Buraya kadar gayet iyi…
Memleket meselelerinin, ekonomi ve finans dünyasının sorunlarının yanı sıra Türkiye aleyhine artan
(!) karşı iş dünyası ve hükümetin profesyonellerden de yararlanarak neler yapılacağı da konuşulmuş. Amaç, darbe girişimi sonrası Türkiye'nin bozulan
(!) ilişkin iletişim stratejilerinin geliştirilmesi ve Türkiye'nin hikâyesinin yeniden kurgulanması imiş.
Buraya kadar da çok iyi…
Üç ayrı oturumda yapılan çalıştaylarda, aralarında
gibi kendi alanlarında başarılı iş insanları hazır bulunmuşlar.
Ne kadar yerinde bir topluluk…
Peki sonuç ne olmuş dersiniz? Bu sorunun yanıtı medyada yok… Bir iki katılımcıya sordum. “Çok iyi niyetli bir toplantıydı. Bakanlar çok iyi biliyorlar durumu. Biz de görüşlerimizi dile getirdik!..”
Bu kadar mı? Evet, bu kadar. Somut ve stratejik bir adım ortada yok. Yıllardır burada üzerine basa basa sözünü ettiğim durum devam ediyor. Koordinasyon kopukluğu ve eylemsizlik ortamı…
Bir ay kadar önce Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, bu işlerde tecrübe sahibi olan TİM'i (Türkiye İhracatçılar Meclisi) görevlendirmişti. TİM'in hazırladığı yurt dışı Reklam, PR, Dijital İletişim Kampanyası Sayın Cumhurbaşkanımız dahil ilgili tüm makamlarca benimsendi. Şu sıra geniş bir iş adamı topluluğu ile ülke ülke dolaşıp, bu sefer
konusunda çok etkin bir çalışma yürüten Bakan Zeybekci, tura çıkmadan önce TİM'de başta TOBB, TİM, TÜSİAD, MÜSİAD, DEİK olmak üzere iş dünyasının
STK'larının temsilcilerini topladı. Hepsi kampanyayı beğendiler ve destek sözü verdiler. Uluslararası ajanslar için konkur şartnameleri hazırlandı. Ağustos'un ortasında birçok ülkede bangır bangır bir kampanya başlayacaktı.
Bu çalışma sürerken birkaç iş kuruluşu bazı ülkelerde tekil ilanlar vermeye başladılar. Devletin çeşitli kuruluşları birbirlerinden habersiz canhıraş bir şekilde Türkiye'nin algısını düzeltmek için ileri atıldılar. Şimdi de bu son gelişme…
Yazık… Bu koordinasyon bozukluğu zaman kaybı demek, para kaybı demek, ortak aklın israfı demek… Kimin, hangi kuruluşun bu çalışmaları koordine etmesi gerektiğini yüzlerce kere yazdım burada. Bir kez daha tekrarlamayacağım.
Batı ülkelerinin medyası tarafından Cumhurbaşkanımıza yönlendirilmiş açıkça ve alçakça saldırılara ve onun üzerinden yürütülen tezvirat kampanyasına ve Türkiye'nin yalnız bırakılma komplosuna Sayın Erdoğan'ın tek başına verdiği, ciddi, siyasi başarılarla dolu mücadele yetmez… İyi koordine edilmiş, ülkenin tüm kaynaklarının en verimli şekilde kullanıldığı, belki yabancı ajansların da uygulama içinde bulunabileceği, ancak bizim iletişimcilerimizin stratejik denetimi elden bırakmadığı bir çalışma sistematiği için düğmeye basılmalı. Batı'nın sınırsız sorumsuz bir önyargıyla yaklaştığı bu ortamda Batı'nın ajanslarına kayıtsız şartsız teslim olmak kadar yanlış bir şey olamaz.
Peki bu arada neredeyse herkesin ağzına pelesenk olan
ve
sözcüklerinin yanına parantez içinde ünlem işaretini neden koymuş olabilirim?.. Salı günkü yazımızda ünlemlerin hikâyesini anlatmaya çalışacağım.
Kitaptan önce haberi gelmişti:
15 Temmuz'daki darbe girişiminin kronolojisini ve sonrasında yaşanılanların anlatıldığı kitabı
Medya İlişkileri Yönetmeni
hanımefendi ile konuştuktan sonra edindim.
15 Temmuz Cuma, saat 22:00'de “Genelkurmay'da silah sesleri duyuldu ve bir helikopterden dışarıda bulunanların üzerine ateş açıldı” diye başlayıp, 22 saat içerisindeki büyük mücadeleyi, darbe girişiminin nasıl kontrol altına alındığını ve sonrasındaki gelişmeleri, 20 Temmuza kadar nefes nefese yaşanırcasına gözler önüne seren bu kitap, galiba uzun bir süre daha çalışma masamın üzerinde kalacak.
Bir yandan saldırılar sürer, tanklara karşı mücadelelerde şehitler verilirken aynı anlarda FETÖ mensubu rütbeli ya da rütbesiz askerlerin gözaltına alınışları, darbecilere karşı ekranlardan halka yansıyan direnç ve 16 Temmuz'u başlatan günün, o unutulmaz gecenin matbaa harfleriyle özetinin de özeti: 00:11'de Cumhurbaşkanımızın Marmaris'ten Dalaman'a hareket edişi, 00:13'de TRT'den korsan darbe bildirisinin okunması, aynı anlarda 81 ildeki camilerden okunan birlik salaları, 00:26'da facetime bağlantısıyla Cumhurbaşkanımızın halkı meydanlara davet etmesi, Meclis Genel Kurulu Salonu'nda TBMM Başkanı
ve milletvekillerimizin yerlerini almaları, Meclis'in bombalanışı ve milletvekillerinin Meclis sığınağına inmesi, 03:15'te Genelkurmay'dan yeniden çatışma sesleri ve 03:20'de
'ın İstanbul'a gelişi, 04:00'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının terör örgütü FETÖ ve sözde
mensubu general, amiral, subay, astsubay, er ve erbaşlar hakkında gözaltı kararı verişi…
Onbinlerce basılan bu çok özel çalışma demokrasi nöbetlerinde halka dağıtılmış. Artık ara ki bulasın. Ama internette pdf olarak var. (Keşke İngilizcesi de internette olsaydı. Ben göremedim)
“Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi” kitabının hem güncel hem de arşivlik değeri büyük. Tarihi bir belgedir. 20 Temmuz itibarıyla şehitlerimiz, gazilerimiz, dakika dakika yaşananlar, dünyadan tepkiler, bizden dünyaya “Darbe girişimi püskürtüldü” mesajı, muhalefet partilerinin darbe karşıtı tutumu, başlıca üst düzey tutuklu askerler, yaşananlardan çarpıcı karelerle tarihi bir belge…
Nisyan ile malûl olan hafıza-i beşer'in karşısına akıl almaz bir hengâmenin tam ortasında, en sıcak anlarda, 20 Temmuz'da bu kitabın hazırlanmasına karar verip, anında uygulayan Anadolu Ajansı yönetimini ve özverili çalışanlarını kutluyoruz.
Keşke bir başka kurum da batı basınının Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye saldırılarının o günlerdeki yansımalarını toplasa…