|
Türkiye Suriye’ye giriyor mu?
Ortadoğu ve özellikle Suriye'de bölgenin demografik yapısını değiştirmek amacı ile siyaset üreten taşeron 4'lü çete ''koalisyon güçleri, rejim, PKK- PYD ve DAEŞ'' küresel savaş baronlarının kontrolünde, etnik ve mezhepsel çatışmalara zemin hazırlayan psikolojik harp metotlarıyla Suriye'yi kan gölüne çevirmeye devam ediyorlar. Bölgede kimin eli kimin cebinde belli değil. Öylesine bir kaos ortamı oluşturulmuş ki kolonyalist ülkelerin çıkarları uğruna binlerce insan çoluk çocuk demeden katledilirken, milyonlar yerinden yurdundan edilerek, başta Türkiye ve Ürdün olmak üzere komşu ülkelere sığınmak zorunda bırakılıyorlar.

Üstelik koalisyon uçakları tarafından bombalanan Türkmen ve Arap köylerinde yaşayanlar, PKK'nın Suriye kolu PYD tarafından yurtlarını terk etmeleri için tehdit ve baskıya maruz kalıyorlar. Türkmen ve Araplardan boşalan bölgelere Kobani'den, Kuzey Irak'taki kamplardan Kürt nüfus yerleştirilerek bölgenin demografik yapısı açıkça değiştirilip, kantonların birleştirilmesi suretiyle, tampon devletin alt yapısı oluşturuluyor.

Bu durum, ''Küresel Çete'' tarafından Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilerek şekillendirilmesine yönelik, Batı medyasında yıllar önce yayınlanan Ortadoğu haritalarının tekrar gündeme gelmesine neden oldu. 2006 yılında ABD Ulusal Savaş Akademisi'nden emekli Albay Ralph Peters'in çizdiği haritada, Ortadoğu'daki ülkelerin neredeyse tamamının sınırları değiştirilmiş olarak yer almıştı.

New York Times'da Eylül 2013'te yayımlanan Suriye haritası ise, gerçek mi oluyor sorusunu akla getirecek şekilde bugünkü konjonktürel durumla birebir benzeşiyordu. Haritada Suriye'nin kıyı kesimi boyunca uzanan topraklarda ''Alevi devleti'' kurulması öngörülürken, ülkenin kuzeyi Kürt'lere geri kalanı ise Irak'ın da büyük bir kısmını içine alacak ''Sünni devletine'' bırakılıyor. Irak ise ''Şii, Sünni ve Kürt'' bölgesi olmak üzere 3 parçaya ayrılmış olarak gösteriliyordu. New York Times'da 2013 yılında yayımlanan ve Robin Wright imzasını taşıyan makalede Ortadoğu'da 5 ülkeden 14 yeni ülke ortaya çıkabileceği savunuluyordu.

Yaklaşık yüzyıl önce 16 Mayıs 1916 tarihinde 1'inci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan''İttifak''devletleri içinde yer alan ''Osmanlı'yı parçalamayı''hedefleyen, İngiltere ve Fransa arasında, Ortadoğu topraklarının masa başında ve harita üzerinde paylaşılmasına yol açan gizli 1'inci Sykes Picot Anlaşması imzalanmıştı. Batılı emperyalist devletler Sykes Picot Anlaşması'yla, Ortadoğu'da birbirleri ile anlaşması mümkün olmayan etnik ve dinsel açıdan farklı ve küçük uydu devletçikler, Sünni sınırlar oluşturmuşlardı.

Böl, parçala ve hükmet stratejisi ve kolonyalist politikalarını günümüzde de Ortadoğu ve Suriye'de devam ettirmek isteyen küresel güçler bu kez enerji ve boru petrol hatlarının taşınması üzerinden Kürt petrolüne karşı alternatif yol açmak için yol güzergahını boşaltmaya yönelik kaos ve savaş planlarını devreye sokmuş görünüyorlar. Bu amaçla oluşturulmaya çalışılan ''Kürt koridorunun tamamlanması küresel şer ittifak'' için elzem görünürken, kuvvetle muhtemel ki bu kez ikinci Sykes-Picot'un devreye sokularak, Suriye, Irak, Yemen, Libya'nın yanı sıra Türkiye'nin de 1 numaralı hedef alındığına yönelik gelişmeler Suriye'de yaşanmaya devam ediyor.

