|

Kore ve Türkiye hiç olmadığı kadar yakın

İstanbul Kitap Fuarı bu yıl Onur Konuğu olarak Kore'yi ağırlıyor. Biz de bu vesile ile Türkiye'de Kore edebiyatı ile ilgili çalışma yapan akademisyenlerle konuştuk. Hepsinin ortak fikri, Türkiye'de Kore edebiyatı çalışmaları sağlam ilerliyor. İki ülke ilişkilerinin 60.yılının edebiyat çalışmaları adına yeni bir başlangıç olacağına dair inançları ise çok güçlü.

Yeni Şafak ve
10:49 - 7/11/2017 Salı
Güncelleme: 10:56 - 7/11/2017 Salı
Yeni Şafak
Kore ve Türkiye hiç olmadığı kadar yakın​
Kore ve Türkiye hiç olmadığı kadar yakın​

Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, otuz altıncı yılında Kore’yi konuk ediyor. Bu yıl “İpek Yolu’nun İki Ucu: Türkiye ve Kore” temasıyla iki ülkenin ilişkilerinin 60. yılı referans alınıyor. Kore inancına göre 60. yıl bir döngünün bitmesi ve yeni bir döngünün başlangıcı anlamına geliyor. Biz de Türkiye’de Kore Dili ve Edebiyatı üzerine çalışan akademisyenlerin kapısını çaldık ve onlara, hem Kore edebiyatı üzerine çalışmaya nasıl karar verdiklerini, hem de iki ülke arasındaki edebiyat çalışmalarının ne durumda olduğunu sorduk. Kore dilinden Türkçe’ye yapılan çeviri kitaplar deyince akla ilk gelen isimlerden Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. S. Göksel Türközü ile görüştük. Türközü, Güney Kore’den edebi çeviri alanında Ahn Do-huyn’un “Gümüş Somon’un Büyük Yolculuğu” başlığıyla yayınlanan kitabıyla, bu yıl 15.’si düzenlenen Kore Çeviri Enstitüsü’nün düzenlediği çeviri yarışmasında en iyi çevri ödülünü alan ilk Türk akademisyen oldu. Kore devletinin hem kültürünü hem de edebiyatını dünyaya tanıtmak için çok çaba sarf ettiğini dile getiren Türközü, Türkiye adına yaptıkları çalışmalarla bu çabaya katkıda bulunmayı hedeflediklerini ifade ediyor. Erciye Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof.Dr. Jungsuk Yoo’da Türk kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleriyle birlikte Türkler’in aklını yansıtan, Türk halk hikayelerini Koreli okuyuculara tanıtmak istediğini belirtiyor. İstanbul Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr. Eun Kyung Jeong ise 60. yılın Türk ve Kore edebiyatı çalışmaları için yeni bir başlangıç olacağını ifade ediyor. Modern Kore edebiyatı çalışmaları ile tanınan Erciyes Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr. Hatice Türközü’de yapılan edebi çalışmaların akademik çevreler dışında da takip edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. İstanbul Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Hong Youn Cho ise Kore’deki bazı ünlü yazarların medya aracalığı ile Türk edebiyatından bahsetmesinin ülkesindeki Türk yazarlara olan ilgiyi artırdığını savunuyor.

Çeviri azlığı en büyük engel

Prof. Dr. Göksel Türközü( Kayseri Üniversitesi Doğu Dilleri ve Edebiyatı Bölüm Başkanı) : Ben Ankara Üniversitesi DTCF Kore Dilinin ikinci mezunlarındanım. 1990’da giriş yaptım. Küçüklüğümden beri Kore Savaşı ile ilgili çok şey duymuştum. Ankara’daki Kore Bahçesi de hep ilgimi çekerdi. 1988 yılındaki Seul Olimpiyatlarında savaştan çıkmış Kore’nin olimpiyatlara ev sahipliği yapacak kadar gelişmiş olması beni çok etkilemiş ve şaşırtmıştı. Kore Dili ve Edebiyatının yeni açıldığını duyunca da Kore dilini okumak istedim. Böylelikle Korece maceram başladı. Bu yıl İstanbul Kitap Fuarı’nda onur konuğu ülke Kore olması çok anlamlı. Çünkü, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 60. yıl dönümü bu yıl. Bu sebeple bu fuara Kore’den hem kurumsal, hem de bireysel katılım çok olacak. Pek çok yazar ve şair de bu sayede ülkemize gelecek. Fuara katılacak iki şairi Kayseri’de de ağırlayacağız. Üniversitemize şair Chun Yang Hee ve Lee Song Bok geliyor. Biz de çevirmen olarak Fuar’da bulunacağız. Kore edebiyatı henüz Nobel Edebiyat Ödülü ile taçlandırılmamış bir edebiyat. Ancak potansiyeli olan bir edebiyat. Aslında Prenses Bari ile yazar Hwang Sok Yong dünyaya seslendiği için bu eserin ödüllendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hwang Sok Yong gibi dünyada tanınması gereken pek çok edebiyatçısı var Kore’nin aslında. Dünya çapında Kore Edebiyatının tanınabilmesi için mükemmel çevirilerin çoğalması gerekiyor. Korece bir eser İngilizce gibi bir batı diline çevrilirken çok yavan hale gelebiliyor. Korecenin zenginlikleri, yazarın üslubu batı dillerine zor aktarılıyor. Bugüne kadar en prestijli ödüllerden Man Booker Ödülünü ilk kez Koreli bir yazar Han Kang aldı. Bu tabi ki Kore’de geniş çapta yankı buldu. Bu ödülde eserin mükemmelliğinin yanı sıra çevirmenin rolü de çok büyük.

