|
Faili meşhur suikastlar (1)

Şubat ayı sonlarında, ulusal yayın yapan bir TV kanalına, 7 Mart 1990 tarihinde bir suikasta kurban giden gazeteci Çetin Emeç’in, öldürülmesinin üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen cinayetin tam anlamıyla aydınlatılamadığını, arka plan veya azmettiriciler açısından Uğur Mumcu suikastı ile benzer ve kesişen noktalar bulunduğunu açıklamıştım.

Uğur Mumcu, kendisine yönelik uzaktan kumanda yöntemi ile patlatılan bombalı suikast öncesinde şahsına gönderilen bir dosyada araştırdığı konuların fevkalade fevkinde bilgiler olduğunu görünce heyecanlanarak önce dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ı aramış ulaşamayınca, bu kez dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis paşayı telefonla arayarak kendisine gelen dosya hakkında bilgi vermişti.

Bu telefon konuşması Uğur Mumcu’yu illegal olarak dinleyen derin yapı tarafından tespit edilmiş, bu olaydan kısa bir süre sonra Mumcu otosuna yerleştirilen uzaktan kumanda ile patlatılan bombalı suikast saldırısı sonrası hayatını kaybetmişti. Eşref Bitlis Paşa, Mumcu’dan 24 gün sonra, Özal ise Bitlis paşa’dan iki ay sonra çeşitli suikast yöntemleri ile ortadan kaldırılmışlardı. Özal’ın o dönem Özel Kalem Müdürlüğü'nü yapan Feyzi İşbaşaran Mumcu’nun ölümünü Özal’a bizzat bildirdiğinde ‘’Cumhurbaşkanı'nın gözlerinden yaş boşaldığını, eyvah hedef yine benim. Plan işliyor. Artık bunları kimse durduramaz’’ dediğini iddia etmişti.
Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan’ın 7 Mart 1990 tarihinde suikast sonucu katledilmelerinden kısa bir süre önce Uğur Mumcu olayında olduğu gibi Çetin Emeç’inde kendisine gelen esrarengiz bir dosyayı araştırmak, muhtemelen bu dosyadaki bilgilerin doğruluk derecesini öğrenmek amacıyla, Ankara’da ABD CIA İstasyon Şefi Martin Lawrence ile görüşmesi sonrasında öldürülmeleri oldukça manidar bir duruma işaret ediyor.

Zira Çetin Emeç’e gelen dosyadaki bilgilerin, Özel Harp’e sızmış Kontrgerilla (Gladyo) yapılanması ve Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili olması kuvvetle muhtemel görünüyor. Zira suikast sonrasında, Bilge Emeç eşinin öldürüldüğü gün çantasında bulunan ertesi gün için yazdığı köşe yazısının kaybolduğunu belirterek dikkatleri bu köşe yazısının içeriğine çekmişti. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, gazeteci yazar Cengiz Çandar’a, 'Emeç’in öldürülmesi diğer cinayetlerden farklı, bu konuyu kapatalım. Bir daha konuşmayalım’ dediği yazılı ve görsel medyada yazılıp, dile getirilen ve teyit edilen bir husustu.

Kontrgerilla ve Özel Harp Dairesi tartışmalarının başladığı 1970’li yıllarda Başbakan Bülent Ecevit’in İçişleri Bakanlığı’nı yürüten Hasan Fehmi Güneş’e göre, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok gibi laik aydın cinayetlerinin Özel Harp Dairesi’yle ilgisi yok. Güneş, “Bunlar İran istihbaratı destekli. Bir tek Çetin Emeç cinayeti farklı” diyerek Emeç’in 1990 Mart'ında öldürülmesinde Özel Harp’in rolünün olduğunu ima etmişti.

Devletin gladyo suikast ve cinayetlerinin üzerine yeterince gitmediğini ifade eden, Bilge Emeç, yakalanan katilin gerçek olduğunu düşünmediğini, Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi tetikçinin cezaevinde evlendirildiğini, ancak bu cinayetlerin gerisindeki gücün hala ortaya çıkarılamadığını ifade etmişti. Kendisinin Atatürkçü orduyu seven bir insan olarak başka gerçeklerle yüzleşmek istemediği için cinayetin arkasında İran olduğunu söylemenin işine geldiğini, İran’ın yaptığına inanmak istediğini de yaptığı söyleşide dile getirmişti.

Bugüne kadar konuşmadığını, çünkü kendilerine bıktırma siyaseti, usandırma politikası güdüldüğünü, bunda da başarılı olduklarını ‘Çözmesinler, istemiyorum’ dedirttiklerini, 'en acılı günlerimizde, geliyorlardı, anlattırıyorlardı, gidiyorlardı. Sonra bir başkası geliyordu, sonra bir başkası.‘ Bunları anlattığını belirtmesine rağmen, 'dosya boş, ifadeler yok edilmiş, baştan yapılması gerek' diyerek defalarca ifade vermeye zorlandığını, yapılanların çok ağrına gittiğini, evrakların birçok kez nasıl kaybolduğunu anlayamadığını ifade ediyordu.

Bilge Emeç’in anlattıklarının tıpatıp aynısını bir televizyon programında beraber olduğumuz Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis de dert yanarak anlatmıştı. Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu ve kardeşi Ceyhan Mumcu, medyaya yaptıkları açıklamalarda Uğur Mumcu’nun ‘’İslamcılar’’ tarafından öldürüldüğüne inanmadıklarını, ama bu cinayeti Kontrgerilla ve PKK’nın yaptığını duysalar şaşırmayacaklarını ifade etmişlerdi.

(Haftaya pazartesi devam edeceğiz)

#Çetin Emeç
#suikast
#Uğur Mumcu
9 years ago
Faili meşhur suikastlar (1)
Sağ muhafazakârlar niçin bilimcidir?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...