|
Duygular ve ittifak olmadan olmaz
Halkımızın Türkçe kullandığı özdeyişler seçmen kitlesinin tercihleri, ortak ruhî şekillenmesi ve etkilenimleri konusunda çok ciddî ipuçları verir. “Aslını inkâr edene haramzade derler” sözü de hayli ciddî, ders çıkarılması gereken yüzlerce yıllık tecrübe ürünü bir ışıktır.

Genellikle yazılarından günlük siyasetin takibi adına çok şey öğrendiğim refikimiz Sayın
Abdülkadir Selvi
beyin dünkü yazısını da bu sözün bağlamında değerlendirip yine bir hayli zenginleştiğimi itiraf etmeliyim.

AK Parti nasıl iktidara geldiğini, bizce hiçbir zaman aklından çıkarmamalı. Sadece AK Parti mi? Hayır! Demokrat Parti'nin 1950'de,
Anavatan Partisi
'nin 1983'te nasıl tek başına iktidar olabildiklerinin hikâyesi de dönüp dönüp okunmalı. Bu üç parti içinde şüphesiz en başarılı olanı, en çok seçim kazananı bilindiği üzere AK Parti'dir. O dâhil üç partinin de iktidara gelişinde seçmenlere temel anlamda gönderilmiş ve akıllara net bir şekilde kazınmış en önemli vaatleri alt yapıyla (maddi) ilgili değil, üst yapıyla (manevi) bağlantılı 'söz'lerdir.

Demokrat Parti, “Yeter! Söz milletindir!” sloganında kristalize ettiği millet iradesini ve demokrasi özlemini dile getirerek CHP'nin tek parti sultasını kırmayı başarmıştı. Turgut Özal ve Anavatan ise kapitalist gelişmenin ve Anadolu sermayesinin önünü tıkayan devletçi yasaları değiştirip liberalizmin yolunu açacak özgürlük sloganları ve uygulamalarıyla iktidara gelirken, 12 Eylül darbecilerinin zihniyetine karşı reaksiyon geliştiren seçmenin desteğini aldı.

AK Parti'ye gelince inanç özgürlüğünün önünü
tıkayan ve iyice serpilmiş
Anadolu sermayesinin sıçramasını engelleyen tüm antidemokratik uygulamaları reddederken, Avrupa Birliği'ne sahip çıkması sonucu
müthiş bir destek bularak tek başına iktidar oldu. Aynı çizgiyi devam ettirmeyi başardığı için de
, tabii ki liderinin inandırıcılığının yüksek dozu sayesinde, tek başına iktidarını uzun yıllar sürdürebildi.

Bütün bunlara rağmen, son birkaç seçimdir AK Parti de tüm diğer partiler gibi alt yapı (maddi) vaatlere sırtını yaslamış bir görünüm sergilemeye başlamıştı.

Abdülkadir Selvi, “AK Parti'nin üç stratejisi” başlıklı yazısında AK Parti'nin seçim stratejisinde, kampanya yöntemlerinde çok stratejik değişiklikler yaptığını bildiriyordu. Reklam filminde
Başbakan'ı
“hayatın içinden ve hayata dokunan karelerde”
görecekmişiz. Yani
Başbakan kendi olduğu gibi davranacakmış. “Zaten öyle bir insan ya”, diyor Sayın Selvi.

Sayın Başbakan'ın aynı tavrı seçim meydanlarında da göstermesi ve kendi gibi olması ne kadar etkili bir iletişim silahı olurdu.

Selvi diyor ki; “Halkımız imajdan ibaret, maskeli liderlerin peşinden gitmiyor.” (Kendisini hem bu tespit için kutluyoruz, hem de
şu 'imaj
' kavramını iletişim açısından doğru yerde kullandığı için.)

Selvi üç ayaklı stratejiyi de şu üç başlıkta dile getirmiş:

1. “HDP hedef alınmayacak.”

2. “MHP hedef alınmayacak, Devlet Bahçeli eleştirilecek.”

3. “CHP'nin seçim beyannamesi ve vaatleri tartışılmayacak.”

