|

Postmodern bayramlaşmalar

Bu yazı bir bayram nostaljisi yapmayacak, velakin şimdiki bayramların mahiyetinden dem vururken geçmiş bayramlardan söz etmemek de elde değil. Nihayet Dergi'den Ayşegül Tozal, dünden bugüne bayramlaşma algımızda yaşanan değişmeleri yazdı.

Yeni Şafak
05:00 - 5/07/2016 Tuesday
Güncelleme: 13:59 - 28/05/2016 Saturday
Nihayet Dergi

Bayram namazından sonra kurulan kahvaltı sofraları geleneksel bayramların vazgeçilmezidir. O kahvaltı sofrasında kimler olmaz ki; amcakızları, dayı çocukları, yeni doğmuş kuzenler, yıllardır görmediğiniz teyzeniz ya da askerden izin alıp gelmiş kardeşiniz... Dede evinde kadınlar, erkekler ve çocuklardan müteşekkil üç ayrı sofradan oluşan kahvaltı sofraları hâlâ kurulabiliyor mu? Elbette Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geleneklerimiz devam ediyor. Peki, büyükşehirlerde, akrabaların kahvaltı sofrasında buluşması mümkün mü? Uzun trafik kuyrukları, ayrı şehirlerde yaşayan akrabalar, yurt dışında eğitim gören gençler… Tatile gidenleri bir sofrada toplamak zor görünüyor. Önceden alınan uçak biletleri, bir gün önceden kahvaltı mahalline gitmeler ya da tatile ikinci gün başlamalar kimi zaman çözüm olabiliyor.



Yeni bayramlaşma mecrası: sosyal medya


Zeliha Hanım, evli ve on beş yıldır İstanbul'da yaşıyor. Üç çocuk sahibi Zeliha Hanım bir vakıf bünyesinde çalışıyor. Kendisi bu işi çalışma olarak değil 'hayır işleri' olarak tanımlasa da görevini profesyonel olarak icra ediyor. Zeliha Hanım'ın geniş bir sülalesi var, fakat hiçbirisi İstanbul'da değil. Üç kız kardeşi de yüksek yüksek tepelerin ardında oturuyor. Eşinin ailesi ise Almanya'da, yılda bir iki kez ziyarete ancak gidiliyor. Güvenlikli geniş bir sitenin on birinci katında oturuyorlar. Sitede karşı komşu ve alt komşuyla merhabaları var, çocukların gece ateşinde birkaç kez çalmışlar kapılarını o kadar. Yaptığı onca hayır çalışmaları bir tarafa, akraba ziyaretlerini, malum şehir hayatının koşturmacasından dolayı pek gerçekleştiremiyor. Zeliha Hanım kuzenleri ve teyzeleriyle ortak Whatsapp grubu kurmuş, Facebook, Skype gibi uygulamalarda da akraba gruplarını takip ediyor. “Sosyal medyanın sadece bu yanını bir hayra vesile olduğu için severek kullanıyorum.” diyor. Hatta haftanın belirli günlerinde makul bir saat belirleyip, hep beraber buluşup, muhabbet ediyorlar Skype üzerinden.



“Esasında Whatsapp ya da Facebook üzerinden kurulan kapalı gruplar akrabalık ilişkilerini dünyanın dört bir yanından sürdürmeye imkân tanıyor. Anneannenin o andaki haline, teyzenin bağda üzüm toplamasına ya da kuzeninin çocuğunun büyümesine tanıklık edilebiliyor artık. Bedenen bir yakınlığın ötesinde 'dünya gözüyle bir kez göreyim' terennümleri video ile makes buluyor. Hatta sevdiklerinin sesiyle tinsel yakınlığa kavuşulabiliyor. İnsan kendini bir anda memleketinde hissediveriyor.” şeklinde ifade ediyor düşüncelerini.



İnsanı insanla buluşturan en mübarek günlerden bayramlaşmaya gelince... Zeliha Hanım ilk gün en yakınları ziyaret ederek gerek telefonla, gerek Skype üzerinden bayramlaşmasını sürdürüyor.



Vakıf bayramlaşması


Ama aklının bir tarafı çocuklarında kalıyor Zeliha Hanım'ın. Çünkü çocuklarının zamanla bayramlaşmanın sosyal medyayla ilişkili bir etkinlik olduğunu düşünmeye başlamasından endişe duyuyor. Dozu iyi ayarlamak gerekiyor. İşte tam bu sırada, çalıştığı vakfın geleneksel toplu bayramlaşma günü yetişiyor imdadına. Ailecek katılıyorlar bayramlaşmaya. Zeliha Hanım çocukları ve eşi bayramın üçüncü günü vakfın yolunu tutuyor. Tüm çalışanlar, eşleri, çocukları kısaca herkes orada, bu kez bir bayram sabahının neşvesi var mütebessim yüzlerinde. Farklı bir muhabbet var o gün, eller musafahalaştığında daha da artıyor bu ünsiyet ve kalabalık bir bayramlaşmada çocuklar hediyelere, harçlıklara doyuyor.



