|

Solan ideolojinin lideri: Trump

Trump’un başkanlık kampanyasına kadar, sağdaki bu derin bölünmeler çok az sayıda analize konu oldu. Geçen yılın yayınlarında bile, Trump’ın yükselişi çoğunlukla aykırı bir kişinin düzene karşı meydan okuması olarak gösterildi. Bu doğru fakat eksik bir tablo.

Yeni Şafak
04:00 - 21/02/2017 Salı
Güncelleme: 01:34 - 21/02/2017 Salı
Yeni Şafak

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Profesör David Greenberg- Rutgers Üniversitesi


Yeni liberal düzenin ortasında, sağ kanattaki aktivistler ve entelektüeller, Cumhuriyetçi Parti'yi Eisenhower gibi ılımlılardan geri almak için kendilerini yeniden yapılandırdılar. William F. Buckley'nin National Review dergisi, 1950'lerde yakında Yeni Sağ olarak adlandırılacak olan akımın entelektüel yayın organı olarak ortaya çıktı. (Eski popülist-milliyetçi muhafazakârlık artık Eski Sağ, ya da daha sonra “paleo-muhafazakarlık” olarak adlandırılmaya başlandı.) Yeni Sağ, modernite tarafından eski değerlerin aşınmasından şikayet eden dinsel gelenekçiler ve bürokratik bir canavarın silahları olan yüksek vergi, hükümet harcamaları ve düzene saldıran serbest pazar sahipleri arasındaki 1920'lerde olan ittifakı geri getirdi. Artık ittifakı rahatça sağlamlaştırmak için, Soğuk Savaş karşıtı bir komünizm vardı – nihayetinde, komünizm hem piyasaya hem de Tanrı'ya karşı idi. (Buckley'nin kendisi, savaş sonrası muhafazakârlığın en önde gelen entelektüel tarihçisi George Nash'in söylediği gibi, «bir zamanlar geleneksel bir Hıristiyan, serbest piyasa ekonomisi savunucusu ve ateşli bir Komünist karşıtı idi.») Komünizm de Sovyetler Birliği'ni yabancı çatışmalara veya anlaşmalara katılmakla ilgili vicdan azabını ortadan kaldırmak için yeterince büyük bir tehdit olarak gören bazı eski izolasyonistlerin de beğenisini kazandı.



Yeni muhafazakar koalisyon içinde paleo-muhafazakar sesler kaldı. Ancak Buckley ve diğer siyaset ve kanaat önderleri, filizlenen hareketlerinin sınırlarını gözetliyorlardı. Eisenhower ve çağın ılımlı Cumhuriyetçi liderliğine saldırdığından, National Review'i sağlam bir sağcı dergisi olarak düşünmekle birlikte, The American Mercury ve The Freeman gibi rakip yayınlarla da arasında bir zıtlık olduğunu belirtti. Herkesin bildiği gibi, 1950'lerin sonunda ve 1960'ların başında radikal bir popülist ulusal grup olan, her yerde Komünist komploları hayal eden, ve dünya hükümetine karşı uyaran John Birch Society'nin liderleri gibi aşırıcıları aforoz etti (Eisenhower'ın da onlardan biri olduğunu düşündüler). O ve diğer muhafazakar aydınlar, “laik hümanizm”e karşı yürüttüğü kampanyada “ateist nesnelciliğin” yeri olmayan Ayn Land gibi özgürlükçülerle de savaştı. Nihayetinde insan hakları devriminden sonra muhafazakarlar en insani haklar yasasına karşı çıkıp, aynı zamanda herkes için insan haklarının temelini oluşturan liberallik ilkesini kabul ederek (destekler gibi görünerek) açık ırkçılığı da reddetmeye başladılar.



NEO-İZOLASYONİZM ÖNE ÇIKTI


Yeni muhafazakar koalisyon Richard Nixon'un 1968'de Beyaz Saray'a seçilmesiyle iktidara geldi. Sağlam muhafazakarlar daima temkinli bir biçimde fırsatçı Nixon'u gözetlediyse de, onun bölücü kültürel popülizmi Eisenhower'ın modern Cumhuriyetçiliğinden çok farklıydı. Nixon ve onun izinden giden Cumhuriyetçi Parti politikacıları, uyuşturucu, suç, din, kürtaj, çocuk yetiştirme, vatanseverlik ve onlarca başka kültürel meseleyle ilgili, Hollywood, akademi, medya, Mahkemeleri gibi liberal “kültür elitlerine” geleneksel Amerikan değerlerini çürüttükleri için saldırdı. 1980'de Ronald Reagan'la birlikte, hükümet karşıtı ideolojisini ifade etmek için popülist bir çözüm buldular ve Washington'un vergi mükelleflerinin paralarını sorumluluk sahibi bir şekilde harcamaktan aciz olduğunu savundular.


Ancak eğer muhafazakar popülizm 20. yüzyıl sonu sosyal ve kültürel konular üzerine yapılan tartışmalarda gelişse de, diğer alanlarda hükmü kalmamıştı. Dış politika üzerine, Cumhuriyetçiler Sovyetler Birliği ile nasıl başa çıkacakları üzerine tartışabilirler (Nixon'un detant izlemesine karşın Reagan'ın yenilenmiş militarizm arayışı), ancak önde gelen az sayıda lider ya da aydın neo-izolasyonizmi önerdi. Bu arada, muhafazakar hareketin serbest piyasa felsefesi, ticaretle ilgili tartışmalarda korumacı görüşleri bir kenara bıraktı ve finans ve iş dünyası için yapılan eleştiriler onların saflarında neredeyse hiç duyulmadı.



BUCHANAN VE 'ÖNCE AMERİKA' SLOGANI


Yine de, paleo-muhafazakar sesler zaman zaman ortaya çıktı. 1980 ve 1990'larda Eski Sağcı fikirlerinin en önde gelen elçisi olan Pat Buchanan, Nixon ve Reagan yönetimlerinde etkili bir konumda bulundu, televizyonlarda söyleşi programlarında hazır ve nazır bir bilirkişi olarak hükmetti, ve 1940'ların izolasyonlistlerini yansıtan “Önce Amerika“ sloganıyla 1992 yılında başkan adayı oldu (ve Trump'ın habercisi oldu). 1970'lerde Eşit Haklar Değişikliği'ni yenmedeki rolüyle bilinen Phyllis Schlafly, Vietnam Savaşı, Bill Clinton'un Bosna'ya insani müdahalesi ve o tarihten bu yana yapılan birçok uluslararası anlaşmaya da karşı çıktı. Yahudi Soykırımı inkarcısı Joseph Sobran ve Yahudi karşıtı ve ırkçı görüşleri en zayıf kaplamalar altında sunulan Taki Theodoracopulos gibi daha kenarda kalan paleo-muhafazakar yazarlar politika yapıcılar ve ana akım medya tarafından büyük oranda göz ardı edilse de, aşırı sağda önemli takipçileri vardı.


Geriye dönüp bakıldığında, paleo-muhafazakarlığa dönüşün ilk kıpırtıları 1990'lı yıllarda görülebilir. 1989'dan sonra Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, Komünizm karşıtlığı birleştirici bir ilke olarak geri çekildi ve paleo-muhafazakarlar bu davayı izolasyonism için yeniden canlandırdı. Demokratlar Beyaz Saray'ı ellerinde tuttuklarında, Bosna, Kosova ve başka yerlerde yapılan müdahalelere karşı çıkmak için Kongre'de Cumhuriyetçiler ile bir araya geldiler. Bu arada, kayıtsız göçmen sayısının patlaması sınır kontrolünü 1920'lerde olduğu gibi önde gelen paleo-muhafazakar bir dava haline getirdi ve her iki tarafın da desteğindeki uluslararası ticaret anlaşmaları yeni bir korumacılık hevesinin fitilini ateşledi.



HİTLER KİTABI BAŞINI YEDİ


Fakat paleo-muhafazakarlık, 1990'ların refahı ve ulusun toplumsal konulardaki artan hoşgörüsü nedeniyle taraftar kazanmaya çalıştı. Paleo-muhafazakarlık önceleri daima, Yeni Konfederasyonculuk, beyazların üstünlüğü ve ideolojik açıdan saygın muhafazakar liderlerin uzak durmak için büyük zahmetlere girdiği Yahudi karşıtı davalarla ilişkilendirilmişti. 1990'lı ve 2000'li yıllarda, bu tür rütbe bağnazlığı görünümünün National Review gibi dergilerde ortaya çıkması tartışmalara yol açtı ve Buckley ve halefleri en kötü suçluları yok etmeye mecbur hissetti. (Rakipsiz bir muhafazakar dergisi olarak National Review'i aşan daha ılımlı Weekly Standard dergisi en azından bir süre paleo-muhafazakarları hiçbir zaman kendine çekmemişti.) 1993'te Buckley, yazdığı Yahudi karşıtı yazılardan dolayı Joseph Sobran'ı görevden aldı. 2001'de derginin yeni genç editörü Rich Lowry, Ann Coulter'i 11 Eylül sonrasında “Ülkelerini istila edip, liderlerini öldürüp onları Hıristiyanlığa dönüştürmeliyiz” yazısı nedeniyle kovdu. 2012'de Lowry, bir başka paleo-muhafazakar olan, John Derbyshire'ı Taki's Magazine'de çıkan ırkçı yazılarından dolayı işten attı. Taki's Magazine alternatif sağın en popüler yayın organlarından biri Theodoracopulos'un online dergisidir. Onlarca yıldır televizyonlarda ve basılı yayınlarda en popüler muhafazakarlar uzmanlardan biri olan Pat Buchanan bile, 2008'de Hitler'e karşı savaşa girmenin bir hata olduğunu savunduğu bir kitap yayınlayarak saygınlığını yitirdi.



