|
Erdoğan korkusu

“Bende yok sabr u sükûn sende vefâdan zerre. İki yokdan ne çıkar fikredelim bir kerre” diyen Nâbî’yi rahmetle anıyoruz.

Altılı Masa’nın bir ayağını kırıp çıkan Meral Akşener’in sonradan iki yedek ayak ile dönmesi ya da döndürülmesi meselesi üzerine günlerdir herkes konuşuyor. “Bir zorlama mı oldu, şantaj mı yapıldı, nasıl bir ikna süreci gelişti” başlıklı tartışmaları dinlerken gördüm ki Meral Akşener’in giderken de dönerken de neyi ortaya koyduğunu kimse anlayamamış. Buna uygun olarak da Ziya Paşa’dan bir söz ekleyeyim yazıya:

Halletmediler bu lûgazın sırrını kimse,

Bin kâfile geçti hükemâdan, fuzalâdan.

(Filozoflardan, erdemlilerden bin kafile geçti

Bu bilmecenin gizemini kimse çözemedi.)

Biz toplum olarak öyle oyuncaklı, kurgusal işleri sevmeyiz. Ondan bir çimdik, şundan bir parça diyerek ortaya çıkan simyacılık işlerine de pek sıcak bakmayız. Şimdi Millet İttifakı denilen yapıda adeta ezoterik biçimde kurgulanan sembollere şöyle bir bakalım: Berat Kandili gününde, Nakşibedi tarikatı şeyhi M. Zahid Kotku’ya bağlı olan Temel Karamolloğlu’nun ev sahipliğinde, CHP seçmenlerinin nefret ettiği Erbakan’ın çatısında, Kemal Kılıçdaroğlu “13.” cumhurbaşkanı olarak; “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları eşliğinde ilan edildi. Bir kenarda zikir çekenler, Yasin okuyanlar da var mıydı göremedim… Bu anlarda kimliklerinde ateist yazan hesapların sağcılardan, tarikatçılardan nefretlerine rağmen bu ittifaka rıza nedenleri üzerine yazanları gördüm.

13. cumhurbaşkanı adayını ilan edenlerden birisi 16 yıl AK Parti hükümetlerinde bakanlık yapmış, öncesinde hiçbir siyasi ya da fikri geçmişi olmayan Ali Babacan’dı. Bir diğer isim Ahmet Davudoğlu’nun hikâyesi ise bambaşkaydı. İslamcı fikirleri sebebiyle akademik hayatında bile pek çok zorluk yaşamış ve eşi de başörtüsü yasakları nedeniyle tıp eğitimine Malezya’da devam etmek durumunda kalmıştı. Aynı zamanda İslam birliğine inanan ve AK Parti’nin ilk yıllarında Abdullah Gül’e danışmanlık yapmış, İslam ülkeleriyle birleşme siyasetinin mimarı olarak lanse edilen Davudoğlu, Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık da yapmıştı.

“Kürtlüğün ve Türklüğün tanımını yeniden yapacağız” diyerek Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirme niyetini ortaya koyan Babacan’ın yanında ise Türkçü bir siyaseti temsil eden Meral Akşener vardı. Ekibinde 1990-2000’li yıllar arasında Kürtlere karşı pek çok eylemin içinden isimler bulunuyordu. Ayrıca kendisi de o dönemlerde İçişleri Bakanlığı yapmış, gazetecileri dinletme iddialarıyla gündeme gelmişti. Ertuğrul Özkök bu konuyu yakından bilen isimlerden birisidir. Bir diğer noktanın da altını çizmek isterim: Siyasi görüş farklılıklarının hiç söz konusu edilmeyip de, masayı devirerek ayrıldığı ilk saatlerden itibaren ittifak ettiği ekipler tarafından son derece seviyesiz ithamlara maruz kalması da bir kadın siyasetçi açısından son derece üzücü. Demek ki 6’lı Masa efradı birbirleri hakkındaki gerçek görüşlerini saklayarak bu “istikşafi” görüşmeleri yapıyordu. Kullanışlı olmadıkları zaman gerçek görüşler anında pörtleyecekti. Tam o zamanlarda ayrılan diğerleri olsaydı, arkalarından kimbilir neler söylerlerdi demeden de edemedim.

