|

Trumpizm’in entelektüel tarihi

ABD tarihinde derin kökleri olsa da, Trump'ın ideolojisi Beyaz Saray'a ilk kez girdi. Rutgers Üniversitesi'nde tarih ve mdya çalışmaları profesörü David Greenberg, siyasi kökleri yüzyıl öncesine dayanan bu hareketin sacayaklarını ve günümüze yansımasını ele alıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/02/2017 Pazartesi
Güncelleme: 22:39 - 19/02/2017 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Profesör David Greenberg - Rutgers Üniversitesi


Son 18 ayın çoğunda Donald Trump, bir şaklaban, bir şovmen, bir oportünist, sahte bir muhafazakâr, toy bir siyasetçi ve sadece güç ve ihtişam peşinde koşan bir egomanyak olarak, ancak nadiren de anlaşılabilir bir ideolojisi olan bir adam olarak tasvir edildi. Fakat Trump'ın düşüncelerinin tekdüze bir dünya görüşü olacak kadar tutarlı olduğu söylenemese de ve nişanesi olan ani karar değiştirmeleri onu herhangi bir felsefi tutarlılık iddiasından mahrum etse de, imzasını taşıyan birçok vaadi ve politikası Amerikan tarihinde derin kökleri olan popülist, milliyetçi, otoriter gibi birtakım düşüncelere tekabül eder. Bir buçuk yıl boyunca Trump'ın kişiliğine kafa yorduktan sonra, dikkatimizi Trumpizm'e çevirmenin vakti gelmiş olabilir.



GÜNCELLENEN PALEO-MUHAFAZAKARLIK


Analistler, Trump'ın yükselişinin arkasında yeni bir felsefe sezinledikleri ölçüde, alternatif sağ denilen hareketin tehlikeli ve bağnaz internet propagandalarına odaklandılar. Fakat şimdiye kadar yeraltında kalan bu hareketin görülmemiş beyaz milliyetçiliği, Yahudi karşıtlığı ve kadın düşmanlığı Trumpizm'in sadece bir boyutunu oluşturuyor. Yeni başkanın temsil ettiği büyük ideoloji, paleo-muhafazakarlık olarak adlandırılan akımın Irak Savaşı, ekonomik kriz ve Barack Obama dönemi sonrasında güncellenmesidir. Alternatif sağcıların en çok telaffuz edildiği ırk ve göçle ilgili olarak, popülist fikirleri zaten sağcı olan bir partiyi daha da sağa taşıyor. Altyapı ve salahiyet harcamaları gibi birkaç ekonomik konuda partiyi siyasetin merkezine yönlendirebilirler. Ticaret ve dış politika konusunda, Dwight Eisenhower'ın başkanlığından bu yana Cumhuriyetçi Parti'yi yöneten enternasyonalizmi yıkmakla tehdit ediyorlar. Bu yolların her birinde, Trumpizm, Cumhuriyetçi Parti'ye on yıllardır hakim olan muhafazakarlıktan önemli bir kopuşu temsil ediyor.



Bu akımlar nereden geldi? Bugünün popülist sağının en belirgin kökleri, 20. yüzyılın başında merkezileşen, şehirleşen, kozmopolit hale gelen ve büyük oranda dünyayla bağlantılı hale gelen bir topluma karşı olan karşı çıkışa dayanıyor. Bu eğilimler bugün hala Amerika'nın beyaz kırsal kesimini rahatsız ediyor. Trump, bazıları daha önce Demokratik Parti'ye oy vermiş olan Beyaz Orta Batılılar tarafından yapılan 270 oyluk duvar üzerine yükseltildiği gibi, daha önceleri I. Dünya Savaşı'ndan sonra sağcı bir popülizmin yükselişine yol açan da ülkenin orta kesimindeki ilerici unsurlardı. Bu hareket hiçbir zaman Beyaz Saray'a girebilecek kadar güçlü olmamıştı ve İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte büyük ölçüde itibarsız ve marjinal hale getirilmişti. Fakat bugün Küresel Ekonomik Kriz sonrası küreselleşen dünyada bu hareketin fikirlerinin birçoğu intikam alırcasına yeniden doğuyor. Ve şimdi, tarihte ilk defa, Yürütme Organı'nın tüm güçlerine komuta eden ve bu hareketin fikirlerini destekleyen bir başkanımız var. Bu, sivil haklara, toplumsal özgürlüklere, yurt içinde çoğulculuk ve yurtdışında liberal enternasyonalizm taahhüdü dahil olmak üzere, New Deal ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika'nın temel ilkelerinin başa dönmesi anlamına gelebilir.



