|
Cuntalar ve yamyamlar

Bir romancı, bir roman yazsa. Bu romanı pek çok dile çevrilse.

Sonra ikinci bir roman yazsa. Bu romanını otuz yılı aşkın süre yayımlayamasa.

Varsayımdan bahsetmiyoruz. Yaşanmış bir vakıadan söz ediyoruz.

Bu romancı Şeyh Hamidu Kan''dır. Bir anda bütün dünyada meşhur olan, Japonca dahil Uzakdoğu dillerine bile tercüme edilen romanının adı da Mahrem Macera*.

Batılı edebiyat eleştirmenleri o roman için "Başka hiçbir romana benzemeyen, oldukça çarpıcı bir felsefî roman" demişlerdir.

Ülkemizde de defalarca baskı yaptı o eser.

İşte öyle bir kitabın yazarı Senegalli Şeyh Hamidu Kan, Mabedin Muhafızları** adıyla yeni bir roman daha yazdı... Otuz küsur yıl önce... Daha dün yayımlandı. Niçin? Cuntacı zihniyetten korktuğu için.

İki romanı arasında onca zaman mecburî beklemiş, mecburen sabretmiş bir kimseden yeni bir eser, yepyeni bir roman, yeni bir ses bekleyebilir misiniz? Yetmiş yaşına gelmiş o romancı şimdi ne yapıyor bilir misiniz? Bir ithalat ihracat şirketi kurmuş. Özellikle de Amerika''ya Afrika malları satıyormuş.

Sanat ve edebiyat dünyası için ne büyük kayıp!

Ama ne yapsındı ki?

Bu acı olayı, Nisan''ın 15''inde Cezayir''de yapılan seçim soytarılığını takip ederken hatırladım. Otuz yıldır Cezayir''in başına çöreklenmiş olan o cuntacı güruh, hem maddeten, hem de manen halkın kanını kuruttu.

İçimizdeki İslâm düşmanları, Cezayir''de akıtılan kanın İslâmcılar tarafından döküldüğü iftirasını atıyorlar.

Cuntanın o mazlum halka otuz yıldır reva gördüğü zulmü, mahsus bilmezlikten geliyorlar.

Petrol ve doğalgaz zengini o memleketin, bütün zenginliklerini sömüren general bozuntuları yüzünden halkın inim inim inlediğini yazmıyor, söylemiyorlar.

Zengin generallerin sadece ve sadece geri kalmış ülkelerde ortaya çıkması nedendir? Hiçbir ileri ülkede niçin hiç patron generale, hiç emekli trilyoner generale rastlanmaz acaba?

Tarafsız her Batılı uzman gibi Jean-Claude Barreau da Cezayir cuntacılarını "Tanrıtanımaz (athÈe), gerici ve petrol gelirlerini sömüren bir yönetici kesim" olarak tanıtıyor. Bu dinsiz grubun kendi menfaatleri için inanmadıkları "İslâm''ı bile istismar ettiklerini" de yine o söylüyor.

Menfaat yüzünden hürriyetin kısıtlandığı, hür düşüncenin engellendiği, demokrasiye benzer bir sistemin adının anılmadığı bir ülkede ne maddî ilerleme olur, ne de entelektüel gelişme. Tahribat bakımdan, cunta ile yamyam arasında çok yakın benzerlikler vardır.

Aslında cunta, yamyamdan bir gömlek daha üstündür. Zira yamyam, bir veya birkaç kişiyi yer. Cunta ise bir değil, bin değil, milyonları tüketir. Maddeten de mahveder, manen de.

Cuntacı yamyam, hiç bilmediği ekonomiyi emir komuta zinciriyle yürüteceğini sanır. Ama iktisat ferman dinlemez. Emir verilince çöker, ülkeyi de çökertir.

Ekonomi gibi, fikirler de hürriyetsiz boy atamaz. Fikir adamı, baskıcı ortamda fikrini test edemez çünkü. Fikir karşı fikirle çarpışarak gelişir. Cuntacıların ise fikirle işleri yoktur. Düşünene düşmanlıkları vardır sadece. İşte sonuç: Kan ağlayan, beli bükük bir yığın zavallı ülke...

* Çev. Adnan Tekşen. İşaret Yayınları. ** Cheikh Hamidou Kane, Les Gardiens du Temple, …ditions Stock, Paris.

25 yıl önce
Cuntalar ve yamyamlar
İyi Ki Varsınız
Bir Başka Mesele: Neden cinsiyet değiştiriyorlar?
Birliğe çağrı
Adamın adı Filistin
Dünya bu gençlerle güzelleşecek