|
3 Temmuz 2013 Kahire yanıyor
Hava çok sıcaktı. Kahire o gün sıcak rüzgarın ve kavuran güneşin esiri olmuştu. Ülkedeki siyasi kriz, sıcağı daha da arttırıyordu.

Savunma Bakanı General Abdülfettah Sisi, Mısır televizyonunda beklenen açıklamayı yaptı: “Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yönetimi sona erdi.”

O gün, Kahire sokakları sıcaktan değil ama Sisi'nin bu açıklaması nedeniyle yanmaya başladı. Tanklar, zırhlı birlikler sokağa çıktı. Gelecekte adını tüm dünyanın öğreneceği Rabia meydanının etrafı sarıldı. Ordu sözcüsü Muhammed Ali, “Ordumuz Mısır halkının hayatını korumakla görevlidir” diyerek meydana girmeyeceklerini açıkladı. Kimse inanmadı, kendisi bile.

O gün, bir milletin, 3 bin yıldan beri ilk defa elde ettiği gerçek seçim hakkı, bir generalin darbesiyle elinden alındı.

Cumhurbaşkanı Mursi, 3 Temmuz 2013, Saat 21.00'de kendisini korumakla görevli emniyet kuvvetleri tarafından gözaltına alındı. Üzerinde gri bir takım elbise, lacivert bir kravat vardı. Yüzünde hafif bir tebessüm, başını dik tutmaya özen gösteriyordu. Etrafındakiler ondan daha çok gergin, daha çok kaygılıydı.

Bilinmeyen bir yere götürdüler. Can güvenliği konusunda büyük endişeler oldu, Rabia meydanındaki gösteriler arttı, bir milyon insan aynı anda “Mursi, Mursi” diye slogan attı.

Hiçbir şey değişmedi. Sisi, bir kurmay subayı gibi, planladığı her şeyi yaptı. Tüm dünyanın gözü önünde oldu her şey. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'nı, emrindeki general gözaltına aldı, hükümeti devirdi, yeni teknokrat hükümet kurdu, geçici cumhurbaşkanı atadı ve tüm dünya bunları izledi.

Tüm dünya, 3 Temmuz 2013 günü demokrasinin, insan haklarının, adaletin sıcaktan yanan Kahire sokaklarına gömüldüğüne şahitlik etti. İnsanlığın ise, 14 Ağustos 2013 günü, Rabia meydanına tank ve zırhlı araçlarla giren Mısır ordusu tarafından vurulduğunu göreceklerdi. Meydanda bulunan caminin, içindekilerle birlikte yakılmasını canlı yayında izleyen tüm İslam alemi ise, ömrü boyunca unutmayacağı bir utancı içlerinde hissettiler.

3 Temmuz günü, Mısır tarihinin akışı, Arap Baharı'nın kaderi, İslam dünyasının birliği, Batı demokrasisinin havariliği artık başka türlü olmaya başladı. Sisi'nin darbesini memnuniyetle karşılayan ilk ülke Suudi Arabistan oldu. Bu memnuniyetini, Sisi'ye 20 milyar dolar vererek gösterdi ayrıca. İslam dünyası en büyük yaralarından birini böylece almış oldu.

Dünyadaki hiçbir ülke, hiçbir güç, hiçbir vicdan sahibi devlet başkanı 3 Temmuz 2013'de bir milletin seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın bir general tarafından devrilmesini engelleyemedi. Türkiye ve Katar'dan başka ses veren, feryat eden, itiraz eden de olmadı.

Şimdi, bugün, yani aradan geçen 2 yıl boyunca utanç içinde yaşayan İslam dünyasının utancı daha da arttı, başındaki belalar çoğaldı. Batı utanmaz, pişkin bir şekilde çocukların, gençlerin ve demokrasinin katili Sisi'yi kendi ülkesinde kırmızı halılar sererek karşıladı.

Bugün yine çaresiziz. Mursi ve arkadaşları idama mahkum edildi ve biz yine ağlamaktan başka bir şey yapamıyoruz. Ancak Seyyid Kutup idam edildiğinde, Hasan El Benna öldürüldüğünde yine böyle çaresiz hissetmiştik kendimizi.

Lakin onların eserleri, fikirleri, hareketi Malezya'dan Bosna'ya kadar tüm İslam Alemi'ni aydınlattı, insanların, ülkelerin kaderlerini değiştirdi.

Belki yıllar sonra, bugünleri yazacak olan tarihçiler, düşünürler bizim çaresizliğimizi, feryadımızı yazacak ama bugünlerin geleceğin en büyük ateşini, en büyük direnişini doğurduğunu yine not edecekler.

Bugün 3 Temmuz 2015, Kahire sokakları yine yanıyor. Aradan iki yıl geçmesine rağmen hala yanıyor. Bir gün hepimiz öldüğünde, bugünlerin şahitleri kalmadığında, insanların arasında bir efsane dolaşacak:

“İşte ne olduysa, 3 Temmuz 2013'te Kahire sokakları yanarken oldu. İslam dünyasını ve dünyadaki zulüm düzenini değiştiren ateş o gün yanmaya başladı. Ateşi yakan adamın adı Mursi'ydi.”
#Muhammed Mursi
#mısır
#Arap Baharı
9 yıl önce
3 Temmuz 2013 Kahire yanıyor
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti