|

Adalet Divanı’nın kararı siyasi

Avrupa’nın bazı ülkelerinde son yıllarda ortaya çıkan ırkçılık, İslamofobi ve ayrımcılık çeşitli uygulamalarla devam ediyor.

Yeni Şafak
04:00 - 4/04/2017 Salı
Güncelleme: 01:04 - 4/04/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Tarkan Zengin- Çalışma Hayatı Uzmanı

Terör örgütlerinin her türlü propaganda faaliyetlerine izin ve imkân veren AB ülkeleri, söz konusu Türkiye’nin Bakanları ve milletvekilleri olunca yasakçı bir tutum gösteriyorlar. AB’nin temel değerleri olarak savundukları insan haklarının, ötekilere hoşgörüyle bakmanın ve özgürlüklerin kişilere ve kurumlara göre farklı uygulandığına şahit oluyoruz. Üstelik Avrupa’nın bazı ülkelerinin çifte standartlı yaklaşımlarıyla bütün bu temel değerleri yerle bir etmesinin yanısıra Hollanda’da olduğu gibi faşizan uygulamalarla makyajları dökülüyor. Batı'nın kendi oluşturduğu ve savunduğu değerleri tek tek ortadan kaldıran tutumları devam ederken Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan başörtüsünü yasaklayan bir karar geldi. Ancak bu kararı AB ülkelerinde artık başörtülü kadınların çalışamayacağı şeklinde anlamamak gerekir. Çünkü Adalet Divanı'nın iki farklı davayı farklı bakış açısıyla değerlendirdiği görülmektedir. Başörtüsüne belli şartlarla yasak getiren mahkeme kararı temel insan haklarına, kadın haklarına, din özgürlüğüne ve temel haklardan olan çalışma hakkına aykırılık içermektedir.

Ayrıca BM’nin temel insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerinden bağlayıcılığı olan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW)’’ kadınlara hangi nedenle olursa olsun ayrımcılık yapılmayacağını söylemektedir. Mahkeme karar verirken uluslararası sözleşmeleri görmezden gelmiş ve çok geniş bir yorum yaparak hukuksal değil siyasi bir karar vermiştir.

Çalışanın Boynundaki Haç, Kafasındaki Kipa Dini Sembol Sayılabilir

Başörtüleri gerekçesiyle işten çıkartılan iki kadının başvurusu üzerine Belçika ve Fransa’daki temyiz mahkemeleri, Avrupa Adalet Divanı'ndan konuyla ilgili görüş istemişti. AB Adalet Divanı'nın iki ayrı dava için verdiği kararda iki farklı durum var. Bu nedenle ilk olarak Belçika, ikinci olarak Fransa şikâyetini ve kararını değerlendirelim.

Belçika’da özel bir şirkette resepsiyon görevlisi olarak çalışan Samira Achbita, işe girdikten üç yıl sonra başörtüsü takmaya karar vermiş. Şirket ise “siyasi, dini ve felsefi sembollerin gözle görünür bir şekilde kullanımının yasak olduğunu” belirten çalışma şartlarıyla ilgili iç tüzük gerekçesiyle kadın çalışanı işten çıkarmış ve başörtülü kadın dava açmıştı. Temel insan haklarına aykırı olan bir hükmü iş sözleşmelerine koymak veya işyerlerinin iç tüzüğü olarak belirlemek zaten hukuki değil. Ayrıca siyasi, dini ve felsefi semboller nelerdir? Çalışanlar ne yaparsa bunlar gözle görünür olacaktır? Kravat takmak ya da takmamak, kot pantolon giymek, spor ayakkabı giymek felsefi sembol müdür? Sürekli Mc Donalds’tan yemek yiyen bir çalışana bu nedenle felsefi sembolleri gözle görünür biçimde sergiliyorsun denilmesi mümkün müdür? Görüldüğü gibi verilen kararda sayılan “gözle görünür bir şekilde sergilenecek hususlar” her türlü yoruma açık. Adalet Divanı'nın kararına göre bir şirkette çalışan Hristiyanın boynunda taşıdığı haç, Musevinin kafasındaki kipa dini bir sembol sayılabilir. Çalışanın sadece başörtüsü değil, her tavrı ve tutumu yasak kapsamında değerlendirilebilir. Dolayısıyla bu akıl dışı yorum nedeniyle çalışanlar her türlü gerekçeyle işten çıkarılabilir. Acaba haç ve kipa taktığı için bir çalışan işten atılmış olsaydı Avrupa Adalet Divanı haç ve kipayı yasaklayan bir karar verir miydi?

Adalet Divanı'nın işyerlerinde önemli haksızlıklara neden olacak kararında bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir. Sanki verilen kararla tüm başörtülü çalışanlara yasak konabileceğine imkân getirilmiş gibi sunulmaktadır. İnsan haklarına aykırı mahkeme kararında “kadınları sadece başörtüleri nedeniyle işten çıkarmanın dolaylı ayrımcılık” olduğu ifade edilmektedir. Mahkeme kararına göre “şirketlerin tüm dini sembolleri yasaklaması durumunda başörtüsünü yasaklamanın ayrımcılık oluşturmayacağı” söylenmektedir. Özetle Adalet Divanı hukuki olmayan kararında, işyerlerinin iç tüzüklerinde dini sembolleri yasaklayan hüküm olması ve tüm dini sembollerin yasaklanması durumunda başörtüsünün yasalanmasını ayrımcılık saymamaktadır. Kararı şu şekilde de anlamak mümkün; sadece başörtüsü nedeniyle çalışma hakkının engellenmesi ayrımcılık sayılacaktır. Kaldı ki temel insan haklarına ve uluslararası sözleşmelere aykırı bir hükmü işyerlerinin iç tüzüklerine koyamazsınız.

“Tarafsız Bir Şekilde Giyinmenin” Hukuki Karşılığı Yok

Fransa’da bir IT şirketinde yazılım mühendisi olarak çalışan Asma Bougnaoui’den, bir müşterinin şikâyeti üzerine, “tarafsızlık ilkesince” başörtüsünü çıkarması istenmiş. Çalışan başörtüsünü çıkarmayı reddettiği için işten çıkarılmıştı. Şirketin siyasi ve dini sembol taşımayı yasaklayan bir düzenlemesi yoktu. Mahkeme, genel bir yasağın olmadığı bir şirkette işverenin müşterilerin isteği doğrultusunda çalışanını başörtüsü nedeniyle işten çıkarmasının ayrımcılık teşkil edebileceği yorumunu yaptı.

Mahkeme aynı kararda tüm çalışanların “tarafsız bir şekilde giyinmesini” gerektirecek şirket içi kurallar varsa yasak konabileceğini söyleyerek temel insan haklarına aykırı bir yorum getirdi. Zira “tarafsız bir şekilde giyinmenin” ne anlama geldiğine ilişkin hukuksal dayanak olmadığına göre bu nasıl uygulanacaktır. Tarafsız giyinmenin ölçülerini belirleyen kurallar olmadığına göre yargıçların kişisel değerlendirmelerine göre belirlenen kurallar ne kadar doğru olacaktır? Tarafsız giyinme kararını kim, neye göre verecektir? Dolayısıyla başörtüsüyle ilgili mahkeme kararında yargıçların sübjektif yorumlarının etkisi olduğu görülmektedir. Mahkeme kararını esas alacak işverenlerin farklı yorumlamalar yaparak çalışanları işten çıkarması ise çalışma hayatında kaosa neden olacaktır.

İnsan Hakları Sözleşmelerini
Dikkate Almadı

Adalet Divanı kararında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere temel insan hakları sözleşmelerini dikkate almamış. Birleşmiş Milletler'in sekiz temel insan hakları sözleşmesinde biri olan, 189 ülkenin imzalayarak taraf olduğu kadın haklarına ilişkin önemli bir uluslararası sözleşme var. “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’’ (CEDAW), kadın hakları açısından halen bağlayıcı en önemli uluslararası hukuksal dayanaktır.

Mahkeme, Belçika kararında, iş yerindeki iç tüzükte yer alması halinde başörtüsü de dâhil tüm dini sembollere yasak koymanın “ayrımcılık teşkil etmeyeceği” yorumunu yapmaktadır. Fransa kararında ise sadece bir müşterinin şikayeti üzerine dini sembol nedeniyle işten atılmanın ise “ayırımcılık teşkil edebileceği” yorumunu yapmaktadır. Dolayısıyla mahkemenin yorumu iki farklı şekildedir. Ancak mahkemenin her iki durumda da çok geniş bir yorum yaptığı görülmektedir. Üstelik temel insan haklarına ilişkin sözleşmelere aykırı bir hükmün işyeri şartlarına ve iş sözleşmelerine konulamayacağını Adalet Divanı’nın dikkate alması gerekirdi. Yine mahkeme ülkeler açısından bağlayıcılığı olan uluslararası sözleşmeleri bu kararı verirken göz ardı etmiştir. Batı tüm dünyaya kadın haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeleri dikkate alın derken kendi yaptıkları sözleşmeleri görmezden gelmiştir.

#Adalet Divanı
#Mahkeme
#Fransa
#BM
#İslamofobi
7 yıl önce