ROOSEVELT VE WILSON DAMGASI


Trumpizm'in tezahür ettiği muhafazakar popülizm, 20. yüzyılın başlarındaki ilerlemeciliğin bir dönüşümü olarak başladı. İlerlemecilik, yüzyılın ilk on yıllarında, sanayi devriminin getirdiği acil yeni sosyal ve ekonomik problemleri ele almak için bir icraatçı başkan ve güçlü bir federal hükümet çağrısında bulunan ikili reform hareketine verdiğimiz addır. İlk olarak Cumhuriyetçi Theodore Roosevelt ve daha sonra Demokrat Woodrow Wilson tarafından yönetilen ilerlemecilik, kurumsal gücü yumuşatmaya, işçileri korumaya, göçmenleri asimile etmeye, yeni sosyal hizmetler sunmaya, demokrasiyi genişletmeye ve küresel aşamada kavgacı bir dünyaya düzen getirmeye çalıştı. Hem güçlü bir federal hükümet fikri hem de ilerlemecilerin önemsediği belirli hedefler, Franklin Roosevelt'in New Deal'ını ve zamanla savaş sonrası liberalizmi daha genel bir biçimde destekleyecekti.



Ancak ulus ilerlemecilikten New Deal liberalizmi yolunda ilerledikçe, hiç kimse laf olsun diye bu akıma katılmadı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, popülist eğilimde olan birçok Orta Batılı ve Batılı ilerlemeci, bazı durumlarda ekonomik eşitlikçiliğini koruyarak, aynı zamanda kültürel ve dış politika konularında gerici duruşlarını sürdürerek set bir şekilde sağa savruldu. Richard Hofstadter'ın klasik “Reform Çağı” adlı eserinde yazdığı gibi “Yol boyunca bir yerde ilerlemeci-popülist geleneğin büyük bir kısmı bozuldu, bağnazlaştı ve huysuzlaştı.”



İKİ KUTBUN BİRLEŞMESİ


Bu savrulmanın nedenleri karmaşıktır, ancak bir tepki çeşidi olarak özetlenebilir. 1920'ler, boğuk bir kültürel yenilik ve modernleşme vakti olarak hatırlanmakla birlikte, derin toplumsal değişime de tanık tanık olmuştur. On yıllarca süren göçten dolayı, Amerika'nın kentsel nüfusu nihayet kırsal nüfusun büyüklüğünü aştı. “Yeni Kadın” ve “Yeni Zenci” cinsiyet ve ırk konusunda eşitlik talep ettiler. Fakat muhafazakar güçler, özellikle kırsal nüfusun kalbinin attığı yerde, Amerika'nın değişen gidişatına şüpheyle yaklaştı ve kozmopolitan şehirlerin gevşek ahlakının, modası geçmiş Protestanlıkları için bir tehdit olarak gördü. Gerici hareketler ortaya çıktı. Siyahi karşıtı aşırı faşist bir örgüt olan Ku Klux Klan, ana akım olmuş ve Washington'da yürüyüş yapıyordu. Fundamentalist Hıristiyanlar Darwin'in öğretilerini yasaklamışlardı. Yasak ülke kanunu haline geldi. Daha önce liberal hedeflerde müttefik olan orta batılı ve batılı ilericiler genel olarak liberal akımlara karşı savaşır hale geldi. Örneğin Amerika'nın sınırlarını kapatan 1924 Göç Yasası'nın kutladılar. Warren Harding, Calvin Coolidge ve Herbert Hoover'ın seçimleri ile Cumhuriyetçi Parti'yi 1920'lerin baskın partisi yapmak için Cumhuriyetçi Parti'nin iş yanlısı politikalarını destekleyen ekonomik muhafazakârlar bu kültürel muhafazakârlarla bir araya geldi.