Uzun bir masa etrafında buluşup eski bayramlardan, hatıralardan bahis açılıyor. Vakfın dönem başkanı bir bayram konuşması yapıyor. Ardından Kur'an tilaveti dinleniyor. Kimi zaman çocukların hazırladığı skeçler izleniyor ve toplu bayramlaşma toplu dualarla nihayete eriyor. Bayram deyince çocukların aklında kalanın vakıf bayramlaşması olduğunun memnuniyetle altını çizen Zeliha Hanım “ 'Şehir havası insanları serbest bırakır' sözünden hareketle bu serbestlik toplumda sosyal çözülmeyi, yabancılaşmayı ve yalnızlaşmayı doğurdu. Artık kapı komşularıyla bile tanışılmayabiliyor. Aslında küreselleşmeye beraber küçülen dünyamız, bize birbirimizle ilişkimizi devam ettirebileceğimiz birçok imkân sundu. Eriyen zamana karşılık bu yeni iletişim araçları yeni ilişki biçimleri de doğurdu. Hal hatır sormak, hasbihal etmek ve mukabelede bulunmak anlamına da gelen bayramlaşma, yeni ilişki biçimleriyle de gerçekleştiriliyor. Komşuluğun yavaş yavaş biçim değiştirdiği, akrabaların uzaklarda kaldığı bir dönemde yeni sosyalleşme ve aidiyet alanı olarak vakıflar ve dernekler 'kurum içi bayramlaşma' olarak bu işlevi görüyor bir bakıma.” diyor.



Toplu bayramlaşmalar


Yıllardır görmediği memleketine iş adamı olduktan sonra giden Adem Bey, köyüne bir okul yaptırıyor ve İstanbul'da bir dernek kuruyor. Hemşehrileriyle ayda bir buluşarak dernek için bağışlar topluyor. Uzaktaki köyüne vefa borcunu ödüyor kendi tabiriyle. Yeni bir organizasyon düzenliyorlar; köyden çıkıp gurbete gidenlere ulaşmak ve hep birlikte bayramlaşmak. Bayramın üçüncü gününde hemşehrileriyle köyde toplu bayramlaşma ilan ediliyor. İstanbul'un çeşitli semtlerine afişler asılıyor, derneğin internet sitesinden yayımlanıyor, sosyal medya aktif kullanılıyor ve köyde de anonslarla duyurular yapılıyor. Nihayet bayramın üçüncü günü kalabalık bir konvoy köyün yolunu tutuyor, sabah namazı birlikte eda ediliyor. Köyün en yaşlısından başlayarak sıraya giriyor köylüler ve yeni gelenler sırayı tek tek geziyor, musafahalaşıyor. Çocukların yoğunluğu ve heyecanı ise gözlerden kaçmıyor. Bayramlaşma bittikten sonra mezarlık ziyareti yapılıyor ve Kur'an okunup geçmişlere dualar ediliyor. Ardından köyün meydanında topluca kahvaltı ediliyor. Bu esnada köyde o sene vefat edenler rahmetle anılıp yeni çocuğu olanlar, evlenenler tebrik ediliyor. Dertli olanlara deva, hasta olanlara şifa için hep birlikte organize oluyorlar. İnsanın modern dönemde kaybettiği aidiyet hissi ve mahrem anlarına ortaklık edecek dostların kaybolduğu bir zamanda dernek organizasyonu, bir yuva imkânı sunuyor. Kalabalık ailelerin yeni formu dernek ve vakıf bünyesinde kurulan dostluk ilişkileri oluyor.



Toplu bayramlaşma gününde yaşlı bir amca vakıf bünyesindeki kalabalığa bakarak, “Bugün kendi yuvamızdayız, adımızı taşıyan bir yerdeyiz, huzur içindeyiz, keyifli bir yerdeyiz. Dostların arasındayız, baktığımız zaman içimizi açan insanların içindeyiz.” diyerek aidiyet hissini pekiştiriyor. Köy meydanındaki bir amca gelemeyen gurbetçiler için, “Şu muhabbet kaçırılacak bir muhabbet değil. Senelerdir görmediklerimizi gördük.” diyor ya da bir teyze tüm yakınlarıyla aynı sofrayı paylaşmanın sevinciyle, “Çok gururluyuz, coşkuluyuz bu kalabalığı gördüğümüze… Gençlerimize tavsiyem bu güzelliği devam ettirsinler, köylerine sahip çıksınlar...” diyerek duygularını ifade ediyor.



Zaman akıyor ve her yeni gün yeni ilişkileri ve dönüşümleri getiriyor. Zaman ve mekânın yeniden örgütlendiği bir ortamda insanın insana dokunması ve hasbihal etmesi ise bitmeyen bir ihtiyaç. Dün tek tek komşularımızı gezip ellerini öptüğümüz bayramlaşmalar bugün bir vakıf ya da dernek bünyesinde pekâlâ düzenlenebiliyor. Maksat hâsıl ve gönüller bir oluyorsa endişeye mahal yok, eski bayramlar ve yeni bayramlar arasında bir tek zaman farkı kalıyor.



#Nihayet Dergi
#Postmodern
#Bayramlaşma
8 years ago