|

Türkiye-AB ilişkilerinde yeni başlangıç

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/02/2017 Çarşamba
Güncelleme: 00:54 - 1/02/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin - Ankara Yıldırım Beyazıd Üniversitesi


Türkiye-Avrupa ilişkileri mevsimlik yahut kısa dönemli olmaktan çok uzun dönemlere yayılan köklü bir geçmişe sahiptir. Osmanlı dönemi de ele alındığında yaklaşık 200 yıllık bir tarihten söz etmek mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ise Osmanlı'dan devam ede gelen geleneği bozmamış ve kuruluşundan bu yana çağdaş Avrupa kıtasının refah, eğitim, ekonomi ve teknoloji seviyesini yakalamak için bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Türkiye'nin, Demokrat Parti döneminde Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) 1959 yılında ortaklık için başvurmasından sonra yaklaşık yarım asırdır iki taraf arasında bütünleşme için başlatılan resmi prosedür ve işlemler halen devam etmektedir.



Muhakkak ki yarım asırlık Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri tarihine bakıldığında bu ilişkilerin sağlıklı, tutarlı ya da dikensiz bir gül bahçesi olduğu söylenemez. Çoğu zaman gelgit ve zig zagların yaşandığı, zaman zaman da umutların yeşerdiği ama çoğunlukla pürüzlerin yaşandığı bir ilişkiler manzumesinden söz edebiliriz. Şüphesiz ki ucu açık devam eden bu sürecin uzamasında AB başkentlerinin Ankara'ya karşı takındıkları çifte standart, yersiz korku ve tutarsız tavır ve davranışların payı büyüktür. Yakın döneme dair bir iki örnek verecek olursak bunlardan birincisi, Avrupa Birliği'nin 18 Mart 2016'da kabul edilen Türkiye-AB Mutabakatı'na sudan bahanelerle uymaması ve hatta üste çıkıp Türkiye'yi suçlamasıdır. Bu mutabakata göre Türkiye, Avrupa'nın sorumluluğunu üstlenerek ilave olarak gelen Suriyeli mültecilere kucak açmaya devam etmiş ve onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamıştır. Ancak AB ise verdiği sözlerde durmayarak vize serbestisi, katılım müzakerelerinin başlatılması, fasılların açılması, gümrük birliği reformu ve 3 milyar avro maddi destek gibi konularda yükümlülüklerinden kaçınmıştır. Yine 15 Temmuz darbe girişimine karşı AB başkentlerinin Türkiye'nin meşru hükümeti için yaptıkları samimiyet ve kararlılıktan uzak gönülsüz ve gecikmiş destek açıklamaları, Batı'nın çifte standart ve tutarsızlıklarına dair gösterilebilecek örneklerden sadece birkaçıdır.



VAZGEÇİLMEZ STRATEJİK ÖNEM


Ancak, Türkiye-AB ilişkilerinde ümit verici pek çok gelişmeler de olmuştur. Olumlu gelişmeleri etkileyen pek çok iç dış, bölgesel, küresel ve konjektürel faktörler mevcuttur. Türkiye-AB ilişkileri tarihine bakıldığında, genelde bölgesel, stratejik ve konjonktürel faktörlerin ikili münasebetlere olumlu etkilerde bulunduğu görülecektir. Soğuk Savaş dönemi boyunca Türkiye'nin sahip olduğu jeopolitik ve stratejik önemi daima Batı'da karşılık bulmuştur. Bundan dolayıdır ki Türkiye OECD ve NATO gibi Batılı kurumların etkin üyesi olabilmiştir. Soğuk Savaş dönemi bittikten sonra her ne kadar Türkiye'nin stratejik öneminin azalacağı iddia edildiyse de konjektürel gelişmeler bu iddiaları boşa çıkarmıştır. Zira, birinci ve ikinci Körfez Savaşları Türkiye'nin, Avrupa ve ABD için vazgeçilmez stratejik önemini bir kez daha ispat etmiştir.



Halen günümüzde de benzer değişken bir jeopolitik ve konjonktürel durumla karşı karşıyayız. Uluslararası siyasetin çok kutuplu bir eksene doğru kaydığı bu dönemde bir taraftan Avrasya bloğu ve kurucusu Rusya'nın etkisi ön plana çıkarken diğer taraftan Başkan olan Donald Trump'ın yaptığı balkon konuşmaları uluslararası dengelerin ve ABD-AB ilişkilerinin ciddi bir şekilde değişeceğine dair sinyaller vermektedir. Türkiye'nin son dönemde Rusya ile yakınlaşması ve Başkan Trump'ın Türkiye'ye karşı siyasetine dair olumlu izlenimler vermesi Avrupa'nın Ankara'ya karşı kendisini, tabiri caizse dizginlemesine sebep olmuştur.



İKİ TARAFIN BİRBİRİNE İHTİYACI VAR


Son yıllarda AB'den kaynaklanan pek çok gergin hadisenin ardından yakın zamanda Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile Gümrük Birliği Antlaşması'nı güncelleştirme kararı alması, AB'nin yeni yılda Türkiye'ye karşı daha ılımlı ve olumlu hareket edeceğine dair işaretler vermektedir. Bu durum yeni yılda Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sürecin başlatılmasına zemin teşkil edebilir. Yapılacak güncelleştirme ile, Türkiye'nin AB'ye gümrük kısıtlamaları olmadan tarım, süt, tekstil ve sanayi ürünleri ihraç etmesinin önünü açacak. Bu durum ise Türkiye'nin ihracatına ve dolayısıyla da ekonomisinin büyümesi ve gelişmesine mühim bir katkı sağlayacak. Dolayısıyla, yukarıda bahsi geçen uluslararası siyasi ve stratejik gelişmelerin ve Türkiye'nin giderek artan jeopolitik konumunun AB'nin güncelleştirme kararı almasına olumlu etki yaptığını söylemek mümkündür.



Sonuç olarak Türkiye ve AB birbirlerine karşılıklı ihtiyacı olan iki taraftır. Türkiye AB'ye, Avrupa kıtasıyla münasebetlerini devam ettirmek, ekonomi ve demokrasi standartlarını yükseltmek için ihtiyaç duyarken, Avrupa Birliği ise, Büyük Ortadoğu coğrafyasının enerji kaynaklarına ulaşmak, ekonomik, ticari ve stratejik menfaatlerini genişletmek için Türkiye ile işbirliği yapmak durumundadır.


#Türkiye
#Avrupa Birliği
#Rusya
#Donald Trump
7 yıl önce