DİL YAPIMIZ AYNI

Koreli’ler çok okuyan bir millet. Edebiyatı çok zengin. Kore’de hala milyon satan şiir kitapları yayınlanabiliyor. Şiir, öykü ve roman alanında hala çok eser yazılıyor ve okunuyor. Kore’de bizdekinden çok fazla bir okur kitlesi var ve sadece Kore edebiyatı değil dünya edebiyatını da çok okuyorlar. Kore dili Türkçe gibi Ural-Altay dil ailesinden. O sebeple dil yapısı hemen hemen Türkçemiz ile aynı. İki dilin mantığının çok benzediğini söylemek mümkün. Ancak durum çeviri konusuna gelince iş o kadar da kolay olmuyor. Her dilde olduğu gibi Korece’nin de kendine özgü zorlukları var. Bu durum yazarları tek tek düşündüğümüzde daha da karmaşık hale geliyor. Bilindiği üzere her yazarın kendine özgü bir üslubu var. Korece deyimsel ifadelerin, atasözlerinin, yansımaların, sıfatların çok fazla olduğu bir dil. Koreliler de günlük konuşmalarda bile bunları sık sık kullanıyorlar. Örneğin Korece’de bir çok ‘güzel’ anlamına gelen sözcük var. Kadın için farklı bir sözcük, hava güzel derken farklı bir sözcük, manzara vs. için farklı bir sözcük kullanılıyor. Korece’nin bu zenginliğini Türkçe’ye aktarabilmek için epey çaba ve çalışma gerekiyor.

ŞİVESEL İFADELER ÇOK FAZLA

Çeviri yaparken sadece Korece’ye ve Kore kültürüne hakimiyet yetmiyor. Aynı zamanda Türkçe’yi de çok iyi bilmek gerekiyor. Korece aynı zamanda şivelerin de bol olduğu bir dil. Mesela Prenses Bari’yi yazar Kuzey Kore şivesi ile kaleme almış. Kitapta Güney Koreli’lerin bile bilemediği şivesel ifadeler mevcuttu. Şive işin içine girince çeviri daha da zorlaşıyor. Örneğin hitaplar ve unvanlar Korece’de bizdekinden çok daha fazla. Ancak tabi bizim dilimiz de bu konuda oldukça zengin. Koreliler de anne ya da babası yaşındakilere ‘teyze’, ‘amca’ diye hitap ediyor. Kore toplumunun hiyerarşik yapısından dolayı konuşmada saygı unsuru çok önemli. Dinleyene, bahsedilen kişiye yönelik saygı dereceleri var. Toplum yapılarındaki benzerlikler, kültürel benzerliklerden dolayı bir Kore romanını okurken Türkiye’den bir hikaye okurmuş gibi bir hisse kapılabiliyorsunuz. Özellikle son dönem Kore Edebiyatından kendimizden bir şeyler bulmak çok olası bir durum. 1960’lardan sonra onlarda bizim gibi toplum olarak büyük sancılar yaşamışlar. Sanayileşme, kentleşme, demokratikleşme vs. alanlarda. Bu sebeple iki edebiyat arasında içerik yönünden çok benzerlik olduğunu söyleyebilirim. Ancak maalesef hem Kore’de hem de Türkiye’de iki edebiyatı bilimsel anlamda inceleyen akademisyen sayısı henüz çok az. Çevirileri de zaten genelde bu akademisyenler yapıyor.Karşılaştırmalı çalışmalar çoğaldıkça iki edebiyat arasındaki ilişki daha iyi ortaya çıkacak ve tanınacaktır.

ÇEVİRİ DERSLERİ BAŞLATTIK

2000’li yıllarda başlayan popüler Kore kültürünün dünyaya yayılımı yani Kore Akımı’nın Türkiye’de de etkisini göstermesi ile Kore edebiyatına da ilgi artırdı. Ancak bu ilgi hala çok yeterli değil. Doğu Asya edebiyatına ilgi duyanlar Kore edebiyatından çevirileri de ilgiyle takip ediyor. Özellikle Türk yayınevlerinin son yıllarda Kore edebiyatına ilgisinin artması bir çevirmen olarak çok sevindirici. Daha önce çeviriyi yapıp, daha sonra yayınevi ararken artık yayınevlerinden teklifler gelmeye başladı. Türkiye’de Korece’den çeviri yapanların sayısı maalesef hala çok az. Bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu sebeple biz, Kore Çalışmaları Akademisi desteğiyle yürüttüğümüz bir proje kapsamında Erciyes Üniversitesi Kore Dilinde 3. ve 4. sınıflara yönelik çeviri dersleri başlattık. Bu ders sayesinde öğrencilerimiz hem Türkçe’den Korece’ye hem de Korece’den Türkçe’ye çeviri yapmayı öğreniyorlar. Bir de bu yıl ilk defa Kültür ve Turizm Bakanlığımız Korece Çeviri Atölyesi düzenliyor. Bu çalışmalar sayesinde Korece’den çeviri yapabilecek kişi sayısı da artacaktır.

