|

Millet iradesi, Memur-Sen ve ILO delegeliği

Türkiye’de sivilleşme, özgürleşme ve demokratikleşme zemininde son beş yıla damgasını vuran siyasi, ekonomik ve diplomatik dönüşümlerin hem referansı hem de taşıyıcı gücü, hiç şüphesiz millet iradesidir.

Yeni Şafak
04:00 - 20/04/2017 Perşembe
Güncelleme: 07:30 - 20/04/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Hasan Köse-Çalışma Hayatı Uzmanı

Millet iradesine dayalı değişimlerin yaşandığı alanlardan biri de sivil toplum alanıdır. Sivil toplum alanının farklı mecralarında söylemden eyleme, ehliyetten etkinliğe ve yetki zeminine dair önemli değişimler gerçekleşti, “yetki” el değiştirdi. Kaba bir söyleyişle, sivil toplum alanında özellikle sendikal kulvarda da “millet iradesi” kapsamlı sessiz devrimler gerçekleşti. Bu alanların başında, emek örgütlenmesi alanı, sendikacılık kulvarı özellikle de kamu görevlileri sendikacılığı zemini yer alıyor.

Bu değişimin uluslararası temsile yansıyan/yansıyacak yönleri var. Bazı kesimlerin/kurumların/örgütlerin engelleme çabaları nedeniyle uluslararası temsile ilişkin değişimin gerçekleşmesi ve görselini üretmesi, içteki kadar hızlı olmuyor. Uluslararası temsil noktasında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve onun üçlü diyalog mekanizması vasfıyla en etkili karar organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı, Türkiye’deki değişimin hem fiilen hem de fikren yansıtılması, temsil edilmesi gereken zeminler olarak ilk sıralarda yer alıyor.

Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 106. Toplantısı, Haziran 2017’de Cenevre’de gerçekleştirilecek. Konferansa her ülkeden, 2’si hükümeti, 1’i emek, 1’i işveren kesimini temsil etmek üzere 4 delege katılıyor. Türkiye’nin emek kesimini temsil edecek delegenin belirlenmesi ve bildirilmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koordinesinde hükümet tarafından gerçekleştirilecek.

Hükümet dışı delegelerin belirlenmesi ILO Anayasası’nın 3/5 maddesine göre yapılıyor. Bu maddede, hükümet dışı delegelerin “en fazla temsil yetkisine sahip olmak” kriteri üzerinden belirleneceği hükmü yer alıyor. Bu çerçevede, Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türkiye’nin emek kesimine ait delegelik, “en çok üyeye sahip emek örgütü” olması gerekçesiyle uzunca bir süredir Türk-İş’e tevdi ediliyor. Mevcut resmi verilerde Memur-Sen’in üye sayısı 956.032, ILO’da Türkiye’yi yıllardır temsil eden Türk-İş’in üye sayısı ise 889.509 olarak gözüküyor. Bu veriler, 1995’te Mehmet Akif İnan’ın liderliğinde kurulan Memur-Sen’in, 2009’dan bu yana sahip olduğu kamu görevlilerini toplu sözleşme masasında temsil etme yetkisinin yanına, ILO’da Türkiye’nin emek kesimini temsil yetkisini ekleyeceğini gösteriyor. Hükümet dışı delegelerin belirlenmesi konusunda Türkiye’nin istikrar bulan uygulaması, 106’ncı Uluslararası Çalışma Konferansı’nda, Türkiye’nin emek kesimini temsil etme yetkisinin Türk-İş’ten Memur-Sen’e geçmesini zorunlu kılıyor.

Uluslararası Sendikal
Alanda Türkiye’nin Temsil Sorunu

Uluslararası Çalışma Konferansı'nda temsil yetkisinin Memur-Sen’e geçecek olması, Türkiye’nin değişim sürecinin ve Yeni Türkiye istikametinin uluslararası alanda doğru içerikle ifade edilmesi bakımından önem arz ediyor.

Milletin değerleri üzerinde yükselen Yeni Türkiye anlayışını hazmedemeyen, millet iradesini ideolojik hezeyanlarla boğmaya kalkan çevreler; yetkisiz temsilci konumlarına rağmen uluslararası platformları, Türkiye’de gerçekleşen değişimleri ve gelişmeleri çarpıtma, Gezicilerin sözcülüğünü yapma, Türkiye’yi şikâyet etme, Yeni Türkiye sürecini sekteye uğratmaya dönük algı operasyonlarının sahnesi olarak kullanıyorlar.

Çalışma hayatıyla ilgili uluslararası kuruluşların ve sendikal oluşumların Türkiye’ye dair olumsuz beyanlarının arka planında bu meşguliyet yer alıyor. Hukuki açıdan temsil yetkisine uzunca bir süredir sahip olanlarsa, bu faaliyetleri dirayetle engellemek yerine kendi içlerine dönük dengeleri koruma zafiyetiyle seyretmekle maluller.

Memur-Sen’in ILO’daki
delegeliği niçin önemli?