Abdülkadir Selvi'ye göre AK Parti'yi hedef alan negatif ve polemikçi bir kampanya getirmek yerine vaatlerini açıklayan pozitif bir kampanya yürütecek.

Bütün bunlar AK Parti adına son derece olumlu gelişmeler. Ancak okurun da kolaylıkla tespit edebileceği gibi daha çok neyin yapılmayacağı üzerine vurgu yapan bir yaklaşım. Biz hâlâ AK Parti'de işin iki boyutunun özlemini çektiğimizi bir kez daha dile getirelim:

1. Duygusal, manevi boyuttaki vaatler ve tonlanmalar.

2. AK Parti'yi ve tabii ki bütün iktidarları tek başına kudret sahibi kılan ittifaklar.

AK Parti (aslını inkâr etmezken) kendisini iktidara taşımış ittifakları yeniden tesis etmenin yollarını arayacağını da göstermeli.

Not 1: ANDY-AR araştırma şirketi son araştırmasını yayınlamış. Buna göre, partilerin alacağı yüzdeler şöyleymiş: AK Parti 42.6, CHP 27.1, MHP 15.2, HDP 12.1, diğer 3.0 AK Parti'nin ve CHP'nin oylarının bir miktar artacağının ve MHP ve HDP'nin oylarının bir miktar düşeceğinin iddia edenlerin sayısı az değil, ancak bu rakamlar ne oranda olacaktır? Tam olarak tahmin edebilen de yok. Bir başka iddia da AK Parti'nin 40'ların altına ineceği yolunda. Bizim tavsiyemiz şu:
Bütün araştırmaları
alt alta yazın en yüksek 2 ve en düşük 2 taneyi atın, geri kalanın ortalamasını alın…

Not 2: Volkswagen, krizini halen olağanüstü kötü yönetmeye devam ediyor. Benim
İsviçre'de öğrenciyken
ilk göz ağrım, ilk arabam bir VW kaplumbağa idi. Nerelere gitmiştim onunla… Avrupa'nın gezmediğim kenti kalmamıştı. O gün bugün birçok kez VW'nin pek çok marka ve modelini kullandım. Cânım markanın gözümün önünde eriyip gitmesi yürek parçalayıcı. Aradan onca zaman geçtikten sonra VW'nin 20 üyelik yönetimi dün toplanıp bazı kararlar almış. Bunların içinde 10 üst düzey yöneticinin işine son verilmesi de varmış… Çok geç… Kriz iletişimi yönetiminde zaman en önemli faktördür… Türkiye'deki açıklama da hayli geç geldi ve hiç tatminkâr olmayacak şekilde: “Türkiye'de sunulan tüm araçlarımızın ülkemizin resmi mevzuatlarına, sürüş ve yol ve güvenliğine uygun olduğunu belirtiriz.
Üretici firmaların devam eden çalışmaları doğrultusunda teknik güncellemeler yapılabilecektir
. Gelişmelerle ilgili müşterilerle iletişime geçilecektir.”…Anlayan, ikna olan varsa beri gelsin… Kriz iletişiminin birincil düşmanı geç kalmaysa, ikinci derecede düşmanı da belirsizliği sürdürmektir…

Not 3:
Üçüncü tarafların tavsiyesi iletişimde her zaman önemli faktördür. Hele bu üçüncü taraflar seveni bol şöhretler ise. Pek çok ünlüyle iş birliği yapmış
THY gibi Emirates de dünyaca ünlü sinema oyuncusu Jennifer Aniston ile yeni reklam kampanyası için anlaşmış. “Kusursuz yolculuk deneyimi” sloganını konfor ve lüks ile zenginleştiren Emirates, analog ve dijital bütün mecraları Aniston'lu reklamlar için kullanmayı planlıyormuş.
Şöhret kullanımı mutlaka Emirates'e
de yarayacaktır. Hele ki bu reklam diliyle...
#1 kasım seçimi
#anavatan partisi
#demokrat parti
#davutoğlu
#oy oranları
9 yıl önce
Duygular ve ittifak olmadan olmaz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle