|
Hangisi doğru?

Davutoğlu’yla önceki gün TRT Haber'de bir soru-cevap programına katıldım. Çözüm sürecine dair Kürtlerin beklentisiyle siyasi iktidarın beklentisi arasında ciddi mesafe olduğuna işaret eden, bu konuda açıklık isteyen soruya başbakan mealen şu yanıtı veriyordu:

“Çözüm süreci bu sorunun eşit vatandaşlık ilkesi içinde ortadan kalkması, örgütün silah bırakması ve her türlü talebin ifade edileceği siyasi yolların açılmasıdır. Çözüm sürecinin gelmesi gereken yer, her türlü talebin rahatlıkla ifade edildiği özgürlük ortamının sağlanmasıdır. Talepler barışçıl biçimde ifade edilebiliyorsa kimsenin tekrar şiddet ve silah dili kullanmamasıdır...”

Bir kaç temel üzerine oturuyor siyasi iktidarın bakışı:

1. Örgüt ve Öcalan’la Kürt meselesi görüşülemez, görüşülen silahsızlanma ve militanların entegrasyonu meselesidir. Dolayısıyla bir müzakere söz konusu değildir.

2. Çözüm süreci temel olarak örgütün silahları bırakmasını, sonrasını ve siyasi alanın genişlemesini hedeflemektedir.

3. Eşit vatandaşlık ilkesine ve Kürt vatandaşların taleplerine dair gerekli adımlar atılmıştır. Eksikler de tamamlanacaktır.

4. Kürt meselesini PKK’yla görüşmek onu Kürtlerin temsilcisi kabul etmek anlamına gelir, oysa PKK’ya destek verenler dışında büyük bir çoğunluk bulunmaktadır. Ve bu çoğunluğu önemli ölçüde AK Parti temsil etmektedir.

5. Özerklik isteği gerek bu çerçevede gerek hükümetin temel ilkeleri açısından kabul edilemez. Büyük Şehir Yasası yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebini karşılayacak çaptadır.

Bu görüşler elbet yeni değil. Başbakanlığı döneminde Tayyip Erdoğan ve ilgili diğer bakanlar tarafından bir çok kez açıklanmış bir bakış açısına ve stratejiye işaret ediyorlar. Silahların bırakılması, demokratikleşme ve normalleşme üçlüsü etrafında yapılan çözüm süreci tanımı ilk günden itibaren aslında buydu.

Peki Kürt tarafı ne bekliyor?

Sır değil, özerklik, ana dilde eğitim, genel af Kürt siyasi hareketinin temel ve iç içe girmiş üç beklentisi.

Kürt meselesi Mesut Yeğen’in güzel ifade ettiği gibi bu konuda bir derdi olan Kürtlerin sorunuysa ve bunu isyan ve silahlı kavga yoluyla PKK temsil ediyorsa, karşımızdaki ceviz çetin demektir. Bu durumda, heterojen toplumsal Kürt dokusuna işaret ederek geçiştirilemeyecek bir sorun söz konusudur. Bu noktada çözüme doğru yolun ancak örgütle temas halinde alınabileceği çıplak gerçektir.

Taraflar arasındaki makas kapanmadıkça çözüm sürecinin bu çelişkilerinin sık sık patlamalara yol açacağı aşikardır.

Ancak bu konuda ortada kimi belirsizlikler de bulunuyor.

Nitekim izlenecek yol ile ilgili olarak dün HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın açıklamaları başbakan Davutoğlu’nun vurgularının tam tersi istikametteydi.

Şunları söylüyordu:

“İmralı’ya bizim heyetimiz, izleme heyeti ve devlet heyeti hep beraber gidecekler. Hakan Fidan ile Abdullah Öcalan arasında konuşulan mutabakatta varılan konu şu: Devlet heyeti gelecek, bizim heyetimiz olacak masada, Abdullah Öcalan olacak, bir de izleme kurulu. Hepsi aynı masada, aynı anda oturacaklar. Taraflar birbirine yol haritalarını sunacaklar. Müzakere süreci başlamış olacak. İmralı’da sosyal sorunlarla ilgili çözüm önerilerimiz budur diyecek devlet, biz diyeceğiz ki; bizim önerimiz budur. Ekonomik sorunlar, güvenlik, kadın, çevre sorunlarıyla ilgili öneriler gibi 8-9 başlık var. Taraflar bunu madde madde tartışacaklar...”

Hangisi doğru?

Kısa sürede belli olacaktır.

Ancak taraflar arasındaki mesafe meselesi hala ana unsur gibi durmaktadır.

#Davutoğlu
#TRT Haber
#Çözüm süreci
9 yıl önce
Hangisi doğru?
bir mutasavvıftan damlalar
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…