|

Türkler Araplara Arapça’yı öğretti

Kanuni Sultan Süleyman döneminin alimlerinden Gelibolulu Mustafa Sürûrî, Şehzade Mustafa’ya hocalık yapmış önemli bir isim. Dr. Hüseyin Okur’un çabaları sonucu ortaya çıkartılan “Şerhu’l-Misbâh” ise Arapça dilinin özelliklerini içeriyor. Okur, “Türkler, Arap dilini Araplar’dan çok çalışmış ve onlara Arapça’yı öğretmişlerdir” diyor.

Yeni Şafak
10:17 - 13/04/2017 الخميس
Güncelleme: 10:23 - 13/04/2017 الخميس
Yeni Şafak
Türkler Araplara Arapça’yı öğretti
Türkler Araplara Arapça’yı öğretti
İLKER NURİ ÖZTÜRK

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’ya fıkıh, Arapça, edebiyat, ahlâk gibi dersleri veren Gelibolulu Mustafa Sürûrî, bu dönemde “Şerhu’l-Misbâh” ve “Şerh-i Merâh” adlı iki şerh kaleme aldı. Bunlardan “Şerhu’l-Misbâh” araştırmacı yazar Dr. Hüseyin Okur tarafından günümüze kazandırıldı. Titiz çalışmalar sonucu Sürûrî’nin el yazmalarından ortaya çıkartılan eser Arapça gramer üzerine bir çalışma. Eserlerini Arapça, Farsça ve Türkçe olarak üç dilde yazmış olan Sürûrî’nin eserlerinin çoğunu şerh ve haşiye çalışmaları oluşturmuş. Farsça ve Arapça şiirleri de bulunmakta. Dini ilimlere dair telif ettiği eserlere dair hiçbir tenkitte bulunulmamış. Dînî ve edebî birçok esere şerh yazmıştır. Şerhu’l-Misbâh ve Şerh-i Merâh’ın yanı sıra Şerh-i Hidâye, Haşiye-i Tefsîr-i Kâdı Beyzâvî, Şerh-i Buhârî dînî-ilmî nitelikteki şerhlerden bazılarıdır. Tıp ve gramer sahasında da birçok şerh Surûrî tarafından yazılmıştır. Edebî olarak şerh ettiği eserler Gülistân, Bûstân, Hâfız Dîvânı, Şebistân-ı Hayâl ve Mesnevî’dir. Mesnevî’yi şerhinden sonra Şârih-i Mesnevî ünvânıyla anılmıştır. Hüseyin Okur ile dizilerde adı geçmeyen, üzerine pek çalışma yapılmamış olan Sürûrî ve “Şerhu’l-Misbâh” üzerine konuştuk.


DEVLETTE GÖREV YAPIYOR

Sürûrî’yi kısaca tanıtır mısınız?

Zengin tüccarlardan birinin oğlu olarak 1491 yılında doğmuş. Oğlunu iyi okutmak isteyen zengin tüccar bir babası var, ona hediyeler alıyor.Sınıf geçtiğinde, kitap ezberlediğinde hediyeler alıyor. Özellikle Molla Cami’nin “Kafiye” adlı eserini ezberlediğinde çok seviniyor ve hocası da ayrıca hediye veriyor. Mesnevi şarihi. Yani mesneviyi şerh eden zatlardan birisi. Eğitim hayatında yaşadığı hüzünlü olaylar var. Çanakkale’deki medresede ders verirken İstanbul’daki Nakşibendi Şeyhleri’ne intisab ediyor. Ayrıca katiplik ve bab naipliği gibi devlet görevlerinde bulunuyor. 1562 yılında vefat ediyor. Lakabı dini ıslah eden, dini ihya eden anlamındaki Muslihiddin’dir.

TÜRK ALİMLER

ARAPLAR’A ARAPÇA ÖĞRETTİ

Saraya geçişi nasıl oluyor?

Kanuni Sultan Süleyman, Van Seferi sonrasında Sürûrî’yi yanına çağırarak oğlu Şehzade Mustafa’ya hocalık yapmasını istiyor. Yani Sürûrî mahalle mektebi hocasıyken, Çanakkale’deki mütevazı medresede ders verirken, birden kendini şehzade hocası olarak buluyor. “Şerh-i Merâh” ve “Şerhu’l-Misbâh» adlı eserleri bu dönemde yazıyor. Şehzade Mustafa›nın katline şahit olması onu derinden etkiliyor. İstifa edip Çanakkale›deki görevine geri dönse de aldığı çağrıyla, istemeden de olsa, o zamanki görevine geri dönüyor.

“Şerhu’l-Misbâh”ın özelliği nedir?

Sürûrî Efendi’nin bu kitabı, neşrettiğimiz, tahkikini yaptığımız kitabı, Şehzade Mustafa’ya ders verirken yazmıştır. “Şerhu’l-Misbâh” Arap dilinin gramer kurallarını içeren bir metin. Mutarrizi gibi kıymeti bir dilcinin eseri üzerine yapılan 3 şerhten biri. Araplar’ın çoğu Mutarrizi’yi unutmuşlardır. Sürûrî Efendi bu yükü sırtlamış ve günümüze kazanılmasına vesile olmuştur. Eser, ecdadımızla tekrar buluşmuş ve mirasın günümüz okuruna erişimi sağlanmıştır. Bu çalışma, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından kabul görmüş dünya üzerindeki 3 kıymetli şerhten biridir. Diğerleri; Hasan Paşa ve Ragıb İsfahani’dir.

Yani Arap dilini Türkler mi öğretiyor?

Evet Türkler, Arap dilini Araplar’dan çok çalışmıştır. Araplar dillerini unuturken, alimlerimizden Ze Mahşeri gibi isimler “Ey Araplar, geliniz, dilinizi bizden öğreniniz” demişlerdir. Kuran Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı, denir ya; İstanbul’da yazılırken burada okutulmuş ve öğretilmiştir. İstanbul, muhteşem bir ilim şehri. Bu durum, bugünkü medrese duvarlarına bakarak anlaşılmaz. Araplar’a Arap dilini öğretmiş bizim atalarımız.

KENDİSİNİ DİZİLERDE GÖREMEDİK

Kitap günümüze kadar nasıl ulaşmış?

1400’lü yıllardan bir kitabın yazma nüshası çoksa o önemli bir kitaptır. Örneğin “Mızraklı İlmihali” ve “Mesnevi” böyledir. Düşünün ki matbaa yok. Bir eserin çoğaltılarak elden ele gezmesi hem halktan kabul gördüğünü hem de kıymetli olduğunu gösteriyor. “Şerhu’l-Misbâh» da bu şekilde elden ele bize kadar ulaşmış. Hatta Sürûrî›den sonra da 1800›lere kadar ders kitabı olarak medreselerde okutulmuş.

Şehzade Mustafa’ya hangi dersleri veriyordu?

Şehzade Mustafa›ya gramer ve dil bilgisinin yanı sıra Farsça, fıkıh, ahlâk, edebiyat dersleri de verdiğini biliyoruz. Hayatıyla ilgili bilgi çok az. Elimizdekilere göre sarayla çok iç içe olmuş. Şehzade Mustafa›yla yakinen ilgilenmiş. Yazmış olduğu nasihat kitaplarından birini de ona istinaden yazmıştır. Kendisini yapılan dizilerde göremesek de birinci hocalar arasındadır.

Esere nasıl eriştiniz?
Süleymaniye Kütüphanesi’nde birçok el yazması bulunuyordu. Kitabın yazara aidiyeti konusunda belirli metotlar uyguladık. O dönem kitapları el yazma usulü çoğaltıldığından dolayı, yazar hayatta yokken oluşturulan nüshalarda hata olabiliyor. O kişiyi çok sevmelerinden dolayı bu kitap olsa olsa şu kişiye aittir deyip isim yazılabiliyor. Günümüzde Gazzali’ye, Muhyiddin Arabi’ye, Geylani’ye nispet edilen eserler buna örnektir. Bulunan yazma eserin gerçekliğini ispat gerekiyor. Sakarya Üniversitesi’nde savunması da yapıldı.

Süleymaniye Kütüphanesi’nde bu eserin birçok yazma nüshası var ama biz müellife ait olan nüshanın peşindeydik. Yani Sürûrî Efendi’nin elinden çıkmış bir nüsha günümüze ulaşmış mı? Bunu, müellifin vefatından 1 yıl önce yazılmış olan örneğine ulaştık. Kenar kayıtlarını da hesaba katarak %91 ihtimalle ya müellifin kendisine ya da “Evladım yaz” usülüyle bir öğrencisine yazdırdığını anladık. Dünyada ilk olan bir çalışma.

Şimdiye kadar yapılan çalışmalar hakkında ne söylemek istersiniz?

Türkiye’de bu zamana kadar Sürûrî hakkında hemen hemen hiçbir çalışma yapılmamış. Bu kadar önemli bir zat olmasına rağmen bu ilgisizlik üzüntü verici. Kasımpaşa’da kendisine ait olan, yıkılmak üzere bir kabristanı ve camii mevcut.


  • KİTABIN KÜNYESİ
  • Şerhu’l-Misbâh
  • Gelibolulu Mustafa Sürûri
  • Hazırlayan: Hüseyin Okur
  • Haşimi Yayınevi
  • 2017
  • 200 sayfa
#Şerhu'l-Misbah
#Kitap
#Türk
#Arap
٪d سنوات قبل