|

İngiliz Dışişleri'nin yeni oyuncusu: Boris Johnson

Yeni Şafak ve
04:00 - 6/03/2017 Pazartesi
Güncelleme: 21:44 - 5/03/2017 Pazar
Yeni Şafak
Boris Johnson
Boris Johnson
NAGİHAN HALİLOĞLU- FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ


Malumunuz 'İngiltere Dışişleri Bakanı' rolünü birkaç aydır ünlü İngiliz 'karakter oyuncusu' Boris Johnson yorumlamakta. Johnson'ın yakın zamanda Twitter hesabındaki resmini değiştirip, saçlarının neredeyse normal göründüğü bir resmi koymuş olması, bu rolün gitgide gerçek bir hal aldığına işaret ediyor. Alameti farikası hiç şüphesiz seyrelmekte oldukları için uzunca bırakılmış ve kafasının üzerinde bir çeşit dağınık –evet Trump'inkine nazaran daha dağınık- bir kuş yuvası gibi duran sarı saçları olan Johnson, üzerinde güneşin çoktan batmış olduğu imparatorluğun uluslararası paylaşım masalarındaki son yüzü. 2016'nın sonlarına doğru iyice karmakarış olan dünya düzenini yeniden düzenlenmek için Johnson önce saçlarına bir çeki düzen vermiş gibi görünüyor. İlk aylardaki 'komik çocuk' imajından yavaş yavaş sıyrılan Johnson yine de 'haber olma' bağımlılığından henüz kurtulabilmiş değil. Aralık ayındaki 'Orta Doğu' ziyaretinden önce İngiliz istihbarat servisinin kurmuş olduğu Suudi Arabistan devletinin Yemen politikasını eleştiren Johnson, yine haberlerde birinci sırayı almayı, gazetelere de manşet olmayı başardı. Orta Doğu gezisinin ilk gününde Daily Telegraph gazetesinde 'Arabistanlı Boris' olarak resmedildiği bir karikatür yayınlandı. Johnson karikatürde üzerinde göbeğini zar zor dönen beyaz bir Arap entarisi, elindeki silahla arkasında olduğunu ümid ettiği, ama kum tepesinin arkasında uzaklaşan Arapları hucüma davet eder bir şekilde çizilmiş. Fakat Johnson'ın dedesinin o tarihlerde İngiliz değil, Osmanlı bayrağı altında yaşadığını hatırlamakta fayda var- tabi aramızda Johnson'u her gördüğünde 'Yahu bunun dedesi nasıl Türk olabilir?' diye sürekli soyağacını sorgulamayanımız varsa.



BİR LAWRENCE DEĞİL


İngiliz tahayyülünde 'Doğu' ile ilgilenen her siyasiyi Arabistanlı Lawrence'la karşılaştırmak gelenektendir. Westminster'dakilere göre “Arabistan'ı kurtaran” Lawrence her türlü tahlilin sonunda günümüzdeki istihbarat görevlileri ve siyasilerden daha üstün görünür. Nerede o eski ajanlar! Bu karikatürde de Telegraph Boris'in Lawrence'la karşılaştırılamayacağını ima ediyor aslında. Ama yine de yakından bakıldığında ikisi arasındaki benzerlikleri görmek mümkün. Mamafih, İngiltere'deki bütün siyasilerin geçmişleri, demokrasinin yüzünü kızartacak şekilde birbirine benziyor. Başka hangi ülkede bir üniversite (Oxford) 27 tane, bir lise (Eton) 19 tane başbakan çıkarabilir, hangi ülkede belli bir sınıf bu kadar değiştirilemez bir şekilde siyasetin üstüne çökebilir? Lawrence gibi tarih değil, üst sınıf olmanın nişanesi olarak Antik Yunanca ve Latince eğitimi alan Johnson'ın, Orta Doğu salvolarına rağmen Lawrence gibi Arapça bilmediğini hatırlamakta fayda var. Nerede o eski emperyalistler! Bildiği söylenen Fransızca ve İtalyanca'yı ne kadar konuşabildiği de merak konusu. Hakkında, Eton'da okurken Fransızca dersinde rakamları bilemediği için 'Kaç kardeşiniz var?' sorusunu 'Beaucoup' deyip kestirip attığına dair şehir efsaneleri dönmekte.



AİLEDEN SİYASETÇİ


Johnson Türklerin hakkında en fazla bilgiye sahip olduğu İngiliz siyasetçi olsa gerek. Türk siyasi entrikalarının kurbanı olan büyükbabasının izinde, Johnson ailesinde siyaset bir gelenek olarak devam ediyor. Hemen hepsi siyasetin içinde olan ailesi, babası Stanley, kız kardeşi Rachel ve erkek kardeşi Jo, Johnson'ın en son marifeti olan Brexit seçimlerinde, Johnson'a karşı İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde kalmasını desteklediler.