Dış politikada da, milliyetçi halkçılık, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi olmak üzere bir zamanlar ilerlemeci olanların dikkatini çekti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Avrupa'nın işlerine karışmanın önemine Doğu'nun ilerlemecilerinden daha az uyum sağlayan William Borah, Hiram Johnson, George Norris ve Robert La Follette gibi Batılı ve Orta Batılı ilerlemeci senatörler, Wilson'un Amerikan egemenliğinin kaybedilmesi korkusu yüzünden muhalefetlerini kökleştirerek ABD'nin Milletler Cemiyeti'ne liderlik etme planını yok ettiler. Tarihçi Charles Beard ve sosyolog Harry Elmer Barnes gibi bazı ilerlemeci aydınlar, Amerika'nın savaşa dahil olmasının suçunu bankacılara veya silah endüstrisine atan komplo teorilerini ortaya attı. (Barnes en sonunda ilk ve en etkin Yahudi Soykırımı inkârcılarından biri haline geldi.) 1934'te Senatör Gerald Nye, bu şüpheli iddiaları araştırarak popüler korkuları körükleyen bir komiteye başkanlık etti.



AVRUPA'NIN KAVGASINDAN UZAK DURMA FİKRİ


Eski ilerlemeciler, Roosevelt'in faşizme karşı savaşmak için daha fazla şey yapmasını engelleyen tarafsızlık yasalarını hafifletmeye karşı da savaşıyorlardı. Tarihçiler bugün izolasyonizm sözcüğünden kaçınmaya eğilimliler; çünkü eleştirmenler tarafından da belirtildiği üzere, Wilson ve Roosevelt'in liberal enternasyonalizmine karşı çıkanların çoğunun ABD›yi tamamen küresel ilişkilerden soyutlamak istemediğini belirtti. Yine de, kısa bir alternatif ifade bulunmadığı için, alışkanlık olarak hala bu ifadeye güveniyor - ve sonuçta, Amerika'nın Avrupa'nın kavgasından uzak durabileceğine ve durması gerektiğine inanan savaş karşıtı liderleri oldu ve bazıları ya Hitler'i destekliyor ya da Yahudi karşıtlığını savunuyordu. (19. yüzyılın sonlarında ilk popülistlerinden beri, bu akımlar bankalar, enternasyonalizm ve yoğunlaşmış güçten kuşku duyuyor ve sık sık Yahudileri günah keçisi yapıyorlar. Trump'ın George Soros ve Janet Yellen'i öne çıkaran Yahudi karşıtlığı kampanyası 19. yüzyılın popülist ikonografisinden izler taşıyor.)



Bu popülist sağ 1920'lerde ve 1930'larda güçlü bir hareketti. Ancak New Deal'in başarısı ve İkinci Dünya Savaşı'ndaki müttefik zafer harekete neredeyse ölümcül bir darbe indirdi. Büyük Buhran'da serpilen ve radyo papazı Charles Coughlin (bu felsefenin bir temsilcisi) gibi demagoglar tarafından beslenen, açık Yahudi karşıtlığı tamamen itibarsızlaştırıldı ve ABD'nin “Protestan, Katolik ve Yahudilere” ev sahipliği yapması gibi ortak bir görüşün ortaya çıkmasına yol açtı. Siyahi Amerikalılar için insan hakları liberal gündemin merkezine taşındı. 1952'de Amerika'nın çeyrek yüzyıldaki ilk Cumhuriyetçi başkanının, yani Dwight Eisenhower'ın seçilmesi, popülist sağın hezimetini doğruluyordu. Çünkü Eisenhower kendi partisinde izolasyonist politikayı bastırma sözü vermiş ve sosyal güvenlik gibi liberal refah devleti programlarını da içeren New Deal'ın sürekliliğini kabul eden bir “modern Cumhuriyetçilik” anlayışını benimsemiştir.



*devam edecek


#Donald Trump
#ABD
#Beyaz Saray
7 yıl önce