|
“Devletimizi yıkamayacaksınız!..”

“Birileri meydan okuyorlar, Suriye Türkiye için şöyle olacak, böyle olacak... Onlara ben buradan sesleniyorum: Siz, ne olacağınızın hesabını yapın”…



Dünden bu yana medyanın manşetlerinden düşmeyen tarihî konuşmasında

Sayın Cumhurbaşkanı

, Türkiye'nin

Suriye

politikası üzerine yürütülen tartışmalara son ve kesin noktayı koydu. Bizce konuşmanın, salonu dolduran 2 binden fazla insanı bir anda ayağa kaldıran şu bölümü, bir gün tarih kitaplarında mutlaka okunacaktır:



“Türkiye, Suriye'de sahneye konulmaya çalışılan oyuna, oldu-bitti'ye asla rıza göstermeyecektir. Gerekirse, meseleyi bilfiil el koymak da dâhil, tüm imkânlarımızı koruyarak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumakta, bu ülkenin kendi halkının iradesiyle yönetimini sağlamakta kararlıyız. Bırakalım da, Suriye'nin yönetilmesine Suriye halkı karar versin. Kiminle yönetileceğine Suriye halkı karar versin. Ama buna dahi tahammül edemiyorlar.



PKK'sından YPG'sine, DAEŞ'inden FETÖ'süne, tüm terör örgütlerini üzerimize salanlar artık bu oyunun deşifre olduğunu bilmelidirler. Son dönemde yoğunlaşan terör olaylarıyla verilmek istenen mesaja cevabımızı her fırsatta tekrarlıyoruz, burada da tekrar ediyorum:



Başaramayacaksınız,



Bayrağımızı indiremeyeceksiniz,



Devletimizi yıkamayacaksınız,



Ezanlarımızı susturamayacaksınız,



Bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz,



Bin yıldır yürüdüğümüz bu yoldan, bizi geri döndüremeyeceksiniz,



Ülkemizi hedeflerinden vazgeçiremeyeceksiniz.



Onlar sanıyor ki, her saldırıda biz zayıflıyoruz. Hayır, her saldırıda daha da güçleniyoruz.”



Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasının, düşünceden çok duygulara hitap ettiği sanılabilir. Oysa o konuşma, Türkiye üzerine akıl yürütmeye çalışan her kişi ve kuruluşun ibret ve delalet ile hafızalarına kazıması gereken bir düşünce ve akıl ürünüydü.



Bizim uzmanlık alanımız dış politika değil. İlişki ve iletişim yönetimi… Bu nedenle her şeyi bilmek, her konuda ahkâm kesmek durumunda olduğumuz zehabına bir an bile kapılmamaya özel önem gösteriyoruz. Tabii ki bu, çeşitli konularda fikrimizin olmadığı anlamına gelmemeli. Bizim dediğimiz sadece had bilme meselesi… Çünkü

iletişim ve bilgi toplumunda

insana haddinin bildirilme süreci artık o kadar uzun sürmüyor…



Mumlar artık yatsıya kadar bile yanmıyor…



ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden

'ın dün

Başbakan Yıldırım

ile görüşmesi sonrasında yaptığı konuşmanın sadece içeriği değil, ancak içeriğinin içeriği (bunun ayrıntısını uluslararası siyaset uzmanları daha iyi okuyacaklardır), Türkiye'nin ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın stratejilerinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha göstermiştir. Tersini bekleyenlere inat…



Elton John kaç para almalı?..

15 Temmuz'un çok öncesinden, ta 2008'den başlayarak, Türkiye sürekli yalnızlaştırılmaya çalışıldı. Sadece Batı medyasının saldırısı gündemde değildi. Batı topyekûn bir savaş veriyordu Türkiye'ye karşı… Politikacılarıyla bize ayar vermeye kalktılar. Batı medyası, halkın oylarıyla işbaşına gelen Erdoğan'ı

persona non grata

(istenmeyen adam), diktatör ilan etti. Onların ekmeğine bizdeki bazı aydınlar da bol miktarda yağ sürdüler. 15 Temmuz sonrası, Türkiye'ye yaralarını sarması için destek vermek yerine darbecilerin hakları, özgürlükleri, âdil yargılanmaları Batı'nın bir numaralı meselesi haline geldi.



Pek çok iş ve bilim insanı Türkiye'ye gelmeyi iptal etti. Uluslararası iş ve sanat olayları iptal edildi. Mesela

Joan Baez

,

Sting



Şimdilerde tecrit zinciri yavaş yavaş kırılmaya çalışılıyor. Mesela İsveç Başbakanı

Stefan Löfven

ve 15 Temmuz gecesi ancak 02.15 sonrası konuşmaya başlayan,

Türkiye'de stabilizasyonun sağlanması gerektiğini

söyleyen

Joe Biden

tamamen değiştirdiler söylemlerini…



Ve

Elton John

9 Eylül'deki Antalya'daki konserini iptal etmeyeceğini açıkladı.



Devletten devlete değil de, devletten halka yapılan uluslararası iletişim açısından önemliydi bu konser. Türkiye aleyhine yürütülen tezviratın bir nebze olsun kırılmasına yardımcı olabilirdi.



Cengiz Semercioğlu

kardeşim de bizim gibi bu konsere sevinenlerdendi. Sonra Elton'a ödenen meblağa takıldı. Bir yazı daha yazdı. Dedi ki:



“Elton John'a belki de müzik hayatının en yüksek konser ücretinin ödendiği, normal kaşesinin katbekat üzerine çıkıldığı konuşuluyor...



Herkes birbirine 1 milyon dolardan, 800 bin dolardan bahsediyor. Elton John Türkiye'ye elbette gelir bu durumda... Bu söylentilerin, iddiaların önüne geçmenin tek bir yolu var...



EXPO yönetiminin şeffaf olması ve Elton John'la birlikte Antalya'da konser veren yabancı sanatçılara ne kadar ücret ödendiğinin açıklaması...



Bu para milletin parası... EXPO'da harcanan her kuruş milletin cebinden çıkıyor. Elton John'a kaç liraya kahramanlık yaptırıldığını öğrenmek bu milletin hakkı…”



Yerden göğe kadar haklı… Expo yönetimi şeffaf olmalı.



Ancak rakamı tartışmak hiç doğru olmayabilir. Geçen yıl etkisinin ne kadar olduğu tartışılır bir kampanya için Türkiye 9,5 milyon dolar harcamış. Bir Elton John konserinin yapacağı etkiyi elde edilmemiş olabilir…



15 Temmuz sonraki tecrit zincirini kırmak için düşünülen rakamın ise 40 milyon dolardan fazla olduğu biliniyor…



ABD Savunma Bakanlığı'nın bir yıllık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün yıllık bütçesinin 20 milyar dolardan fazla olduğu iddia ediliyor. Bu rakamların tamamı halkın parası… Başkasının parası değil…



Biz Türkiye'nin kendisini anlatmak için ve bu uğurda popüler kültür insanlarını kullanmak için yeterince bütçe ayırmadığını iddia ede geldik.



Elton John Türkiye'nin durumundan yararlanıp aldığı bedeli artırmaya çalışmış olabilir. Biz ona ne verdiğimizden çok ondan ne aldığımıza bakmalıyız. Ancak o zaman Türkiye'nin algısını düzeltebilir; ihracatını artırabilir; ülke ve kent markalarımızı yönetebiliriz…


#Suriye politikası
#FETÖ
#YPG
#Elton John
#Expo
8 yıl önce
“Devletimizi yıkamayacaksınız!..”
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’