Şehir Tiyatroları’nın 100. Yıl Kutlama Töreni'ne iyi ki de davet edilmişiz. Son yıllarda bu kadar mükemmel organize edilmiş çok az etkinlik gördüm. Son derece yaratıcı arka plan yansıtmasıyla etkileyici bir sahne düzeni ve çeşitli müzikallerden canlı, güçlü bir orkestra eşliğinde şarkılar... Erol Evgin’in, Nükhet Duru’nun, Emre Altuğ’un, Zihni Göktay’ın, Hakan Aysev’in, Burak Kut’un olağanüstü performansları... Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’nun gecenin akışını avucunda tutmak için verdiği büyük çaba... Her şey çok iyiydi.
İnanılmaz dinamik ve anlamlı bir program akışı... Anlayacağınız dört başı mamur bir iş. Müthiş güzel kıyafetleri içinde gecenin değerine yakışır tuvaletler, takım elbiseler, şık hanımefendiler, beyefendiler, yıllarını Şehir Tiyatroları’na vermiş dost yüzler, başarılı sanatçılar...
Peki hiç mi falso yoktu? Ne yazık ki kadı kızında da bulunacak türden, gecenin ruhundan kısa süreliğine de olsa bir kopuş sayılabilecek bir küçük olay oldu tabii. Cihan Ünal’ın mesaj vermek, muhalefet etmek isteğinden kaynaklandığını düşündürten ve Antalya Film Festivali’nin alışılmış görüntülerinden birini izliyormuşuz hissiyatı veren konuşması... Bütün geceyi keyifle izlemiş olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın önünde bağıra bağıra attığı iki tirat salondan alkış aldıysa da gecenin güzelim bütünselliği içinde ne yazık ki sırıtıverdi. Neymiş; 4. Murat’tan ve de Atinalı Timon’dan iki tirat, bugünü ne güzel de anlatıyormuş.
Kadı kızında da kusur olur, dedik ya. Nitekim, Erhan Yazıcıoğlu çıkıp bir ara “Bağcıyı dövmeye değil üzüm yemeye geldik. Biz tiyatrocular tuluat yaparız ama ahengi bozmayız” dedi.
Keşke bu müthiş Gala Gecesi’ni Antalya Film Festivali’ni düzenleyenler de görebilseler ve “Türk Sinemasının 100. Yılı'nı biz de şöyle kutlasaydık”, deselerdi.