KORE BÜYÜK ÇABA GÖSTERİYOR

Ayrıca Kore edebiyatına ilgiyi artırabilmek için Kore Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı olarak her yıl güz döneminde Kore Edebiyatı Eser Yorum Yarışması düzenliyoruz. Bu yarışma bu yıl 11. yaşında. İlk başlarda yarışmamız sadece Kayseri halkına açık iken artık ülke genelinde başvurular alıyoruz. 2 Kasım 2017 tarihinde de Edebiyat Etkinliği ve Ödül Törenimiz var. Her yıl Türkçeye çevrilmiş Kore edebiyatından eserleri yarışmacılara verip onların Türkçe yazdıkları yorumları değerlendiriyor ve ödül veriyoruz. Bu yarışma için Kore Edebiyat Çeviri Enstitüsü(KLTI)’nün desteğini alıyoruz. Bu yıl yorum yapılan eser Han Kang’ın Vejetaryen’i idi. Sanıyorum gelecek yıl bu yarışmayı ‘Prenses Bari’ ile yaparız.Kore devleti hem kültürünü hem de edebiyatını dünyaya tanıtmak için çok çaba sarf ediyor. Biz de bu çabanın bir ucundan tutmaya çalışıyoruz.

Kore kültürü de anlatılmalı

Prof.Dr. Jungsuk YOO ( Erciye Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü ): Yüksek Lisans eğitimi aldığım süreçte Kore edebiyatını tercih ettiğim andan itibaren yabancılara Kore edebiyatını öğretmek ve tanıtmak konusuna her zaman büyük ilgi duydum. Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü okuduğum süreçte de yüksek lisansa geçiş yaptığım dönemde de Seul’de yaşayan çeşitli milletlerden yabancıların katılımıyla oluşturulan Korece roman ve şiir okunan topluluklarda aktif bir şekilde faaliyet gösterdim. Ayrıca doktora eğitimi gördüğüm süreçte branşı Batı Tarihi olan bir hocamla Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” romanını okumuşluğum ve münazara yapmışlığım vardı. Benim için Kore Edebiyatından tamamen farklı hiç aşina olmadığım bir yazım anlayışına sahipti. Fakat konunun ele alınışı ve içinde barındırdığı hayal gücünün beni ne kadar etkilediğini söylemeden edemeyeceğim. Tam olarak neden olduğunu ifade edemesem de Türk edebiyatına ve Türk yazarlara her daim ilgim ve merakım vardı ama Türkiye’de Kore edebiyatı öğretmeme direk bu olay aracı olmadı. Kore’de araştırmacıları ve öğretim üyelerini destekleyerek yurtdışındaki üniversitelere gönderen “Kore Uluslararası Değişim Vakfı Misafir Profesör Programı”na 2013 yılında başvurdum ve tüm değerlendirmelerden sonra görev yapmaya hak kazandım.

BURADA OLDUĞUM İÇİN MUTLUYUM

Çeşitli ülkeler içinden Türkiye’yi üniversiteler içindense Erciyes Üniversitesi’ni seçtim. Erciyes Üniversitesi sadece Korece dil eğitimine değil Kore edebiyatına da eşit derecede önem veren bir üniversite olup; her şeyden önemlisi Kore edebiyatını Türk öğrencilere Korece yani orijinal haliyle öğretme anlayışı benim kendimi bu üniversiteye yakın bulmama sebep oldu. Kore edebiyatını branş olarak seçen biri olarak bu ve benzer nedenler Türkiye’yi seçmemde en belirleyici nedenler oldu. Korece öğreten bir eğitmen olarak Türkiye’deki hayatımdan çok memnunum. Aynı üniversitede dört yıl boyunca çalıştığım için çok mutluyum ve bu konuda şahsi olarak bir teşekkürü borç bilirim. Türkiye’de Kore edebiyatını öğretmemin mantığa dayalı bir karar olmadığı farkına vardım. Ne kadar düşünürsem düşüneyim kaderle ilişkisi olduğu fikri diğer her türlü cevaptan daha yakın geldi diyebilirim.

