|

Militarist propagandanın en popüler ikonları

Önce 1970'lerin ortalarında Hasbro şirketi tarafından kalabalık bir oyuncak serisi olarak piyasaya sürülen, 1990'ların başlarında da çocukların bayıldığı bir çizgi diziye dönüştürülen 'G. I. Joe' karakterleri, öteden beri yapmakta oldukları kaba-saba Amerikan propagandasını şimdi de 170 milyon dolar bütçeli bir filmle sürdürüyorlar.

Ali Murat Güven
00:00 - 16/08/2009 Pazar
Güncelleme: 14:56 - 16/08/2009 Pazar
Yeni Şafak
Militarist propagandanın en popüler ikonları
Militarist propagandanın en popüler ikonları

G. I. JOE: KOBRA'NIN YÜKSELİŞİ / G. I. Joe: The Rise of Cobra

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2009, ABD yapımı

Türü ve Süresi:
Fantastik serüven / 118 dakika

Gösterim Dili:
Orijinal seslendirmesi İngilizce olan bu film, ülkemizde Türkçe altyazılı kopyalarla gösterime sunulmuştur.

Yönetmen:
Stephen Sommers

Senaryo Ekibi:
(Öyküyü oluşturanlar) Stephen Sommers, Stuart Beattie, Michael Gordon / (Senaryoya dönüştürenler) Paul Lovett, David Elliot, Stuart Beattie

Görüntü Yönetmeni:
Mitchell Amundsen

Özgün Müzik Bestecisi:
Alan Silvestri

Kurgu Ekibi:
Bob Ducsay, Jim May

Sanat Yönetimi Ekibi:
Greg Papalia (Genel Sanat Yönetmeni), Kate J. Sullivan (Set Dekorasyonu), Ellen Mirojnick (Kostüm Tasarımı), Leo Corey Castellano (Makyaj Ekibi Şefi)

Oyuncular:
Dennis Quaid (General Hawk), Jonathan Pryce (ABD Başkanı), Christopher Eccleston (James McCullen / Destro), David Murray (1641 yılındaki James McCullen), Ray Park (Snake Eyes / Yılan Gözler), Leo Howard (Genç Snake Eyes), Sienna Miller (Ana / Barones), Byung-hun Lee (Storm Shadow / Fırtınanın Gölgesi), Brandon Soo Hoo (Genç Storm Shadow), Arnold Vosloo (Zartan)

İthalatçı Şirket:
UIP

Dağıtıcı Şirket:
UIP

İçerik Uyarıları:
Zararlı siyasal mesajlar, yanısıra da fantastik filmlere özgü şiddet sahneleri ve ürkütücü görüntü-ses efektleri içerdiğinden dolayı, 15 yaşından küçükler için uygun bir film değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* *

“Mumya”, “Van Helsing” ve “Mumya'nın Dönüşü” gibi heyecan dozu yüksek filmlerin yönetmeni Stephen Sommers, aksiyon obezi olmuş yeni bir filmle daha huzurlarımızda… “G. I. Joe: Kobra'nın Yükselişi” ile dünyanın en popüler, fakat aynı oranda da siyasallaşmış bir dizi oyuncak figürünün mitolojisini alıp beyazperde için yeniden işleyen ünlü sinemacı, 170 milyon dolarlık dev bütçesinin de katkılarıyla baş döndürücü bir gösteriye imza atıyor. Ancak, bu gösterinin ne kadar “sinema” olduğu ise bütünüyle tartışmaya açık…


Meraklıları tarafından “G. I. Joe” olarak olarak bilinen, her biri seçkin ajanlardan kurulu bir vurucu tim, 1990'ların başlarında yapılan ve epey de tutulan çizgi film versiyonundan sonra şimdi ilk kez etten-kemikten karakterler olarak dünyanın tozunu atmaktalar.. Orta Asya'nın yalçın dağlarından Mısır'ın fırtınalı çöllerine, Paris'in kalabalık caddelerinden Kuzey Kutbu'nun ıssız buz örtüsüne kadar her yerde, silah tüccarı Destro ve dünyayı kaosa sürüklemek isteyen gizemli Kobra örgütüyle savaşıp duran, bunu yaparken de en ileri teknolojilerin ürünü askerî teçhizatları ve casusluk ıvır zıvırlarını kullanan ekibimizin serüvenlerinin, gençliğinde onların oyuncakları ya da çizgi film versiyonuyla içli dışlı olmuş bir kuşağın ilgisini çekeceğine kuşku yok. Ancak, yüzeysel bir okumayla bakıldığında nostaljik duygularımızı şahlandıran pahalı bir oyuncaktan farksız görünümdeki bu öykünün, daha bir titizlikle yapılan alt okumaları ise bizleri aynı düzeyde masum sonuçlara götürmüyor.


Tıpkı, çocukların bir tekine bile sahip olabilmek için can attıkları albenili oyuncakları ve 1990'ların başlarında Türkiye'de de yayımlanan popüler çizgi filminde olduğu gibi, “uluslararası vurucu güç” görünümü altında, gerçekte Amerikan ordusunun son derece faşizan bir propagandasından ibaret bütün bu kahramanlar resmigeçidi…


Böyle sinsi karakterli yapımlar ardı ardına beyazperdeye yansıyıp Türkiye'de ve diğer bazı üçüncü dünya ülkelerinde gişe rekorları kırdıkça öfkeden çatlıyorum; fakat bu denli yıldırıcı bir vizyonsuzluk içinde elden gelen hiç bir şey yok. Çünkü anılan kategorideki yapımlara lâyık olduğu cevapları verebilmek için “büyük düşünen ülke” olmak gerekiyor. Adına “sinema” denilen o emsalsiz propaganda aracının gücünü ordusu, polisi, hükûmeti ve bürokratıyla dibine kadar kavramış, o yüzden de filmcilik dünyasıyla her zaman çok yakın ilişkiler içinde; ülkeyi uluslararası alanda yüceltip millî duyguları şahlandıracak büyük bir proje söz konusu olduğunda kesenin ağzını sonuna kadar açan; uçağını, tankını, topunu-tüfeğini, velhasıl elindeki her cins askerî-polisiye ekip ve ekipmanı çekincesizce kameraların istifadesine sunan vizyon sahibi kurumlara ihtiyaç var.


Dahası, bırakın sinemayı, oyuncak sektöründe bile MİT tarafından -kâr beklentisi olmayan- paravan bir şirket kurulup, en kaliteli malzemeden yaptırılmış asker ve polis figürlerinin, 007-James Bond benzeri karizmatik Türk ajan serilerinin üretilmesi gerekiyor. Buna para yatıracak kudrette bir girişimci yoksa, örtülü ödenekten gelecek paralar kullanılarak “ısmarlama” yetiştirilmeli bu tür girişimciler… Dünyanın gelmiş geçmiş en etkili haberalma örgütü “Teşkilât-ı Mahsusa”yı kurmuş ve onunla nice kahramanlık destanları yazmış bir ulusa da bu yakışmaz mı?


Ancak, “vizyon”, bizim içe dönük devlet düzenimizde, izine en az rastlanan yetenektir. Hâl böyle olunca da sen çekemiyorsan onlar takır takır çekerler, sen kendi gençlerine böyle yapımlar izletemiyorsan onlar aslanlar gibi izletirler. Her sabah okul bahçesinde “Ne mutlu Türk'üm diyene” diyerek bağırtığımız çocuklarımızın beynini, öğleden sonra eve dönüp odalarına girdiklerinde, Amerikan askerlerinin kahramanlık öykülerinin tasvir edildiği oyuncak setleriyle, filmlerle ve bilgisayar oyunlarıyla yıllar yılı bir güzel yıkarlar; biz de bu süreci şaşkın şaşkın izleriz!


Şu gerçeği bir kenara özenle not ediniz ki sözünü ettiğim oyuncak setleriyle oynayarak ya da bu tür filmleri izleyerek büyümüş bir tek Türk çocuğu bile, bugün yeryüzünde Amerikan ordusunu altedebilecek herhangi bir güç olduğuna inanmıyor.


Yine yurtseverce duygularımın seline kapılarak sinemasal rüyalara dalıp gidiverdim işte… “Planlama” denilen şeyi tarihî camilerin tuvaletlerini ihaleye çıkartıp “çiş”ten para kazanmak şeklinde algılayan, daha doğru düzgün bir “İstanbul'un fethi” filmi dahi çekememiş bir muhataba ne anlatıyorum ki ben!


Gerçekçilik dozu gerçeğin sınırlarına dayanmış gösterişli bilgisayar animasyonlarına ve yüksek teknoloji ürünü optik-mekanik efektlere özel bir merakınız varsa, “G. I. Joe: Kobra'nın Yükselişi” bu konudaki beklentilerinize fazlasıyla cevap verebilecek türden, tek kelimeyle baş döndürücü bir gösteri… Ancak, niyetiniz hafta sonu çoluk çocuğunuzla birlikte salt eğlence amaçlı sinemaya gitmek ise bence rotanızı üç boyutlu “Terra'yı Kurtarmak”a çevirmeniz çok daha hayırlı olacaktır.


* * *

'G. I. Joe' deyimi ne anlama geliyor?

“Ci-Ay-Co” şeklinde okunan G. I. Joe, “Goverment Issue Joe” (Hükûmetin ihraç malı Joe) sözcüklerinin kısaltmasıdır ve Amerikan sokak argosunda bizdeki “Mehmetçik” anlamına gelir.


İlk kez İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Hitler Almanya'sına karşı savaşmak üzere Avrupa'ya yollanan Amerikan askerleri için kullanılmış, daha sonra ordunun rütbesiz ya da düşük rütbeli mensuplarına yakıştırılan çok yaygın bir lâkaba dönüşmüştür.


Amerikan devletinin günümüzde dünyanın dört bir köşesinde sürdürdüğü emperyalist savaşlara gönderdiği ve kendi âli menfaatleri uğruna binlercesini bozuk para gibi harcadığı genç çocuklara verilen bu ad, şimdiye kadar askerlikle ilgili pek çok Hollywood filminde de kullanıldı. Bunlardan, Ridley Scott'un 1997'de çektiği “G. I. Jane” ise aynı lâkabın bozunuma uğratılıp dişilleştirilmiş hâlidir. Anılan filmde, Amerikalı kadın senatör Jordan O'Neill'in (Demi Moore) deniz kuvvetlerinde yalnızca erkeklerin kabul edildiği seçkin bir komando birliğine katılması ve işi inada bindirerek, aylarca binbir eziyete katlandıktan sonra “ilk kadın komando” olması anlatılmaktaydı.


15 yıl önce