|
‘Artık Türkiye ile ilgilenmiyorum’…
Ben burada
“Ecnebi Türk Aydını”
diye söz ederken bu kavramı abartılı bulanlara iki yeni örnek kendiliğinden geliverdi.


Hani sevmek ve beğenmek arasında dörtlü bir seçenek ilişkisi olduğundan söz ederiz:

1.

Sevip – Beğendiklerimiz;

2.

Sevmeyip – Beğendiklerimiz;

3.

Sevmeyip – Beğenmediklerimiz;

4.

Sevip – Beğenmediklerimiz…



Bunların hepsinden hem insanlar âleminde hem de maddî dünyada mebzul miktarda mevcuttur…



Ecnebi Türk Aydını ailesinden benim açımdan 4. Kategoriye giren iki kişiden gelen son iki yorum hakikaten insana pes dedirten cinsten. İkisi de 'iyi' insanlardır aslında. Ancak rahmetli Ömer Lütfi Mete'yi bir kez daha anarak ifade edelim ki zihinleri “referanslarını farklı yerlerden alırlar”…



Hani Twitter'in rakamlarına dayanarak

Ekmeleddin

Bey'in %60 oranla Cumhurbaşkanı seçileceğini tespitle seçim gecesi sonuca çok şaşırmış olan Sevgili

Aslı Aydıntaşbaş

kardeşimiz, birkaç gün önce attığı tweet'le artık havluyu iyiden iyiye attığını ifade etmişti: “Artık Türkiye ile ilgilenmiyorum. Öylesine bir ülke işte...”



Bir veciz söz de

: “Kut'ül Amare'yi merak etmiyorum!” ,



Her gün program yapmamanın en iyi yanının “Kut'ül Amare'yi bilmemek olduğunu” dile getiren Cabas, “Merak etmiyorum, hayatta da etmeyeceğim” demiş.



İtiraf etmeliyim…

Kut'ül Amare

'yi son günlerde anlatılan ayrıntılarıyla ben de bilmiyordum. Cehaletim “Almanya yenildi biz de yenildik sayıldık!” boyutunda değildi, ancak resmi tarihimizin neredeyse Çanakkale kadar önemli bu zafere gereken önemi vermemesinden, benim de bu olayı okuyup incelemememden hicap duydum…


Sevda Kuşu uçmaya başladı

Perşembe günü TRT'nin Tepebaşı tesislerinde bir galaya davetliydik. Dün akşam 20.00'de ilk bölümü gösterilen

“Sevda Kuşun Kanadında”

adlı diziden kısa bir bölüm gösterdiler. Ancak kanaat sahibi olmak için fazlasıyla yetti.



Tam benim kuşağın en hararetli yıllarını anlatan bir dizi. Özellikle bizim 68 kuşağını, dönemin terminolojisiyle

Sağcısı

,

Solcusu

,

İslamcısı

olarak memleketi hatta dünyayı kurtarmayı kendine yaşam düsturu edinmiş geniş bir kitleyi ve bizim yakın çevremizi ekrana kilitleyebilecek bir dizi çıkmış ortaya.



İdeolojik mücadele gibi gözüken çatışmaların arkasındaki güçlerin, ancak yıllar sonra 'okumanın' mümkün olacağı oyunlarının sergilendiği; insanî tüm zaaf ve aşkların çatışmaların arka planında duygusal dokuyu oluşturduğu dizi, hayli tartışma da yaratacak…



Çünkü o dizide gördüğümüz kuşağın pek çok temsilcisi bugün ülkemizde kilit görevlerdeler. Çünkü o dönemde çatışmaları perde arkasından uygun provokasyonlarla yönetenler, bugün artık kanlı canlı olarak perdenin önündeler…



En kilit rollerden birinde izleyeceğimiz

Yavuz Bingöl

olağanüstü bir performans sergilemiş. Hepsi birer star olmaya aday

Murat Ünalmış, Deniz Baysal, Ufuk Bayraktar, Müge Boz, İlker Kızmaz'

ı da diğer başrollerde izleyeceğiz.



Dün kaçırmış olanlar için dizi bugün 16.00'da ve 01.00'de tekrar ekrana gelecekmiş. Hayli zor ve riskli bir işin üstesinden gelmek için yola çıkmış olan

Yönetmen Yasin Uslu

ve dizinin genel sorumlusu

Mesut Uçakan'ı

yürekten

kutluyorum



'Ama'lı cümlelerden kaçınmak…

TV tarihinin en çok izlenen dizisiymiş... İlgiyle seyredenlerin yalancısıyım.

Game of Thrones

'un yeni sezonu (Altıncısı) Pazartesi günü Digiturk'te başlamış. ABD yayınından hemen sonra. Benim de araçta İstanbul trafiğinde ve yürüme bantında sık sık kullandığım

“Dilediğin Zaman ve Dilediğin Yerde”

uygulamalarından, 24 saat sonra da

Digiturk

'ün yeni kanalı

Dizimax Sci-Fi

'dan izlenebiliyor.



Önceki sezonları, dolayısıyla tüm eski bölümleri de “Dilediğin Yerde Dilediğin Zaman” uygulamasıyla izlemek mümkün. İş dünyasında çeşitli kademelerde çalışıp da, fantastik türdeki tüm dizi, film ve kitapların tiryakisi olanlarla sık sık bir arada bulunanların Game of Thrones'lu bir sohbete kulak misafiri olması kaçınılmaz. İşittiğiniz bir iki cümleyle de sanki başka bir dilde konuşuluyormuş hissine kapılmak işten değil.



“Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”

dizisine halkımızın teveccühünü anlamakta zorluk çekmiyorum da; buzullarıyla, olağanüstü iklimlerdeki atmosferleriyle, ilginç kostümleriyle, ejderhalarıyla hepimize çok uzak, ancak insan karakterleriyle ailemizden biri gibi çok yakınımızda oluveren bu

'yabancı dizi'

nin nasıl olup da bu kadar tutkulu bir seyirci kitlesi edindiğinin yanıtını henüz vermiş değilim.



Pazarlama iletişimiyle meşgul olup da

Game of Thrones

dizisini de ilgiyle izleyen birileri çıkar da, bu sorunun yanıtını hepimizi ikna edebilecek etkililikte verecek olursa memnuniyetle bu köşede yayınlar ve bundan böyle de tiryakiler arasındaki sohbetlere Fransız kalmaktan kurtuluruz.



Türkiye'den geçtik tüm dünya için bilmediğimiz başka tür değerler, başka tür yargılar, başka tür gelenek ve görenekler arasında heyecan dolu bir başka tür aleme tanık olmanın da bir cazibesi var herhalde. Hayır hayır, “Bir tür kaçış” diye, aklıma ilk gelen açıklamayı yapmayacağım. Çünkü ardından 'Ama' diye başlayan karşı açıklamalar da gelebilir. Dizi kahramanlarından birinin meşhur cümlesiyle bitirelim yazıyı:



“Ağabeyim bir kere bana 'ama'dan önce söylenen hiçbir sözün sayılmadığını söylemişti.”



Siz siz olun, 'ama'lı cümlelerden kaçının.




#Ecnebi Türk Aydını
#Aslı Aydıntaşbaş
#Kut'ül Amare
#Sevda Kuşun Kanadında
#Game of Thrones
8 yıl önce
‘Artık Türkiye ile ilgilenmiyorum’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?