SEUL KİTAP FUARI’NDA YAKINLAŞTIK

Böyle bir yılda Türkiye’nin en geniş çaplı uluslararası kitap fuarı olan “36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı”na Kore’nin onur konuğu olarak davet edilmesi haberi beni çok heyecanlandırdı. Türkiye’de Kore Edebiyatını öğreten bir eğitimci olarak bu gelişmeden ötürü son derece mutlu oldum.Bildiğiniz gibi Kore’nin en geniş çaplı kitap fuarı “2017 Uluslararası Seul Kitap Fuarı” 14-18 Haziran arası Kore’nin başkenti Seul’de gerçekleştirildi. “2017 Uluslararası Seul Kitap Fuarı”nın bu yılki onur konuğu Türkiye’ydi. “İstanbul Bir Masaldı”nın yazarı Mario Levi ve Türk çocuk edebiyatının önemli yazarlarından Melike Günyüz’ünde içlerinde yer aldığı önemli Türk yazarlar ve Türk edebiyatının yanı sıra Türk kültürü, tiyatrosu, Osmanlı yemekleri vb Koreli okuyucuların Türk motiflerini yakından hissedebileceği anlamlı bir kitap fuarı etkinliği gerçekleştirildi.“2017 Uluslararası Seul Kitap Fuarı”nın giriş sayfasında yer alan Türk geleneksel el sanatlarından ‘Ebru’ resmi gerek renklerin gücü ve şatafatı gerekse zarifliğiyle Korelilerin ilgisini çekerek büyük beğeni topladı.2017 yılı “Uluslararası Seul Kitap Fuarı”nda onur konuğu olarak Türkiye’nin davet edilmesi Kore’de pek çok okuyucunun Türk edebiyatı, çocuk edebiyatı, karikatür kitapları vb türlere yakından ilgi göstermesine; Türk Gölge oyunu, (Karagöz-Hacivat) Ebru Sanatı, Türk kahvesi gibi performanslarla Koreliler Türk kültürüne kendilerini bir adım daha yakın hissetmiştir. Bu ve benzer durumlar Kore’nin onur konuğu olarak davet edildiği “36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı”nda Türk okuyucuların sadece Kore edebiyatını değil Kore’nin geleneksel ve modern aurasını, kültürünü ve sanatlarını tanıyarak; bu fuarın iki ülke arasında edebi, kültürel ve sanatsal basımları arttırmasını temenni ederim.

KORECE’YE İLGİ ARTIYOR

Şu an Türkiye’de üç üniversitede Kore Dili ve Kore edebiyatına dair üniversite eğitimi verilmektedir. Ayrıca bu yıl milli eğitim bakanlığı ortaokul ve liselerde Korece’nin ikinci dil olarak okutulmasına karar vermiştir. Bu konuda son derece mutluyum ve gayret eden tüm Kore Dili eğitmenleri ve yetkililerin çabaları için müteşekkirim. Bu sayede Türkiye’de Kore ve Korece’ye olan ilginin daha da artacağına inanıyorum. Şu an üniversitelerde Kore Dili ve Edebiyatı eğitiminin amacı uygulamalı Kore Dili eğitimi üzerine yoğunlaşmıştır. Kore Akımı, Türkiye’de Kore ve Kore şirketlerine dair olumlu bir imaj oluşumu, Ankara’da bulunan Kore Kültür Merkezi, çeşitli şehirlerde yer alan Sejong Enstitüsünde verilen Korece eğitimi ve kültür etkinlikleri Korece eğitiminin geniş kitlelere yayılması ve gelişmesi konusunda önemli katkılar sağlamıştır. Fakat üzücü olsa da henüz Türkler’in Kore edebiyatına dair ilgisi ve rağbeti düşüktür. Elbette bu konunun hemen değişim göstermesi son derece zordur. Her şeye rağmen üniversitede yani Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Kore edebiyatına dair teknik ve sistematik bir eğitim anlayışının sürdürüldüğü ve öğrencilerin yaratıcılığının desteklendiği görülmektedir. Bu konuda Erciyes Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümünde branşı Kore edebiyatı olan Türk akademisyenler ve Koreli Hocaların iki farklı bakış açısıyla Kore edebiyatını Türk öğrencilere çeşitli derslerle aktarmasının gelecek açısından son derece umut vaat ettiğini düşünüyorum. Üstelik Erciyes Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatında görev yapan Türk akademisyenler Kore edebi eser çevirisi ve Kore edebiyatına dair kitap yazma konusunda son derece azimliler. Kore Edebiyatı, Kore Sanatı, Kore Tarihi, Kore Siyaseti gibi Kore’ye dair kitapların Korece’den çevrilmesi ve bu konular üzerine kitap yazılması son derece önemli bir konudur. Kore Akımının etkisiyle Türkiye’de gençler Kore popüler kültürü yani Kore şarkısı, Kore dizisi, Kore müziği gibi türlere hayranlık duymaya başlasa da tüm bunlardan daha önemlisi olan Kore kültürü ve tarihinin öğretilmesi Türkiye’de Korece öğrenen ve öğreten insanların görevi ve sorumluluğudur.

TÜRK YAZARLAR İLGİ ÇEKİYOR

Kore’de en bilinen Türk yazar Nobel ödüllü Orhan Pamuk. Bildiğim kadarıyla Orhan Pamuk’un romanları Orhan Pamuk romanları konusunda uzmanlaşmış çevirmen İ. Nana sayesinde genellikle Korece’ye çevrilmiştir. Ayrıca toplumda popülerlik kazanmayı başarmıştır. Kore kültüründen farklı olsa da Koreli okuyucularda heyecan uyandırmayı başaran Türk kültürü ve tarihini anlatan Türk edebiyatı eserleri Kore’de de okuyucuların ilgisini çekmeyi başarmış ve basım evleri ve kitapçılarda popular kitaplar arasına girmeyi başarmıştır. Keza uzun bir geçmişe ve kültür öğelerine sahip olan Türklerin hayatı, aklı ve zekası, espri anlayışı ve hicvini gösteren Aziz Nesin’in pek çok kitabı Korece’ye çevrilmiş ve Koreli okurlardan büyük ilgi görmüştür. Şahsi olarak arkadaşım olan bazı Koreli yazarlar da Aziz Nesin’in eserlerini çok beğenmektedir. Dolayısıyla Türkiye’ye geldikten sonra Aziz Nesin’in kitaplarına bizzat ilgi duydum ve pek çoğunu okudum. Aziz Nesin’in yazılarında sıcaklığı ve gerçekçiliği bir arada hissetmek mümkün.Bunun dışında Ahmet Altan, Ahmet Ümit, Yaşar Kemal, Sevim Ak, İhsan Oktay Anar, Canan Tan, Orhan Veli Kanık gibi yazarların kitapları da Korece’ye çevrilmiştir.

İSTANBUL BİR MASALDI

Benim kişisel olarak en sevdiğim yazar benimle benzer yaşlarda olan Elif Şafak’tır. Yakın zamanda Elif Şafak’ın yazdığı “Aşkın 40 Kuralı” kitabını okudum. Roman sürükleyiciliğiyle beni etkilese de asıl romanın vurucu noktası yaşama dair verdiği öğütlerdi. Özellikle cümleler kısa ve akıcıydı. Kore’de Elif Şafak’ın romanı İngilizceden Korece’ye çevrilmiş ve Koreli okuyuculara tanıtılmıştır. “2017 Uluslararası Seul Kitap Fuarı”nda tanıtılan Mario Levi’nin “İstanbul Bir Masaldı” romanı bildiğim kadarıyla Almanca çevirisinden Korece’ye çevrilmiştir. İlerleyen süreçte Türkiye’de Türk edebiyatını Korece’ye çevirebilecek Türk çevirmenlerin yetiştirilmesi en büyük arzumdur. Son olarak Türkiye’de yaşadığım süreçte Türk edebiyatı içinde Türk halk hikayelerinin ilgi çekici, çeşitli ve eğlenceli olması doğruyu söylemek gerekirse beni son derece şaşırttı. Fırsatım olursa Türk kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleriyle birlikte Türklerin aklı ve zekasını yansıtan Türk halk hikayelerini Korece’ye çevirerek Koreli okuyuculara tanıtmak isterim.

Modern Kore edebiyatı

Yrd.Doç.Dr. Hatice Türközü( Erciye Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü) : 1992 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Kore Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda lisan eğitimime başlamam ile Kore , Korece ve Kore Edebiyatı serüvenim başlamış oldu. Bu bölüm yeni açılmıştı ve henüz mezun vermemişti. Farklı bir dil ve kültür öğrenmek istemiştim. Çince, Japonca ve Korece arasında çok karasızdım. Biraz araştırma yaptım. Türkiye -Kore ilişkilerinin eskiden beri iyi olduğunu Kore Savaşı sırasında Türkiye’nin yardım ettiğini ve kültürel açıdan benzer olduğunu öğrenmem bu dile karşı merak uyandırmıştı. Böylelikle bu bölümde okumaya karar verdim. Benim Modern Kore Edebiyatı Tarihi üzerine çalışmalarım var. Bu isimle bir kitap da yazdım. Sizin de bildiğiniz üzere her ülkenin bir modernleşme çabası olmuştur. Bizde nasıl modernleşme Tanzimat ile birlikte başladıysa Kore’de de Gabo reformu ile başladı. Gabo reformu ile birlikte her alanda yapılan değişiklikten edebiyat dünyası da nasibini aldı. Bu dönemde Koreli’ler, Batı ile Japonya sayesinde tanışırken bir yandan da halk kültürünün kimliğini korumak zorundaydılar. Bu nedenle halkın toplumsal ve siyasi yönden aydınlanması çok önemliydi. Fakat bu dönemin aydınlanması Japonya’nın idareyi ele almasıyla karakter değiştirdi.

RUHSAL YÖNDEN HARAP OLMUŞLARDI

1910 yılına kadar Kore halkının modernleşmesi ve aydınlanması bağımsız anlamda bir aydınlanma iken 1910 yılından sonra Japonya’nın sömürge yönetimiyle siyasi ve kısıtlı bir aydınlanma oldu. Bu aydınlanmayı merkez alarak dönemsel talepleri ortaya çıkaran çeşitli temaları içeren bir edebiyat gelişti. O dönemin gerçek sorunları olan bağımsızlık düşüncesi, yeni eğitim, sınıf sisteminin kaldırılması, aşk evliliği ve yeni medeniyetin kabulü gibi temalar vardı. Ancak 1910-1945 yılları arasında Japonya’nın emperyalizm politikası nedeniyle dönemin yazarları toplum gerçeğini olduğu gibi yansıtamamışlardır. Kimi yazarlar da “sanat için sanat” anlayışını eserlerinde yansıtmıştır.

Kore tarihinde 1950’ler kurtuluş süreci ve kargaşa dönemidir. 1945 yılında Japon işgalinden kurtulan Kore toplumunda özgürlüğün sevinci çok büyüktü ama bu sevinç de kısa sürdü. 1950 yılının 25 Haziran’ında patlak verip 1953 yılının Temmuz ayında biten Kore Savaşı, Kore topraklarının harap olmasıyla beraber Korelilerin ruhsal bakımdan da harap olmasına yol açtı. Bu sebeple savaş sonrasında yazarlar, genellikle savaşın hezimetinden yara alan insanların hüznünü ve trajedisini eserlerinde yazdılar. Bu dönemde toplumun içinde bulunduğu duruma karşı şikâyet ve eleştiriler yaparak bazen de unutulan eski değerlere karşı özlem ile hümanizm üzerine eserler yazmışlardır.

