|

Körfez’de diplomasi dersi

Türkiye’nin ABD, AB ve İran gibi krizden nasiplenmek yerine, gerekirse menfaatlerinin zıddına hareket etmeyi dahi göze alması kuşkusuz orta vadede Türkiye’nin lehine olacaktır. Türkiye’nin 2000’li yıllar boyunca itinayla kurduğu, ama Arap Baharı sürecinde yara alan ‘Arapların dostu’ ülke imajını düzeltecektir.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/08/2017 Salı
Güncelleme: 01:47 - 1/08/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Körfez’de Katar’a yönelik abluka ikinci ayına girmek üzereyken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarihinin en ciddi krizini geçiren üç Körfez ülkesine yaptığı turu tamamladı. Erdoğan Körfez turu kapsamında sırasıyla Suudi Arabistan, Kuveyt ve son olarak Katar’ı ziyaret etti.

Erdoğan Katar ziyaretinde, krizin başladığı 5 Haziran tarihinden bu yana ‘kardeşim’ dediği Emir Şeyh Temim ile ilk yüz yüze görüşmesini gerçekleştirmiş oldu. Aslında bu görüşme daha önce de gerçekleşebilirdi. Zira Şeyh Temim’in her sene olduğu gibi bu Ramazan'da da Erdoğan’ın verdiği iftara katılması planlanıyordu, ancak kriz nedeniyle içerideki ve dışarıdaki dengelerin oldukça hassas ve kırılgan olmasından ötürü Emir ülke dışına çıkmamayı tercih etti ve iftara katılamadı.

KRİTİK VE ANLAMLI ZİYARET

Daha önce birçok kez Doha’ya gelen Erdoğan’ın son ziyareti bu anlamda öncekilerden daha kritik ve anlamlıydı. Zira Erdoğan bu kez, en zor döneminde Katar’a en kuvvetli desteği veren, ‘kara gün dostu’ bir ülkenin lideri olarak geliyordu, bu nedenle Katar’da adeta ‘’kahraman’’ gibi karşılandı. Nitekim ziyaret esnasında ve sonrasında hemen hemen her kesimden Katarlı, twitter’da Erdoğan için kahraman (el battal) ifadesini kullanırken, “Katar Halkı Erdoğan’ın Gelişini Kutluyor” başlıklı etiket kampanyası kısa sürede ülke çapında ‘trend topic’ (TT) oldu.

Türkiye krizin ilk anından itibaren hiçbir tereddüt göstermeden Katar’ın yanında yer almış, herhangi bir gıda sıkıntısı yaşanmaması için Katar’a gıda yardımında bulunmuştu. Daha da cesur bir adım atarak Katar’a karşı yapılabilecek bir askeri müdahele veya darbe tehdidine karşı da asker göndermişti.

Türkiye bu kriz boyunca Katar’a elinden gelen her türlü desteği verirken, aslında uluslararası ilişkilerde her zaman ülke menfaatleri ile hareket edilmemesi gerektiği konusunda da ders vermiş oldu. Zira Körfez ülkeleri arasında en yakın ilişkileri Katar ile olsa da, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yabana atılamayacak önemde ekonomik ilişkileri bulunuyor. Hatta Türkiye’nin Katar’a uygulanan ambargonun mimarları Suudi Arabistan ve BAE ile ticariilişkileri, Katar ile olan ticari ilişkilerinden çok daha fazla: 2016 yılında Türkiye’nin Suud ve BAE’ye yaptığı ihracat sırasıyla 3.1 ve 5.4 milyar dolar değerindeyken, aynı yıl Katar’a yapılan ihracatın değeri 439 milyon dolarda kaldı.

DİYALOG VE DİPLOMASİ ÖNE ÇIKTI

Hal böyleyken Türkiye’nin Körfez’de diğerlerini yok sayan, tek taraflı bir pozisyon alması, Katar için Suud ve BAE’ye tamamen sırtını dönmesi rasyonel bir karar olamazdı. Nitekim Türkiye, kriz süresince diğer Körfez ülkelerine karşı düşmanca bir dil geliştirmemeye özen gösterdi. Krizi doğru bir tespitle ‘kardeş devletler arasında bir kriz’ olarak gördü ve krizin karşılıklı diyalog ve diplomasi kanalıyla çözümünden yana oldu. Krizin başından bu yana Ankara’dan gelen açıklamalar hep ılımlı ve yapıcıydı.

Ankara’nın Körfez krizine bu bakış açısıyla yaklaşması son derece isabetli oldu. Nitekim Türkiye, çok açık bir şekilde Katar’a destek olmasına rağmen Kral Selman’ın Erdoğan’la buluşmasında çizdiği portre Türkiye’nin samimiyetine inandığının da bir göstergesi. Böylesine derin bir krizin ortasında, Suudilerin bakış açısıyla açıkça taraf tutan bir ülkenin liderine daha soğuk bir karşılama gösterebilirdi.

ORTA VADEDE POZİTİF ETKİ

Türkiye’nin ABD, AB ve İran gibi krizden nasiplenmek yerine, gerekirse menfaatlerinin zıddına hareket etmeyi dahi göze alması kuşkusuz orta vadede Türkiye’nin lehine olacaktır. Türkiye’nin 2000’li yıllar boyunca itinayla kurduğu, ama Arap Baharı sürecinde yara alan ‘Arapların dostu’ ülke imajını düzeltecektir. Bu imaj düzeltmenin orta ve uzun vadede de ekonomik ve siyasi getirileri olacaktır ki şu an ki Ortadoğu politikasında 2000’li yılların Türkiye’sinin üstlendiği rolü oynayan bir ülke yoktur. Bu ise bütün Ortadoğu devletleri için bir kayıptır.

Türkiye’nin bu kadar güçlü ve net bir şekilde Katar’ın arkasında durması krizin gidişatını etkileyen en önemli faktörlerden birisi oldu. Türkiye’nin girişimleri ile birlikte Trump’ın Riyad ziyaretinden sonra ABD’nin tek vücut olarak başkanın arkasında durmaması ve Kuveyt’in yoğun diplomatik çabaları da çok daha vahim sonuçlar doğurabilecek bir krizin büyümesini önledi.

Feyza Gümüşlüoğlu
/ Gazeteci
#Feyza Gümüşlüoğlu
#Katar
#Türkiye
7 yıl önce