Ahmet Özhan, Oğuz Haksever'e Anadolu'da geçen çocukluğundan eski bayramlara, Bebek Belediye Gazinosu'nda başlayan müzik kariyerinden Tasavvuf Müziği çalışmalarına, geçmişten günümüze hayatı ve kariyeriyle ilgili samimi açıklamalarda bulundu.
Ahmet Özhan bayramları şöyle anlattı: Benim 18 yaşımdan beri ki profesyonelliğe başladığım zaman, 18 yaşımdan beri herkesin bayramı belli açıdan bir eğlence olarak, bir kutlama olarak algılanmasından dolayı benim işim hem eğlenenleri eğlendirmek olarak oluşmuştur. Hep bayramları ben sahnede olurum, seyahatte olurum. Yani bayram edenlere hizmetle geçen bir anlayış vardır.
Babam emniyetçi, devlet memuru. Suçu müsamahakar olmaması, kanun ne diyorsa onu uygulamasından kaynaklanan çok kısa süreli yerlerde konuşlanması, oradan oraya, oradan oraya sürgün anlamında tayinlerle hep Anadolu'da vakti geçti.
Biz orada doğmuşuz. Ablam orada doğmuş. Küçük bir çocuk sık yer değiştiriyor ve sık mahalle değiştiriyor, sık arkadaş değiştiriyor. Hep kenardaki bir çocuk olarak büyüdüm. Akrabam yok.
Başkalarının halası var, amcası var, yengesi var, benim kimsem yok. Ablam evliydi. Bir annem bir babam vardı. Onların amca dediğine ben de amca derdim. Hafif tam kırık demiyim, koruk tadında bir bayram anlayışı olurdu.
Hayat lay lay lom değil. Hayat ciddi bir proje ve bize lütfedilmiş bir proje. Donanımlarımızla hayatı tam anlayarak değerlendirmek gibi bir şansımız var. Hayat bu dünyada yaşadığımız süreçten ibaret değil. Boyutsal olarak sonsuzluğu gözardı etmememiz lazım.
Aslında burası bir tarla. Burada ekiyoruz daha sonraki boyutlarda biçeceğiz. Ölüm var diye düşünmeyin. Ölüm var diye düşünmeyin. Ölüm yok dönüşüm var. Sadece nasıl ki kış geçip yaz gelince paltolarımızı annelerimiz naftalinle bir kapa koyar kaldırırdı.
İşte bu dünyadan ayrılışımız da bundan öte bir şey değil. Esas varlığımız sürekli devinecek. Bayram bu hazırlığı tam manasıyla algılayıp değerlendirenler için bayramdır. Aksi halde avuntudur.