DEMOKRATİKLEŞME TALEBİ DAMGA VURDU

1960’lı yıllar a gelindiğinde ise 19 Nisan 1960 yılında meydana gelen ‘4-191İhtilali’ gerçekleşmiştir. Bu ihtilal sayesinde Kore toplumunda egemenlik milletindir diyen demokrasi ilkesiyle özgürlük ve eşitlik değerlerine kıymet veren bir toplum ortamı oluşmuştur. Yazarlarda eserlerinde bu temaya ağırlık vermiştir. 1970’li yıllara gelindiğinde ise, Kore toplumu büyük ölçüde sanayileşmeyi başarmış, Kore Edebiyatı’nda da sanayileşmeden kaynaklı toplumsal değişim ve bu değişimin toplumda yarattığı olumlu ve olumsuz yönleri ele alınmıştır. Ayrıca toplumun yozlaşması ve kaybolan değer yargılarının tekrar kazanılması adına milli kültür bilincinin oluşması ve bağımsız milli kültürü bulmaya çalışan akımlar, ‘Halk Edebiyatı’nın da güç kazanmasına olanak sağlamıştır. 70’li yıllarda işçi ve çiftçi kesiminin hayatlarını ele alan eserler ağırlıkta olmuştur. 1980’lerde Kore Edebiyatına ‘demokratikleşme talebi’ damgasını vurmuştur.Ayrıca halk edebiyatı, işçi edebiyatı, feminizm temalı edebiyat o dönemde ağırlıkta idi.1990’lı yıllar ise küreselleşme ve bilgi odaklı toplum kavramları bu dönemin değişimini göstererek Kore’nin bütün dünya ülkeleriyle işbirliği yoluna gitmesiyle kendini göstermiştir. Kore toplumu çeşitli kültürlerin bir arada yaşadığı farklı kültür toplumu olarak gelişmiştir.

KORE’YE SELAM ŞİİRİ

2000’li yıllar ise 90’larda temeli atılan kültürel değimin neticesini bu dönem edebiyatında işlediler.Çok kültürlülük kavramı ortaya çıkarak bu sorun eserlerde işlenmiştir. Tema çeşitliliğinin yanı sıra Kore edebiyatını dünyaya tanıtan ödüllü yazarlarda artmaya başlamıştır.Görüldüğü üzere toplumsal değişiklikler Kore edebiyatının şekillenmesini sağlamıştır. Kore toplumu çık ıstıraplı bir yoldan günümüze kadar gelmiştir. Edebiyat dünyasında da kendini geliştirmeyi ve yenilemeyi bilmiştir. Kendi toplumunu ve kültürünü temalarında yer veren Koreli yazarlar bu yıl İstanbul Kitap fuarının da onur konuğu oldu. İki ülke arasında 1950 yılından beri süre gelen diplomatik ilişkiler, kültürel anlaşmalar devam etmekte ama edebiyat alanı diğer alanlara oranla daha yavaş ilerlemiştir. Kore ve Türk edebiyatları arasındaki ilk ilişki şiirle başlar. Bu şiirler, Kore savaşı sırasında yazılmıştır. İlk Türk şiiri ise, 1956 Temmuzunda Kore’den Türkiye’ye dönerken 6. Türk tugayından yüzbaşı M. Küçük’ün yazmış olduğu “Kore’ye Selam” adlı şiirdir. Bu şiir Korece’ye çevrilerek 26 Ağustos 1956’da Dong A İlbo gazetesinde yayımlanmıştır. Kore Savaşı ile ilgili bu dönemde yazılan şiirler Türk-Kore ilişkileri üzerinde önem arz etmiştir.

İNCE MEMED BAŞLANGIÇ OLDU

Türkçe’den Koreceye çevrilen ilk roman olan “İnce Mehmet” Kore Hanguk Yabancı Diller Üniversitesi Türk Dili Bölümünde eğitmenlik yapan Lee Jin Ju tarafından 1982 yılında çevrilmiş ve yayınlanmıştır. Daha sonra 1993 yılında Sevgi Tamgüç, Lee Chong Chun’nin “Kahin” (Yeonca) adlı eserinin çevirisini yapmış ve bu eser, Türk okurlarla tanıştırılan ilk Kore eseri olmuştur. Ancak bu eser başka bir dil aracılığı ile yani Korece’den değil Fransızcadan Türkçeye çevrilmiş bir eserdir. Günümüze kadar Kore Edebiyatından dört şiir kitabı ile roman ve öykü antolojisi olmak üzere on dört eser Türkçeye çevrilmiştir. Ancak yine de şu ana kadar yapılan çalışmalar, iki ülke arasındaki edebiyat alış verişi konusunda önemli olarak kabul edilebilir. Kore Edebiyatının tanınması için çeşitli etkinlikler ve sempozyumlar da düzenlenmektedir. Ancak bunlar akademik çevrede yer aldığından fazla bilinmemektedir