Temsiliyet imkânları üzerinden kurulan bu çark, Türkiye’nin artan etkisinin ve gücünün bölgesel ve uluslararası süreçlere nüfuz etmesine engel olmak görevini yerine getiriyor. Bu çarkın, Türkiye aleyhine görünür düzeyde sonuçlar üretmeye azmettiği platformların başında ILO yer alıyor. “Dönüşüm kapasitesi artan ve etki gücü yükselen Türkiye” fotoğrafının etkisini kırmak için “ILO Aplikasyon Komitesi’ne alınan ve alınma tehdidiyle baskılanan Türkiye” resmi çiziliyor. Temsile yetkisiz unsurlarının kara çalmaya odaklanmış fırça darbeleri ile hukuken temsile yetkili olanların gerçeği örten bu fırça darbelerini engelle(ye)meyen ihmallerinin ortak eseri sahte resmi, gerçek tabloyla değiştirmenin zamanı geldi. Kendi iç dengelerini korumaya odaklanmış çekinceli ve içe şirin gözükmeyi hedefleyen ikircikli dış temsilin müsebbip(ler)ini ve ihmallerini ayrı bir yazıya konu yapmak gerekiyor. Bu noktada, “bizim emeğimiz, bizim ülkemiz, bizim milletimiz” aidiyetinden ve Türkiye’deki dönüşümü ve emek zeminindeki gelişmeleri anlatma ehliyetinden yoksun dış temsil tekelini kıracak yeni gelişmeye, Memur-Sen’in ILO’daki temsiline, delegeliğine odaklanmak gerekiyor.

Memur-Sen’in ILO bünyesindeki bu delegeliği, Türkiye’ye dair kararlarını tek taraflı enformasyonla belirleme, çoklu diyalog ilkesini ihlale özgülenmiş bir çerçeveyle sürdürme alışkanlığına sahip olan uluslararası kuruluşların bu tavrını ve tarzını açık etmek ve sona erdirmek adına önemli bir eşiğin aşılması olacaktır. Türkiye’deki gerçekleri anlatacak, gelişmeleri, değişimleri gerçek şekliyle aktaracak, Aplikasyon Komitesi türünden tezgah ve kumpasları devre dışı bırakacak etkili, sahici, çekincesiz, yerli ve evrensel çerçeveyi mecz etmiş bir iradenin temsili üstlenmesiyle, “Türkiye’nin Türkiye’den ibaret olmadığı” tespitini doğrulayacak adımları atmak noktasında önemli bir süreç başlayacaktır.

ILO’nun, Aplikasyon Komitesi'ni Türkiye’ye dair ideolojik hesaplaşma aparatına dönüştürmesi oyununa son verilmesi, yeni fırsat ve imkanların neşet etmesine de kapı aralayacaktır. Filistin’de yaşananlar üzerinden İsrail’in, Arakan zulmü üzerinden Myanmar yönetiminin, insanlığa karşı suçların her türünü işleyen Baas rejiminin ve Esed’in, Türkistan’daki mezalimi üzerinden Çin’in, güneyin kaynaklarını ve emeğini sömüren tezgahın işleticisi AB ülkelerinin Aplikasyon Komitesi’ne alınması gibi küreselci aklın çok da hazzetmeyeceği süreçlere yön verecek adalet ve medeniyet odaklı “emek diplomasisi hattı”nın kurulmasını sağlayacaktır. Bunlar sağlanabilirse, ILO’daki çifte standardı vurgulamak tekrarı yerine “Dünya 5’ten büyüktür” iradesini hem ILO’ya hem de Uluslararası Çalışma Konferansı’na taşımak, yeni dönemde mümkün olabilecektir.

İdeolojik Çevrelerden
Memur-Sen’i Engelleme Girişimleri

Bu mümkünü imkansıza dönüştürmek için, Memur-Sen’in ILO delegeliğini engellemeye dönük özel bir gayret gösteriliyor. Bu gayretlerin arkasında, hem Türkiye’nin gerçek durumunun aktarılmasını hem de ILO’da farklı bir bakış açısı potansiyelinin oluşmasını kendileri için risk görenler var.

İdeolojik sendikacılık yapan grupların kalemşörleri ve algı operatörleri, Memur-Sen’in temsilini engelleme amaçlı “ön alma” çalışmalarına şimdiden başlamış görünüyorlar. Farklı senaryolar üretip, piyasaya sürüyorlar. Öyle ki, Türkiye’nin milli irade perspektifiyle içte gerçekleştirdiği dönüşümü emekçilerin iradesiyle dışta da gerçekleştirmesini engellemek amacıyla, şimdiye kadar hiç gündeme getirilmeyen temsil yetkisinde dönüşüm uygulamasını hararetli bir şekilde öneriyorlar. Türk-İş’in temsil yetkisini kullandığı dönemde bu yöntemin akıllarına niçin gelmediği sorusuna muhatap olmaktan da özenle kaçınıyorlar.

Toplum mühendisliği düşkünü, ihanet diplomasisi gönüllüsü bu zevat, değişim iradesinin sahibi millete ve milletin hür iradesiyle göreve getirdiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlıklarını, uluslararası arenada Türkiye’nin yerli ve milli hassasiyete sahip sivil toplum kuruluşlarına tahvil etmeye çalışıyorlar. Memur-Sen’in Uluslararası Çalışma Konferansı delegeliğini engellemek adına şuursuzca çırpınıyorlar.

Her alanda artık millet iradesinin belirleyici olduğu bir dönemi idrak ediyoruz. Bu idrakin gereği, Memur-Sen’in ILO-Uluslararası Çalışma Konferansı delegesi olmasını sağlayacak Hükümet kararının bir an evvel alınması ve ILO’ya bildirilmesidir. Bu bildirim aynı zamanda, Memur-Sen’in delegeliğini engelleme arayışlarına katkı-katılım sağlayanların, kurumların ve bürokratik unsurların çabalarının boşa düşürülmesidir.

Milletin iradesini egemen kılmayı haysiyet olarak gören yeni dönemin Türkiye’sine yakışan, belli çevrelerin engelleme ve erteleme arayışlarını hükümsüz kılacak şekilde ve emek kesiminin iradesine uygun olarak Memur-Sen’in ILO/Uluslararası Çalışma Konferansı delegeliğini tescil etmektir.

#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Memur-Sen
#Toplum mühendisliği
#İdeoloji
7 yıl önce