Kilis sınırındaki Cerablus bölgesi, iki taraf içinde stratejik bir öneme sahip. PYD bir şekilde hülle yöntemi ile bölgeyi ele geçirdiği takdirde, Afrin'e kadar koridorun önü açılmış olacak. Ankara Suriye'de DAEŞ'in Türkiye sınırı boyunca alan genişletmesi ve PYD'nin ise Rojava'da kantonları birleştirme planına karşı, TSK'nın sınırda teyakkuz durumunda kalmasına tedbiren devam ediliyor. Özellikle Gaziantep'in Karkamış ilçesi ile Kilis'in Öncü pınar sınır hattında yoğun bir askeri hareketlilik gözleniyor. Türkiye'ye ait tanklar, obüs topları, füze bataryaları gibi ağır silahlar ile zırhlı personel taşıyıcılar, sınırın sıfır noktasına konuşlandırılmış durumda. TSK'nın ağır silahlarının namluları IŞİD mevzilerine çevrilmiş durumda.

Güvenilir kaynaklara göre sınırda teyakkuza geçirilen TSK için askeri seçenek en son sırada yer alıyor. Türkiye caydırıcı gücünü ön plana çıkararak en azından, ABD ile yaptığı müzakereler sonuçlanıncaya ve BM ve Batı'lı müttefiklerinden Suriye topraklarında tampon bölge ve uçuşa yasak bölge için yeşil ışık yakma yönündeki talepleri ile ilgili bir cevap alıncaya kadar, Suriye topraklarına girmek yerine, sınırdan, IŞİD'in konuşlandığı noktalar ve mevzileri obüs topları ve füzelerle vuracak konumda bekletiliyor. Ayrıca Suriye'de iç savaşın başladığı 2011 yılından günümüze Türkiye'yi Suriye savaşının içine çekmeye yönelik provokasyonlara itibar etmeyen Türkiye Kürt Koridoru oluşumunun da bu amaca hizmet edip etmediğini, ulusal güvenliğimize tehdit oluşturma seçenekleri ile birlikte masaya yatırmış görünüyor.

Diğer taraftan IŞİD ve YPG'nin faaliyet gösterdiği alanlara yönelik güvenli bölge oluşturulması için çalışmaların ise özenle sürdüğü iktidara yakın kaynaklarca ifade ediliyor. Türkiye ile ABD arasında başta IŞİD'le mücadele olmak üzere Suriye'deki gelişmelere ilişkin çok ciddi müzakereler yürütülüyor. Halen IŞİD hedeflerini Kuveyt'teki Ahmet el Cebr Hava Üssü'nden kalkan uçaklarla vuran ABD, Adana'daki İncirlik Üssü ile Diyarbakır'ın, bu operasyonlar için açılmasını istiyor. Bu konuda Türkiye'nin karar vermesi bekleniyor.

Ankara Kürt koridorunun, ulusal güvenliğimiz açısından tehdit oluşturması nedeniyle tamamlanmaması için ve karşı bir tedbir olarak, Suriye topraklarında tampon bölge için düğmeye basmış durumda. DAEŞ ile mücadelede askeri seçenekler de dahil olmak üzere daha aktif bir mücadele tarzı benimsenmesi ayrıca yabancı savaşçıların, Türkiye sınırlarından kolaylıkla geçiyor algısı ve psikolojik harekatını sonlandırmak için Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa'da sınırlarda ''güvenlik kuşağı projesi'' oluşturulması çalışmalarına başlandığı, yetkililerce ifade ediliyor. Projeye göre Türkiye ile Suriye arasında bulunan 911 kilometrelik sınıra birbirine geçmeli ortalama 3,5 metre yüksekliğinde beton duvarlar yerleştirilecek. Ayrıca duvarın Türkiye kısmına yol yapılırken yolun arkasına yüksek tel çit çekilecek. Güvenlik önlemlerinde aydınlatma ve kameralı takip sistemi kurulacak.

Son yapılan MGK toplantısında Suriye'de TSK müdahalesi ve savaş senaryoları istihbarat bilgileri ve Türkiye'nin ulusal güvenlik tehditleri ve alınacak önlemler şüphesiz tüm detayları ile masaya yatırıldı. Ancak 2004 yılında ABD üst düzey yetkililerinin, Birleşik Kürdistan kurulmayacağı yönünde doğru olmayan açıklamaları ve Suriye'de son yaşanan gelişmeler ve Kürt koridoru oluşturulmasının arka perdesi düşünüldüğünde, ABD'nin güvenilirlik vasfını Türkiye açısından yitirdiği ve DAEŞ ile mücadele konusunda samimi olmadığı sizce de çok açık değil mi?.
#ABD
#Albay Ralph Peters
#DAEŞ
#PKK- PYD
9 yıl önce
Türkiye Suriye’ye giriyor mu?
Öğretmenlerin sıklıkla karşılaştıkları 14 sorunun cevabı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!