Türkiye ve Kore yürek mesafesinde

Yrd.Doç.Dr. Eun Kyung Jeong(İstanbul Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü): Ben, Türkiye’deki eğitim hayatıma İstanbul Üniversitesi’nde tarih bölümünde doktora yaparak başladım. Kore ve Türkiye tarihi üzerine çalışmalar yaptım. Doktarımı tarih bölümünde tamamladım. Yaklaşık on yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Geçen yıl, İstanbul Üniversitesi’nde Kore Dili ve Edebiyatı bölümü açılınca beni davet ettiler ve memnuniyetle kabul ettim. Kore ve Türkler arasındaki tarihsel bağlantı deyince Kore Savaşı hatırlanıyor. Ancak bu iki ülke arasındaki münasebet çok daha eskilere dayanıyor. Göktürkler ile eski Kore devletlerinden Koguryo arasında ilişkiler olduğu biliniyor. Koguryo’nun 6-7 yüzyıllarda Çin’e karşı savaşırken eski Türk imparatorluğu Göktürkler ile ittifak kurmuştur. Yüzyıllar sonra iki ülke arasındaki resmi ilişkiler Kore Savaşı’nın patlak vermesinden bir yıl önce yani 1949 yılında Türkiye Cumhuriyetinin Kore Cumhuriyetini tanımasıyla yeniden başlamış ve yeni bir boyut kazanmıştır. Daha sonra 1950 yılında Kore’ye Türkiye Cumhuriyetinin asker göndermesiyle bu ilişkiler daha da artmıştır. İki ülkenin çok ortak noktası var. İlki ve en önemlisi Kore ve Türk dili Altay dil grubuna bağlı ve dil yapılarımız çok benziyor. İkinci olarak da örf ve adetlerimiz birbirine çok yakın. İki ülkede aileye önem verir ve misafirperverdir. Avrupa’ya gidince sıcaklık göremiyorum ama burada kendi memleketimde gibi hissediyorum. Kore’de aynı şekilde misafirperver bir ülkedir. Türkiye ve Kore coğrafi olarak uzak mesafede ama tarihsel açından bakınca yürek mesafesi yakın olan iki ülke olarak nitelendiriyorum.

KORE AKIMI ETKİLİ OLDU

Buna rağmen dil ve edebiyat konusunda yakınlaşmamız biraz geç oldu. Kore’de Türk Dili Bölümü Seul’da 1973’te açıldı. Türkiye’de ise Kore Dili Bölümü Ankara Üniversitesi’nde 1989 yılında açıldı. 2000’li yıllardan itibaren iki ülke arasında kültürel faaliyetler ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşmakta olduğunu görüyoruz. 2009 yılların sonunda Türkiye’de Kore akımı başladı. Bu akım “Hallyu” olarak adlanırılıyor. 90’lı yıllardan itibaren Çin, Japonya, Güneydoğu Asya ülkelerinde Kore şarkıları, televizyon dizileri ve filmleri yayıldı. Kore akımı sadece Asya ile sınırlı kalmayıp Avrupa’ya oradan da Türkiye’ye geldi. Bu akıma hayranlık duyan gençler dizi ve filmlerde Kore’yi tanımaya başladılar ve Korece’ye ilgi başladı. Ancak dizi ve filmlerden ziyade iki ülkenin yaşamının derinliklerini içeren edebiyatın tanınması gerekiyor. Korece’den çevrilen eserler 15’i geçmiyor. Ama Kore’de durum biraz daha farklı. Şimdiye kadar 35’in üzerinde Türkçe’den Korece’ye çevrilmiş eser var. Koreli okurlar Türk edebiyatına ilgi gösteriyor. Kore yayıncılarının Türk eserlerine yönelmesini önemli bir gelişim olarak değerlendiriyorum. İstanbul’da bile Kore Dili ve Edebiyatı bölümü geçen yıl açıldı. Biliyorsunuz İstanbul kültür merkezi olan bir şehir, diğer yandan Kore firmalarının çoğu İstanbul’da ya da İstanbul’a yakın yerlerde bulunuyor. Bu bölüm, iki ülke için çok avantaj sağlayacak. Gelecek sene daha fazla öğrenci alacağız. Onlar mezun olunca kitap çevirileri yapacak. Hedefimiz iyi çevirmenler yetiştirmek. Onlar arasından iki ülke için çalışabilecek iyi nesiller yetiştirmeye çalışacağız.

