Son açıklanan 2016 yılı büyüme rakamları Türkiye ekonomisinin gelecek performansı açısından oldukça ümit vericiydi.
Konuyla ilgili yazılıp çizilenler ciddi şekilde referandumun siyasi izlerini taşıyor.
Bir kısım köşe yazarları, büyüme rakamlarına eleştiri getirerek,
ettiler adeta.
**
2016 yılının 4. çeyreğinde ekonomik büyüme rakamı yüzde 3.5 ve yıllık büyüme yüzde 2.9 olarak, beklentilerin üzerinde gerçekleşti.
Büyüme verisinin gelmesiyle
gibi yabancı yatırımcılar ve hatta
(Türkiye'ye verdiği notlar çok eleştirilen kredi derecelendirme kuruluşu)
bile Türkiye ekonomisinin
açıkladılar.
Açıklamalar sonrasında, bazı çevrelerin yabancı kurumların büyümeye ilişkin bu olumlu gelişme karşısında 2017 büyüme tahminlerini revize etmelerine şaşırdıklarını söylemeleri de ilginçti.
Son dönemdeki
; yazarıyla, çizeriyle, öğretmeniyle, akademisyeniyle, memuruyla, işçisiyle, emekçisiyle, işvereniyle, siyasetçisiyle
göstermektedir.
**
Karşılaşılan en yaygın eleştiri olarak; “TÜİK'in, yöntem değişikliğiyle bilinçli şekilde geçmiş dönemlerdeki verileri yeni milli gelir serisiyle revize ederek büyüme hızlarına müdahale ettiği” gösterilmektedir.
Oysa yapılan,
(UNSD) tarafından uygulanan Ulusal Hesaplar ve
(Eurostat) tarafından uygulanan Avrupa Hesaplar Sistemi'nin ülkemizde de uygulanması ve geçmiş yılların güncellenmesinden başka bir şey değil.
Yani,
güncellemeleri ve hesaplama yöntemleri gelişmiş ülkelerdeki istatistiki hesaplama yöntemleriyle
ama içerde eleştiri bombardımanına tutuluyor.
Burada
olduğu açık.
**
Büyümenin negatif gerçekleştiği 2009 (küresel kriz etkisi) yılından bugüne
beklenen ölçüde olmasa da
(AB ortalamasının çok üzerinde) ve
Gezi olaylarına, 15 Temmuz darbe girişimine, döviz kurlarındaki aşırı oynaklığa, içerde ve dışarda devam eden terör olayları (ve güvenlik sorunlarına) rağmen, 2016 yılında gerçekleştirilen yüzde 2.9 büyüme (OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme)
**
Ekonomik sorunları var tabii.
(yüzde 11.29). Ancak Mayıs ayı verisiyle enflasyonun zirve yapacağı, sonra tekrar azalış trendine gireceği beklenmektedir.
. Düşük büyüme hızları işsizliği artırmaktadır.
2016 yılında
. Yine 2016 yılında 917 bin kişi işgücü arzına katılmıştır. Yani yüzde 2.9'luk büyümeye rağmen, 639 bin kişi işsizler ordusuna eklenmiştir.
Bu nedenle 2016 yılı sonunda işsizlik oranı önceki yıla göre artmış ve yüzde 12 düzeylerine çıkmıştır.
. Çünkü işgücüne her yıl yaklaşık 900 bin kişi katılıyor ve bu kişilere iş imkanı sağlayacak büyüme
(potansiyel büyümemiz).
Yüzde 5'in altında bir ekonomik büyüme, Türkiye'de işsizliğin artması anlamına gelmektedir.
**
Büyümenin sürdürülebilmesi için belirleyicileri önem taşımaktadır.
2016 yılının büyümesini büyük ölçüde tüketim harcamaları (devlet ve hanehalkı tüketimi) belirlemiştir.
İhracatın büyüme üzerinde negatif etkisi olmuş. İç tüketimin (özel, devlet ve stok değişimi kaynaklı) büyümeye etkisi yüzde 4.2 ve dış ticaretin etkisi ise ters yönde (negatif) olmuş (yüzde - 1.3) ve toplamda 2.9 büyümüşüz.
**
2017 yılının 3 aylık verileri ihracatta ciddi gelişmeler olduğunu gösteriyor. Seçim sonrasında ortaya çıkacak
, yüksek büyümeyi realize edecek iç ve dış yatırımları harekete geçirecektir.
Kalıcı ve sürdürülebilir bir büyüme için
yapısı inşa etmek gerekiyor. Tabii ki ihracata dayalı büyümenin ithalat bağımlılığı minimize edilmeli.
Bunun için de araştırma geliştirme harcamalarına, teknolojiye, beşeri sermayeye yatırım yapmak; yabancı doğrudan yatırımları teşvik edecek, bürokrasiyi azaltacak yasal-kurumsal düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek gerekiyor.
**
2017 büyümesinin yüzde 3'ün daha üzerinde olacağı, ülkenin üzerindeki karabulutların- belirsizliklerin kalkmasıyla iç ve dış talebin üzerindeki baskının azalacağı, tekrar eski
.
Yabancı yatırımcılar buna inanıyor. Biz neden inanmayalım?