktidar partisi, referandum sürecinde daha çok yaptığı icraatlar üzerinde durdu. “Evet” tercihi ile milletimiz AK Parti icraatlarına ve getirilen değişime onay vermiş oluyor. Bununla birlikte Evet oranının çok yüksek olmaması, milletin AK Parti’ye desteğinin kalıcı olmadığını, hizmetler, uygulamalar ve icraatlardan yeteri kadar memnun olmadığı takdirde, gerektiğinde bu desteği çekebileceğini de gösteriyor. Her şeyi diktatörlük ve tek adamlık ile açıklama çabasında olanların görmediği noktada bu olsa gerek: Geçmişte bir çok örneği olduğu şekilde, Milletimizin son derece dinamik, sağduyulu karar verdiği ve gerektiğinde tercihini değiştirebileceği.

Muhalefete: Gerginlik siyasetini, suçlayıcı dili, denize dökmeyi bırak: Yönünü dışarıya değil, millete dön. Ana muhalefet partisi, daha önceki tutumundan farklı olarak, Anayasa değişiklik metnini Anayasa Mahkemesi'ne götürmedi. Halk oylaması sürecinde de, “Atatürk, laiklik elden gidiyor” gibi ideolojik bir muhalefet sergilemedi. Laiklik, anti-laiklik tartışması üzerinden kimlikçi bir yaklaşımı da fazlaca dillendirmedi. Görece yüksek hayır oranı, makul bir siyasal dil sergilediği takdirde bu dilin toplumda karşılık bulabileceğini göstermektedir. %48.39’luk bir oran, CHP’nin milletin değerleri ile barışık bir siyaset benimsediği takdirde, iktidar yolunun kendisine açık olduğunun da ifadesidir.

Dış dünyaya: Tahakküm çabasından vazgeç. Saygı duy. Türkiye sömürgen değil. Saygı duyduğun kadar saygı görürsün. Halk oylamasında öne çıkan bir durum, bazı AB ülkeleri ile uluslararası bazı kuruluşların tarihte hiç olmadığı kadar Türkiye iç siyasetine müdahil olmalarıdır. Pek çok kurum, doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de “hayır” verilmesi çağrısında bulunmuş, bazı ülkelerde evet kampanyaları yasaklanırken, hayır propagandası yasaklanmamıştır. Buralarda vatandaşlarımızın yüksek oranda “evet” oyu verdiği düşünüldüğünde, bu ülkelerin ifade özgürlüğünü, insan haklarını, seyahat hürriyetini, uluslararası diplomatik nezaket kurallarını çok aşan uygulamalarının Milletimiz tarafından net bir biçimde reddedildiği söylenebilir.

7 Haziran, 1 Kasım ve 16 Nisan’da Doğu ve Güneydoğu illerinde verilen oylar karşılaştırıldığında, HDP’ye verilen oylarda ve HDP’nin “hayır” kampanyasına verilen destekte belirgin bir düşüş olduğu, önemli oranda bir Kürt seçmenin Türkiye’nin orta ve batısına paralel denebilecek şekilde oy kullandığı görülmektedir. Halk oylamasının kabul edilmesinde PKK’nın çukur terörünü benimsemeyen Kürt seçmenin değişen tercihlerinin büyük önemi olduğu söylenebilir.

Halk oylaması ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’de siyasal, bürokratik ve yargısal kültürü büyük oranda değiştirecektir. Bu değişim milletimizin tercihleri ile daha fazla uyumlu olmak durumundadır 1876 ile başlayan 140 yıllık demokrasi yürüyüşümüz yeni bir sistemle yoluna devam edecektir.
#16 Nisan 2017
#Anayasa referandumu
#PKK
#HDP
7 yıl önce