|

Bayan Helga’ya açık mektup

Yeni Şafak ve
14:26 - 13/05/2017 Cumartesi
Güncelleme: 14:32 - 13/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Bayan Helga'ya açık mektup.
Bayan Helga'ya açık mektup.

Sevgili Helga Bansch’a hikâyelerini nerede yazdığını, öykülerini gerçek hayatın içinden nasıl çekip çıkardığını sordum. Metni Almanca’ya doğru biçimde çevirebilmek için yaptıklarım da Bansch’ın hikâyelerine konu olabilir, inkar edemem. Bunun için lahusa bir anne ile, Viyana özlemiyle dolu bir adamı biraz zorlamış olabilirim.

Bu dünyadan göçmeye mecbur olan herkes, hikâyelerini başkalarına miras bırakır. Ben de mirasımı anneannemden devraldım. O bana, koca bir konakta geçirdiği çocukluğu boyunca yaşadıklarını anlatıp durdu. Yaz aylarında konağın en dip köşelerinden çıkan çiyan ve akreplerinden nasıl korktuklarını hikâyelerinin arasına serpiştirdi. Kumruların aslında Hz. Yusuf’un kuyuya atılışına şahit olan ve can havliyle ‘Yusuf’u tutun’ diye öten kuşlar olduğunu, ötüşlerinde hala bu cümlenin saklı olduğunu öğretti. Gökyüzündeki yıldızları okumayı ise bir gece Uludağ’daki bir kamp ateşinin çevresinde gösterdi. Büyükayı ve Küçükayı’yı ayırt etmeyi, acemi hırsıza ayın neden ilk akşamdan doğduğunu, dolmanın altını yakan koca neneyi de…

MASALSI BİR DÜNYA

Kuşkusuz bir anneannenin hikâyeleri bitmez. Ancak unutulabilir. Tecrübe dolu zihinlerden devraldığımız hikâyeleri bana hatırlatan ise Viyanalı çocuk kitapları yazarı Helga Bansch oldu. Bansch’ın Aylak Adam Kültür Sanat Yayıncılık ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan hikâye kitapları sadece çocuklara değil, yetişkinlere de hitap ediyor. Hikâyeleri hepimize masalsı bir dünyanın kapılarını aralıyor. Bazılarını çiziyor, bazılarını yazıyor, bazı kitaplarda ikisini birden yapıyor. Bansch hepimize farklı hikâyeleri yeniden anımsıyor.

Viyanalı, hiç tanımadığım, onlarca yıl öğretmenlik yapan, şimdilerde ise evinde sadece çocuk kitapları resimleyerek ve yazarak zaman geçiren Bansch’ın kitaplarını okumaya başladığımda ona zihnimden sorular sormaya da başladım. “Kitaplarınız sanki öyküler değil, şiirler barındırıyor. Çocuk kitapları ile şiir arasında bir nasıl bir ilişki kurulabilir?” dedim mesela. Perihan Teyze’yi yatakta, hasta bir kadın olarak değil, ağaç tepelerinde gezen bir maceracı olarak çizmesinin sırrını merak ettim. Deniz, neden yataktan çıkmak istemiyor, dahası neden bazı günler sadece suların içinde geçiyor? Bansch’a sorularım o kadar arttı ki, nihayetinde ona ulaşmak için yayınevlerini rahatsız etmeye başladım. Nihayetinde de elime Bansch’a ait bir mail adresi ulaştı ve ben de sorularımı ona yöneltmeye başladım: “Sehr geehrte Frau Bansch...”

Sevgili Bansch’a hikâyelerini nerede yazdığını, hayali kahramanları olup- olmadığını, öykülerini gerçek hayatın içinden nasıl çekip çıkardığını sordum. Bazı kitapları ortaklaşa oluşturdukları bay Heinz Janisch’le nasıl bir iş bölümü yaptıklarını da. Tabi Komşu Teyze kitabının kahramanı olan kırmızı kazaklı çocuğun, komşusu olup-olamayacağını da ekledim. Pembe Karga’nın nasıl bir insan yavrusu olabildiğini de... Metni Almanca’ya doğru biçimde çevirebilmek için yaptıklarım da Bansch’ın hikâyelerine konu olabilir, inkar edemem. Bunun için lahusa bir anne ile, Viyana özlemiyle dolu bir adamı biraz zorlamış olabilirim.

Bansch’a o maili atalı tam 3 hafta oldu. Hevesle her gün bilgisayarı açarken bana hitaben başlayan bir cevap göreceğimi ümit ettim. Ama olmadı. Bayan Bansch ya maili görmedi ya da virüs sandı. Belki de Türkiye’de, İstanbul’da, evinin bir koltuğunda oturup onun nasıl hikâye yazdığını düşünen bir kız çocuğunun öyküsünü yazmaya koyuldu. Her hâlükârda bu yazı bayan Helga Bansch’a açık mektubumdur. Lütfen maillerinizi kontrol edin sevgili Bansch.

#Helga Bansch
#Hikaye
7 yıl önce