Boris'in 'kariyer'inin ne zaman başladığına karar vermek zor. Gazetecilik hayatına Eton Lisesi okul gazetesinde, siyasi hayatına da yine Eton münazara kulübünde – İngiliz okullarındaki/üniversitelerindeki münazara kulüplerinde İngiliz Parlamentosu'ndaki tartışma kuralları uygulanır, öğrenilir- başladığını söyleyebiliriz. Sınıfsal imtiyazının gereği olarak Johnson daha sonra Oxford'da da münazara kulübüne başkanlık yapar ve Tributary adlı bir hiciv dergisi çıkarır- hicve olan düşkünlüğü de Türkiye'de hepimizin malumu. Okuduğu bölümde antik Yunan ve Roma hatiplerinin metinlerini çalışarak ve daha önemlisi Oxford Üniversitesi'nin en meşhum kulübü olan Bullingdon Kulübü'ne –eski başbakan David Cameron ve eski bakan George Osborne'la tanışıklıkları bu kulübe dayanır- üye olarak siyasi geleceğine yatırım yapar. Kadınların bu kulübe hala alınmadığı söylememe gerek yok sanırım.



EGEMEN İNGİLİZ KİMLİĞİ BASKIN


Eğitimi, ailesi ve sosyalleştiği grup dikkate alındığında direk siyasete girmemesi şaşırtıcı olan Johnson, belki de ileride kullanacağı kontakları iyice derinleştirebilmek için muhafazakar partiyi destekleyen ve şu günlerde sık sık isminin geçtiği Daily Telegraph'ta yazmaya başlar. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılma kampanyasına verdiği destek her ne kadar son dakika popülizmi gibi görünse de, Johnson Telegraph için 1980'lerde gittiği Brüksel'den sürekli AB karşıtı yazılar yazmıştır. İngiliz egemen sınıfının en hakiki bir üyesi olan Johnson, kariyerinin başından beri bu sınıfın imtiyazlarını kullanıp bir yandan da bu sınıfı eleştirme ve şaşırtma meyilli bir pozisyon alır. Brexit oylamasına kadar Avrupa Birliği konusunda Türkiye'nin yanında duran yazılar yazmış olması da, yine egemen İngiliz sınıfının kıta Avrupası'nın rahatını bozacak her türlü şeyin arkasında durma politikasının bir yansımasıdır. İngilizleri ülkelerini istila edecek 70 milyon Türk'le korkutan Johnson, istediği seçim sonucunu aldıktan kısa bir süre sonra yine eski siyasetine dönüp, bu sefer Avrupalıları Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne alınması gerektiğini söyleyerek taciz etmeye devam eder. Kendisine yöneltilen 'üst sınıftan olduğun için sıradan İngilizlerin halinden anlamıyorsun' suçlamalarına, 'çok kültürlü' geçmişine ve 'Türklüğüne' gönderme yaparak cevap vermekten de geri durmaz Johnson.


İngiliz tahayyülünde uzun süre hicivci köşe yazarı ve televizyon programlarının 'komik ve elit aksanlı' yorumcusu/katılımcısı olarak yer alan Johnson, 2001 yılında Spectator dergisinin editörüyken Muhafazakar Parti'nin Henley adayı olarak parlamentoya girer. Vekilliği boyunca yazmaya devam eden Johnson 2004 yılında, kendine benzeyen muhafazakâr bir milletvekili tarafından önlenen bir terör saldırısı planını konu edinen 'Yetmiş İki Huri: Bir Yanlışlıklar Komedyası' adlı bir roman yayınlar. Aynı sene vekiller tarafından Tony Blair'in Irak savaşındaki rolünden dolayı görevden alınması için açılan davayı destekler. Her ne kadar Antik Yunan-Roma çekişmesinde Antik Yunan'ı tercih etse de Roma Hayali adlı bir tarih belgeseli çeker. Vekilliğinin yanında bu kadar çok şeyi birden yapabiliyor olması, Henley'nin çok sakin –yani zengin- bir bölge olduğun kanıtı olsa gerek.



CAMERON'I DEVİRDİ ŞAKA BİTTİ


Milletvekili olduğu bu dönemde yine de İngiliz halkı tarafından daha çok bir 'yorumcu' olarak görülen Johnson'ın siyaset konusundaki ihtirası Londra Belediye Başkanlığı'na aday olmasıyla belirginleşti. Yılların popüler belediye başkanı 'Kızıl Ken'i mağlub eden Johnson için yeni olması beklenen, ama yine eski 'komikliklerine' devam ettiği bir dönem başladı. Hazirandaki Avrupa Birliği referandumunda seyircilerini biraz beklettikten sonra ayrılma kampanyasını desteklediğini açıklayan Johnson seçimin gidişatını en fazla etkileyen politikacılarından biri oldu. Desteği sayesinde seçimin kazanılması sonucu kalmayı destekleyen parti başkanı ve başbakan David Cameron Muhafazakar Parti başkanlığından istifa etti ve partinin başkan adayı arama sürecinde Johnson bir müddet favori gibi göründü. Fakat şakayı o kadar da uzatmanın bir manası olmadığına karar veren Muhafazakar Parti Johnson'ı değil, tavırlarıyla herkesin Thatcher'a benzettiği Theresa May'i başa getirdi. Cameron'ın tahttan indirilmesinde büyük emeği geçen Johnson'a da Dışişleri Bakanlığı verildi. Şimdilik hicivlerine ve şakalarına ara vermiş gibi görünen Johnson'ın Antik Yunan eğitiminin günümüz dünyasını anlamada kendisine ne kadar faydalı olacağını önümüzdeki günler gösterecek.


#İngiltere
#Boris Johnson
#Dışişleri Bakanı
7 yıl önce