BBC tarafsız(!) bir yayıncılıkla aslanlar gibi 'Hayır' cephesini destekliyor. Batı hiçbir seçimimizde bu kadar
biçimde işin içinde olmamıştı. Alt alta yazdığınız zaman manzara müthiş:
,
sürekli ya Türkiye'yi kapak yapıyorlar, ya Erdoğan'ı.
,
,
,
,
,
,
,
ve aklınıza gelecek bilumum Avrupa basını yaylım ateşi halinde.
Almanya, Norveç başta pek çok AB ülkesi, teröristlere müsamaha gösterip sahiplenme konusunda yarışıyor. Türkiye'yi
etmeye çalışıyorlar…
Ülke içinde ise Hayır'cılar cephesinde
bini bir para. Tek tek neredeyse her madde için bir yalan uydurulurken iletişim dilinde
adı verilen yöntemle internet ortamını kullanıp abuk sabuk metinler göndermeyi de unutmuyorlar.
Anayasa değişikliği içinde yer aldığı iddia edilen şu metin kelli felli adamlar tarafından bana gönderildi. Herhalde bu da 'şaka'yı (!) vesile ederek kara propaganda çukurunun içine düşmekti. Sözüm ona Anayasanın
'ini düzenleyen 24'üncü maddesine şöyle bir ek yapılıyormuş. Bozuk Türkçe'yi olduğu gibi bırakarak aktarıyorum:
“Din ve vicdan hürriyetinin tek istisnası Ramazan ayındaki oruç ibadetidir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde oruç tutmayanlar ceza kanunundan düzenlemek üzere para cezası, kamu hizmeti, bu suçun işlenmesinin süreklilik arz etmesi, devlete karşı gelmekle eş tutulacağından vatandaşlıktan çıkarılma ve sınır dışı edilmeye kadar devam edebilir. İlgili kanunlarca belirlenir”…
Pes değil mi? Daha neler göreceğiz. Bu ve buna benzer içeride kullanılan araçlarla AB ülkelerinde devreye sokulan
saldırılar arasında ne fark var? Onlar dışarıdan, içimizdeki Hollandalılar içeriden
ye sarılmışlar saldırıyorlar: Tecrit, Tahrik, Tezvirat…
Dün bizim ekiple
meydanındaydık.
projesi çerçevesinde, şehir şehir, meydan meydan dolaşan
ve
ekibinin dünkü elemanlarından biri olarak arkadaşlarla medyanın nabzını tutmaya çalıştık.
TVNet'ten
, kameraman
,
'tan muhabir arkadaşımız
, foto muhabiri
ve ulaştırmadan
; büyük iş çıkarıyorlar… Dünkü çalışmalarında da meydanda siyasi iletişim çalışması yürütmesi beklenen partililerden çok daha faal ve etkiliydi bizim ekip.
İnsanlarla sokak röportajları yaptılar, getirip
İskelesi'nin hemen yanına park ettikleri kıpkırmızı minibüsleriyle tüm dikkatleri üzerlerine çektiler, çevrenin havasını birinci elden kokladılar, durum tespiti yaptılar...
AK Parti'nin iki tane bez pankartı sallanıyordu bir yerlerde; hepsi bu. Ne broşür dağıtan gençler, ne 18 maddeyi tek tek anlatan kadınlar, ne de stant kurup vatandaşları bilgilendiren aktif bir ekip.
Sadece bir çadır vardı. Oraya uğrayanlara broşür veriliyordu. Sadece uğrayanlara.
deniyor buna.
Arkadaşlar kusura bakmasınlar, tam o sırada Kastamonu konuşmasını yapan
'nı dinlemesek, heyecanlanacağımız falan da yoktu.
Iğdır'da konuşan
'ın konuşmasını da verdi kanallar. Bunlar da olmasa nasıl ulaşılacak kitlelere… Hani AK Parti'de hâlâ bir rehavet var da CHP'de ne var? Hiçbir şey. Meydanlar kendi hallerine bırakılmış. Sayın Cumhurbaşkanı yalnızlığa terkedilmiş. Manzara bu. Eğer seçimlerden Evet çıkarsa bu Sayın Cumhurbaşkanı'nın hanesine yazılacak bir zafer olacaktır. Belki de bir miktar
'ın. Kılını kıpırdatmamış, Yeni Şafak kadar dahi sahalara inmemiş olanları referandumdan sonra zor günler bekliyor, biline…