BEYAZLAR ARASINDA YENİ IRK BİLİNCİ


Tam Eski Sağ yok olmanın eşiğinde gibi görünürken dünya değişti. Birincisi, George W. Bush'un Irak'ı korkunç bir şekilde işgal etmesi, Reagan'dan beri Cumhuriyetçilerin sıkı sıkıya bağlı olduğu savaş yanlısı dış politikaya olan muhafazakar desteğini baltaladı. İkincisi, 2008 krizi ve onu takip eden yavaş iyileşme süreci seçilmiş yetkililerde olmasa da, seçmenlerde piyasa muhafazakarlarının öne sürdüğü serbest ticaret anlaşmalarına olan heyecanı zayıflattı. (Gittikçe artan bir biçimde paleo-muhafazakarlaşan Cumhuriyetçi Parti'nin Bush'un Sorunlu Varlıkları Kurtarma Programı'nı 2008 sonunda geçirmeyi reddetmesi, geriye dönük olarak, 2016'da ortaya çıkan çatlakların habercisiydi.) Üçüncüsü, beyazların kısa sürede gittikçe çok ırklı ve çok dilli bir hale gelen bir toplum içinde bir azınlık oluşturacağı ihtimali beyazlar arasında yeni bir ırk bilincine ilham kaynağı oldu. Aynı şekilde, Amerika'nın ilk siyahi başkanı da popülist sağ tarafından kısa sürede bir Amerikan karşıtı olarak yaftalanmıştı.


Cumhuriyetçi tabanın çoğu için, bu çoklu şoklar, göçü kontrol altına alma, refah üretme ve Amerika'yı daha güvenli hale getirme sözünü tutamayan muhafazakâr politik ve entelektüel liderleri gözden düşürdü. National Review (bir sayısının tamamını ön seçimlerde Trump'u sahte bir muhafazakâr olarak kınamaya ayıran) gibi baştan sona sağcı bir dergide bile giderek istenmeyen paleo-muhafazakarlar kendi milliyetçi popülist düşünceleri için Buchanan ve Theodoracopulos'un 2002'de kurduğu The American Conservative'de, sağcı bir kürasyon sitesinden ideolojik bir yayın organına dönüşen Breitbart ve göç ve göçmen karşıtı Peter Brimelow tarafından kurulan bir online dergi olan VDARE'de yeni araçlar buldular. Alternatif sağı da içeren ama sadece onunla sınırlı kalmayan sesler kümesi, ticaret, dış politika, göç ve ırkla ilgili kuruluş hakkı ile arasındaki farkları vurgulayan yeni nesil bir paleo-muhafazakar düşüncesini temsil etti.



SADECE BİR ŞOVMEN DEĞİL


Trump'un başkanlık kampanyasına kadar, sağdaki bu derin bölünmeler çok az sayıda analize konu oldu. Geçen yılın yayınlarında bile, Trump'ın yükselişi çoğunlukla aykırı bir kişinin düzene karşı meydan okuması olarak gösterildi. Bu doğru fakat eksik bir tablo. Trumpizm'in gizli tarihi, yeni başkanın sadece fırsatçı bir şovmen değil, en azından yarı tutarlı bir ideolojinin lideri de olabileceğini gösteriyor. Bu, Amerikan siyasetinin gölgelerinde uzun süre gizlenmiş popülist ve milliyetçi paleo-muhafazakarlığın yeniden tekerrürü. 1930'lu yılların izolasyonizminden bu yana ilk defa, bu ideolojinin gerçek bir etkisi oldu ve Amerikan tarihinde ilk kez görevdeki bir başkanın desteğini alacak. Beklentiler gerçekten de çok keyif kaçırıcı.



*Bu yazının ilk bölümü 20 Şubat 2017 tarihinde Yeni Şafak gazetesinde yayınlanmıştır.


#ABD
#Donald Trump
#Liberalizm
#Beyaz Saray
7 yıl önce