|

Keder ve doğanın şiiri

Yeni Şafak
10:34 - 13/04/2017 Perşembe
Güncelleme: 10:45 - 13/04/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
SAMED KARATAŞ

Hıdır Toraman, ilk kitabını 1997 yılında A Sanat Yayınları arasından edebiyat dünyamıza sundu. Ardından 2016 yılına geldiğimizde ise eski kitabı da dahil olmak üzere üç kitabı birden Ebabil Yayıncılık etiketiyle okura ulaştı. Kitaplarının ismi sırasıyla; “Yeryüzü Mühürlenince”, “Yüklemler” ve “Kızgın Pars Kopuk Topuk”.


HAYAT ŞİİRİN GERİSİNDE

Öncelikle bir okuyucu olarak şairin biyografisini merak ettim. Kitapları incelerken gözüm şairin biyografisini de aradı. Biyografi bölümü kitaplara konulmamış. Sanıyorum bunun daha çok hayatı şiirin gerisinde bırakma, sadece metin bazlı bir odak noktası oluşturma gibi bir amacı var. Fakat yine de en azından Hıdır Toraman’ı yeni tanıyan bir okuyucu için vasat düzeyde bir biyografi olsa daha iyi olurdu.

Şairin, ‘Yeryüzü Mühürlenince’’ isimli ilk kitabı doğa ve hayalin hayata galip geldiği bir noktada yazılmış şiirlerden oluşuyor. Ama yaklaşan bir mağlubiyetin seslerini de güçlü bir şekilde hisseden dizeler var. Kısacası doğa, hâkim olandır. Bunu diğer şairlerden farklı olarak şehir içinde yaşayan bir insanın özlemi değil de daha çok tabiat içinde yaşayan bir insanın kıymet bilmesi gibi okuyabiliriz: “Ortamına yabancı sardunyalar ölürken / Doğunun yağmur yeşili vadilerinde”.

Yine şairin ilk şiirlerinde yer yer tabiatın içinden kültürle bütünleşmiş dizelerle karşılaşıyoruz. Şairler hayal – tabiat – ben üçgeninde gezerken genellikle kültürü ıskalarlar. Ya kendini her şeyden soyutlamış bir benin şeyler aleminde gezinişini okuruz ya da tabiatın bir belgesel parçası gibi insandan arındırılmış bölümlerini görürüz. Hıdır Toraman’ın çok somut bir şiir yazmamasına karşın yer yer doğa ile kültürü iyi kaynaştırmış olduğunu görüyoruz: “Atlar bile savaşarak gösteriyor güzelliğini / O toprağın üstündeki boş kalelerde”.

SAF OLANA ÖZLEM

“Kızgın Pars Kopuk Topuk” ile “Yüklemler” aynı düzlem içerisinde ama daha farklı dikkatleri içinde barındıran kitaplar. İlk kitap içerisinde çok ağır basmayan “geri dönüş” özlemi bu kitaplarla iyice gün yüzüne çıkıyor. Bunu şairin yaşadığı zamanla ilişkilendirebiliriz. Bununla birlikte maddenin de ilk haline olan özlem, şairin eski hayatına olan özlemle birlikte saf olana olan özlemini de gösteriyor. Burada saf olana olan özlemle maziye olan özlem arasındaki farkı da görmemiz gerekiyor. Mazi bir nevi şairin kendini merkeze alarak kendi hayatının başlangıcına ve sürecine olan bir yönelim olarak görülebilir. Saf olana olan özlem ise şairin kendini de imha edebildiği hudayinabitliği işaret eden bir durumu gösteriyor: “Hiçbir ses yoklamazdı dağlarımızı / Su akmayı bilirdi, ateş yakmayı” (Kızgın Pars Kopuk Topuk), “Aynı kuşu bir daha nasıl vurabiliriz” (Yüklemler).

Şairin ilk kitabından bugüne değişmeyen bir yanı olarak kederini görüyoruz. Cıvık bir hüzünle değil de ince bir vakarla çevrelenmiş bir keder. Bu kederin tek olumsuz tarafı yer yer kendini umutsuzluğa sürükleyecek derece olması. Bu açıdan yeni çıkan iki kitabı da ilk çıkan kitabının ismine bir tür atıf yapıyor. Yeryüzü mühürlendi ve yükler yüklenildi. Geriye dönüş yok. Şair her şeyin farkındadır ve bunun ağırlığıyla konuşur: “Halk ne zaman aşık olsa demokrasi giriyordu araya”.

  • KİTABIN KÜNYESİ

  • Yeryüzü Mühürlenince
  • Hıdır Toraman
  • Ebabil Yayıncılık
  • 2016
  • 64 sayfa


  • KİTABIN KÜNYESİ
  • Yüklemler
  • Hıdır Toraman
  • Ebabil Yayıncılık
  • 2016
  • 48 sayfa
#Yeryüzü
#mühürlenince
#kitap
#yüklemler
7 yıl önce