YENİDEN DOĞACAĞIZ

Biz ilk 2007’de İstanbul Kitap Fuarı’nda stand açtık. Kore-Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerinin 50.yıldönümünü kutlamasına denk gelmişti. Bu tarihten itibaren Kore ve Türk yazarları arasında iletişim arttı. Kore Edebiyat Çeviri Enstitüsü, Türk yazarlarını davet etti ve Kore edebiyat eserlerini tanıtımı yaptı. Bu yıl 2017 Kore-Türkiye arasındaki diplomatik ilişkinin 60. yıldönümüne denk geliyor. Kore’de bu sayı çok büyük anlam ifade ediyor. Kore’de bir insanın 60. yaş gününde büyük kutlamalar yapılır. Bizim inancımıza göre 60.yıl bir döngünün başlangıcıdır. Yani bir döngü biter ve yeni bir hayat başlar. Bu aynı zamanda, Türkiye ve Kore arasında edebiyat çalışmalarının yeni başlangıcı olacak. Biz burada yeniden doğacağız. Tekrar bir başlangıç yapacağız. Bir genç olarak doğacağız. Artık İstanbul’dayız ve bölümümüz ilgi görüyor. Üniversitemiz bize çok destek oluyor. Kore dili, tarihi ve kültürü üzerine en iyi şekilde akademik çalışmalar yapmamız bekleniyor. Biz de bu beklentileri eksiksiz yapmaya çalışacağız. Böylece iki ülkenin birbirini daha yakından tanımasını sağlayacağız. Koreliler’in kan kardeş dediği iki ülke var. Biri Türkiye diğeri ise Amerika. Ama bizim için her zaman Türkiye her zaman daha önce geliyor.

Edebiyat bizi birleştirecek

Hong Youn CHO(İstanbul Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü): Edebiyat her ulusun eşsiz özelliklerini yansıtır. Ben de dünya çapında önemli edebiyat eserlerini araştırarak, geleceğin edebiyatının ve edebiyat araştırmalarının ilerlemesine bir yol göstermek istediğim için edebiyat araştırmacısı olmaya karar verdim. Küçüklüğümden beri de İstanbul’a bir ilgim vardı. Çünkü İstanbul, insanlık tarihi ve medeniyetinin merkezinde olan bir şehir. Edebiyat ise kültür derinleştikçe güzelleşen bir olgu olduğu için, acaba Türkiye’ye gittiğimde bu eşsiz yazarlarla buluşabilir miyim düşüncesine sahiptim. İstanbul Üniversitesi’nde görev alma talebi geldiğinde ise hiç tereddüt etmedim. Çünkü mükemmel Türk yazarları ile bulaşabileceğimi düşündüm. Aynı zamanda İstanbul’un dünyayı birleştiren edebiyat araştırmalarını, yapılabileceğim bir yer olduğuna inanıyordum. Ben de bir edebiyat araştırmacısı olarak sadece Kore’de bulunarak değil, tüm dünyayı bir çatı altında toplayan ve ona öncülük eden İstanbul’a gelerek araştırmalarımı sürdürmeyi arzu ettim. Türkiye ve Kore, dil ve kültürel özellikler açısından birçok ortak noktaya sahip. Bu ise Koreliler ‘in ve Türkler’in derin bağlantıları olduğunu ve duygusal yönden de benzerlikler taşıdığını gösteriyor. Bu noktaları dikkate alarak iki ülkenin edebiyat özelliklerini araştırmak bu noktaları ortaya çıkarmak istiyorum. Birbirilerini kardeş ülke olarak gören, Kore ve Türk edebiyatı anahtar kelimesini kullanarak birlik ve dayanışmanın daha da güçlenmesini arzu ediyorum. Türkiye’de Kore edebiyatı çalışmaları sınırlı olmasına rağmen ilerlemiş durumda ve bu gerçekten şaşırtıcı. Şu ana kadar Kore dili ve edebiyatı bölümü Ankara, Erciyes ve geçen yıl İstanbul Üniversitesi’nde kuruldu. Ancak, yine de Türkiye’deki Kore Dili ve Edebiyatı araştırmacıları oldukça az. Bu kısıtlamalar edebiyatın gelişmesine yâ da güzel araştırma sonuçları çıkmasına engel arz ediyor.

ORHAN PAMUK OKUNUYOR

Koreliler tarafından baktığımızda ise onların Türk edebiyatına daha çok ilgi gösterdiklerini söyleyebiliriz. En çok tanınan Türk yazarların başında Orhan Pamuk geliyor. Özellikle son dönemde Kore’de büyük ilgi görüyor. Elbette,bu ilgide Pamuk’un dünya çapında bir üne sahip olması ve güçlü bir kalemi olmasının payı var. Ancak Kore’de etkili olan Kim Yong isimli yazar, çeşitli programlarda medya aracılığıyla Orhan Pamuk’un mutlaka okunması gerektiğini söylüyor. Bu da Türk edebiyatına olan ilgiyi artırıyor. Orhan Pamuk dışında, Elif Şafak “Baba ve Piç” isimli eserle, İhsan Oktay Anar’da “Efrasiyab’ın Hikâyeleri” isimli eserle Kore’de tanınıyor. Şu an Kore’de Türk edebiyatına ilgi artıyor. Türk eserlerini okuyan okuyucu sayısı da artıyor. Son yıllarda Kore, dünyada çapında Kpop denilen müzik türü ve Kore dizileri ile tanınıyor. Oysa ki Kore edebiyatının daha fazla estetik özelliklere sahip olduğunu düşünüyorum. Fakat dünya çapında Kore edebiyatı çok fazla tanıtılmadı. Bu sebeple Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na Kore’nin onur konuğu olarak seçilmesi Kore edebiyatını tanıtılmasına öncülük edecek ve bu gerçekten beni çok mutlu ediyor. Türkler’in Kore’ye olan sevgisine ve ilgisine derin duygularımla teşekkür ediyorum.

#Kore ve Türkiye hiç olmadığı kadar yakın​
#kitap eki
6 yıl önce