Millet İttifakı’nın iddiası “Parti rozetini çıkaracağız.” olmuştu. Ancak gelinen nokta;

bir partili başkan ve iki tane de partili başkan yardımcısı formülü oldu. Diğer partiler ise simyacılar misali, bu bileşimde bir çimdik altın tozu kıvamında kaldı. Ya da ezoterik üflemeler!

İttifakın bir diğer iddiası parlamenter sistemdi. Ancak “istikşafi” görüşmelerle ortaya çıkan metnin 11. ve 12. maddesine göre, iktidar 2028’e kadar Cumhurbaşkanlığı Yönetim Modeliyle yönetilecek. Ancak beş yıl sonra 2028’den sonra, o da belki, sistem değişecek..

Ben bir iletişimciyim ve görsel anlatının siyaset biliminde önemli olduğunu bilirim. Tüm bu sahnenin mesaj içerikleriyle birlikte, yeni birey seçmen ve onu etkileyeceğine inanılan yeni siyaset kodlarına uygun dizayn edildiği kanaatindeyim.

FAST-THINKER’LAR

Öfkeden zevk alan, duyguların makul sınırların ötesine taşındığı yeni bir iletişim ortamı siyaseti de etkiliyor. İletişim bilim profesörü olan Nuran Yıldız’ı Türk Kahvesi programında konuk ettiğimde onun kitap ve yazılarından aldığım notlardan yeni seçmen ve yeni liderlik üzerine yazdığı kitaplardan bir iki not aktarayım:

Yeni seçmen
, kendi seçimlerinin kendi duyumları dışındaki şeyler üzerinde ne gibi etkiler yaratabileceğiyle pek ilgilenmeyen, ben merkezli,
ben takınaklı bireyler olarak davranır
.

Medya aynı zamanda ‘politik oyun’un aktörü ve yapanı/ edeni olarak bir ‘fail’idir.

Entelektüeller
, iletişim araçlarının, özellikle de televizyonun ‘anlık’ iletişimi, geçiciliği ve de hızı ‘fast-food’ olarak tanımlanabilecek yeni bir ‘entelektüel’ tipi yaratmaktadır. ‘
Fast-food’ entelektüel, hızlı tüketilme zinciri içerisinde ‘fast-thinker’ olmak zorundadır.

‘Biz’ kavramı yerini ‘ben’ kavramına bıraktığı için, liderin söylemi, farklılıkları ortaya koyan ve kabul eden bir içeriğe bürünebilmektedir. ‘Farklılık’ yalnızca ırk, din, dil, etnik farklılıklar alanlarında değil aynı zamanda lider ve etki alanının duygusal ve düşünsel dünyasındaki farklılaşmayı da ifade etmektedir.

Yeni zamanlarda, ‘şimdiki an’ın egemenliği söz konusudur. Yeni liderin ‘an’a odaklılığı Beyaz Saray’ın en önemli stratejistlerinden David Gergen için bir tehlike durumudur. Çünkü, şimdiki
zamanın baştan
çıkarıcılığı,
genel bir perspektiften alıkoyar
.
Bugünün siyasetinden söz ederken dikkat çekilmesi gereken,
yeni toplumun akıl dışında sözcüklerle daha rahat karakterize edilebildiğidir: Duygular, sezgi, yansıtma, spekülasyon, kişisel deneyim, gelenek,
şiddet,
metafizik, dini duygular ve elbette komplo söylemleri.
Diğer taraftan
özel
olan her
şeyin
politikleştirildiği bu dönemde, duygular aklın
önüne
geçiyor.
#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#Altılı Masa
#Ahmet Davutoğlu
#Abdullah Gül
1 yıl önce
Erdoğan korkusu
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet