|
Acı bir 28 Şubat hatırası ya da profesörlerin rolü

28 Şubat sürecinin hem özel, hem de kamu kesiminde ciddi travmalar oluşturduğunu ve derin izler bıraktığını hatırlamayan yok gibidir. Acılar, gözyaşları, bunalıma girip te intihar edenler ve sayılamayacak kadar acı ve dram. Tabiidir ki o dönemin seyircileri ve şak şakçılarının yanında bir de arenada hayvanlar önünde can çekişenleri vardı. En fazla acıtanda doğruları söyleyecek güçte olup da elleri koynunda bu vahşete çanak tutarak çanak yalama uğruna altyapı oluşturmaya çalışanlardı.

Hani çivi çıkar izi kalır hesabı. O dönemin memur kesiminde de derin izler bıraktığını o günlerin acı hatırasını yaşayanlar bilirler. İşte bugün bizde o dönemde Devlet Personel Başkanlığında yaşanan ve kamuda eşine az rastlanabilecek acı bir hatırayı sizlerle paylaşacağız. Olayın ibretlik olması ise kamudaki personel işlerine yön veren bir kurumda yaşanmış olmasıdır.

Hani bu gün ortalık güllük gülüstanlıksa bunun altında öyle acılar ve gözyaşları var ki işte o güllerin suyu bu acı ve gözyaşlarıdır. Yıl 1997 ve Devlet Personel Başkanlığında ÖSYM Başkanlığının yazılı sınavını yaptığı ve sözlüsünün de D.P.B’den sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Sami TÜRK zamanında yapıldığı bir sınav sonucunda 22 Devlet Personel Uzman Yardımcısı göreve başlar. Buraya kadar her şey normaldir ve zaman çabuk geçmektedir. Üç yıllık yardımcılık süresi dolar ve yeterlik sınavı gelir çatar. Yeterlik sınavının sonucuyla ilgili bazı ipuçları vardır ama yine dünya ümit dünyasıdır. Yardımcıların hakkı olan teşvik ikramiyesi verilmez ve sözleşme ücretleri düşük imzalanır. Yardımcılık döneminde yargı sürecine gitmek tehlikeli olur diye dava da açılmaz ve tecrübeli olanlar da aman ha dava açmayın yeterlikte sıkıntı olur diye tembihte bulunur. Uzman Yardımcıları da karşı tarafı kışkırtmamak için tembihlere uyarak dava açmazlar.
Kamuda böyle bir örnek yaşanmamıştı

Yeterlik sınav komisyonuna objektiflik imajı oluşturmak için Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden Prof. Dr. Burhan AYKAÇ ve Doç. Dr. Kamil Ufuk BİLGİN üye olarak alınır. Yeterlik sınavı üç aşamalıdır ve önce ilk aşama olan tez değerlendirmesi yapılır ve 8 Devlet Personel Uzman Yardımcısı dışında ilk aşamayı geçen olmaz. Ortalık cenaze evine döner ama düğün çalgısı çalan bir diğer kesimde ise sevinç gırla. İlk aşamayı geçenlerin önünde bir yazılı bir de sözlü sınav aşaması vardır. Ancak, tez değerlendirme ciddi bir işaret fişeğidir ve diğer sınavların sonucu hemen hemen bellidir. Yazılı sınav aşaması ise firesiz atlatılır. Sözlü sınav aşamasına sıra gelir ve iki öğretim üyesi garip bir tavır içerisine girerek biranda canavarlaşmışcasına uzman yardımcılarına ardı ardına sıfır puan vermeye başlarlar. Netice ise uzman yardımcılarının tamamı yeterlik sınavından elenmiştir. Bu durum kamuda bir ilktir ve daha önce böyle bir vahşet derecesinde kıyım olmamıştır.

Yeterlikte elenenler memur olarak atandı

Kariyer mesleklerin sonucunda yapılan yeterlik sınavında başarısız olanlar durumlarına uygun memur kadrosuna atanırlar. İşte bu acı kader, Devlet Personel Başkanlığında yeterlikte elenen uzman yardımcılarının da başına gelmiştir. Maaşlar üçte iki oranında düşmüştür. Dava süreci neticesinde Devlet Personel Uzmanı unvanları alındı alınmasına da o süreci yaşayanların sol böğürlerinde her zaman o iz bir mühür gibi durmaktadır.

O süreçte Devlet Personel Uzmanları başka kurumlara sürüldü

Devlet Personel Uzmanları yeterlik sınavı sonucunda elenmiş ve memur yapılmıştı. Dönemin yöneticileri, hızını alamayarak hiç olmayacak diye düşünülen bir süreç başlatılmış ve irticacı damgası vurulan bir grup Devlet Personel Uzmanı Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne şef olarak atanmıştır. Olmaz demeyin bunlar oldu. Birçoğumuz belki anlamakta zorlanabilir ama kariyer bir uzmanın hiçbir gerekçe gösterilmeden sadece irtica yaftasıyla şef olarak atanması gibi garabet yaşanmıştır. O süreçte ateşe su taşıyan karınca kadar dahi saflarını belirleyemeyenler maalesef çoğunluktaydı. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesi yok mu işte bütün kötülüklerin kaynağında bu mantalite yatmaktadır.

Kadro karşılığı sözleşmeli olarak görev yapan uzmanların maaşları üçte bire düşmüş, buda yetmemiş ve gittikleri kurumlarda sakıncalı piyade durumuna düşmüşlerdir. Uzun bir mücadele ve sıkıntılı bir süreçten sonra davalar kazanılarak eski unvanlar geri alındı ama bir de süreci yaşayanların çektiği sıkıntıyı düşünün. Ne kadar basit değil mi bütün acı ve gözyaşlarının çağladığı bir süreç iki sayfalık bir yazıda bitti. İşte hayatta böyle, uzun ve acı dolu bir süreç göz açıp kapayıncaya kadar akıp gidiyor. Ama utanacak iş yapanların zerre kadar yüzlerinde bir kızarma belirtisi olmaması ise asıl hayretlik ve ibretlik durum bu olsa gerek. O dönemde başrolde rol alanların Ak Parti iktidarı döneminde köşe başlarını tutmaya çalışmaları ise asıl hayret edilecek konulardır.

Dostların hançeri daha fazla acıttı

Konunun daha vahim olan kısmı ise uzman yardımcılarının alım komisyonunda üye olarak görev yapanların yani dostların yeterlik sınavında uzman yardımcılarını eleme zilletine düşmeleriydi.

Doğrusunu söylemek gerekirse, dostların yaptığı beklenmedik bir davranış kalıbıydı. Ancak, İnsanoğlunun neler yapabileceğini bu süreç göstermişti. Kendi geleceğini garantiye alabilmek uğruna gözünü kırpmadan kendi aldığı uzman yardımcılarını elemişti. Acı ama gerçek değişmiyor. Sınav öncesi bütün uyarıları bir kenara bırakmış, sınav sonrası ise uzman yardımcılarının niçin elendiğinin mazeretlerini sıralama gayretine düşmüştü. İşte, zor zamanlar, kişilerin karakterini bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştı. Yoksa kendi geleceğini garantiye almak için kendi yavrularını yiyenler nasıl öğrenilecekti.

#28 şubat
#memur
#işçi alımı
9 yıl önce
Acı bir 28 Şubat hatırası ya da profesörlerin rolü
Maçın adamı Livakovic
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!