|
Avrupa’nın İslam’la imtihanı

Son iki yüzyıldır, İslamiyet tepeden tırnağa Avrupa'nın önünde imtihana çekiliyor. Avrupa'nın dünya sistemi, uygarlığı ve değerleri hakim. İslam ise bunun karşısında hesaba çekiliyor. İslam toplumlarındaki modernleşmeler Avrupa karşısında hesap vererek oluştular. Türk modernleşmesi bunun çarpıcı bir tecrübesi. Modernleşme adına derimizi bile değiştirmeye çalıştık. Avrupa'nın hesaba çekmesi karşında yapmadığımız kalmadı. Dinimizi değiştiremeyince İslam'ı bile değiştirmeye kalkıştık! Tarihimizi onların tarihine bağladık. Osmanlı'dan daha fazla Avrupa tarihini öğrendik. Bütün sosyal bilimcilerimiz, hala Batının sınıflar, aileler, bilimler, çatışmalar, mezhepler tarihini en ayrıntısına kadar bilmesine rağmen İslam toplumlarını bilmezler. Ne Karmatileri bilirler, ne Mutezileyi ne de Melamileri. İslam toplumları yokmuş gibi hareket ederler. Çünkü Batı bizi hesaba çekerken her şeyimizi reddetmeyi dayatan ideolojilerini dayattı. Solculuk da milliyetçilik de liberallik de toplumsal tarihimizi ve varlığımızı yok sayarak dünyayı okumayı teklif ediyordu. Her tarafımızda Kant'ı, Platon'u, Heidegger'i ağzından düşürmeyen sosyologlar, siyaset bilimciler ve felsefeciler var. Ancak bunlardan kimse Farabi'yi, Kınalızade'yi, Yunus Emre'yi, Tanpınar'ı, Mevlana'yı, Mevlana Halidi Bağdadi'yi bilmiyor. Yok sayılan bir medeniyetin, yok sayılan bilim ve kültür adamları olduk.



Avrupa, her zaman İslam'ı hesaba çekti. Pozitivist Ernest Renan, 1850'lerin başında Sorbonne Üniversitesi'nde verdiği konferanslarda “İslam ilerlemeye manidir” diyerek bu hesaba çekmeyi formüle etti. Yüzyıl bu suçlamaya karşı cevaplar yetiştirmekle uğraştık. Namık Kemal'den Aziz Çaviş'e, Filibeli Ahmet Hilmi'den İsmail F. Ertuğrul'a kadar birçok kişi reddiye yazdı. Kendimizi savunma zorluğu içinde bulduk. Benliğimize kurt düştü! Topraklarımız kadar fikriyatımız ve imanımız da yoklukla karşı karşıya kaldı. Askerlerimiz onlarca cephelerde savaşarak, entelektüellerimiz ise yüzlerce reddiye yazarak bu varlık mücadelesine katıldılar. Binlerce subayımızı cephelerde kaybettik, yüzlerce aydınımızı da pozitivizmin ve materyalizmin bunalımlarında. Arkasından başka ithamlar, başka suçlamalar ve başka hesaba çekme yöntemleri devreye girdi. Yeni Renan'lar yetişti. Daha şiddetli, daha şedit ve daha arsız… Bu defa İslamist, siyasal İslamcı, fundamentalist etiketlerini kullandılar. II. Abdülhamit'e yapıştırttıkları ve bir damga gibi kullandıkları İslamizm yaftasını bugün de Erdoğan için kullanarak dünya medyasını ayağa kaldırıyorlar. Bütün düşünce ve irfan ekollerimizi bu yaftalamalarla hesaba çekiyorlar. Dünya düzenlerini sorgulayan ve var oluş mücadelesine veren her düşünce ve hareketi bu yaftalarla ötekileştiriyorlar. Bizi iki seçeneğe zorluyorlar: Köle ve isyancı. Köle rejimler, köle aydınlar ve isyancı örgütler.



Yeni bir tarihe uyanıyoruz. Avrupa medeniyetinin düşüş tarihidir bu. Bütün mülteci sorunları, ırkçılık faaliyetleri, İslamfobya uygulamaları bunun göstergeleri. Bu yeni tarihte Avrupa ve İslam ilişkisi de büyük bir kırılmaya uğruyor. Artık İslam'ın Avrupa ile imtihan tarihi sona eriyor. Bunun yerine Avrupa'nın İslam'la imtihan tarihi başlıyor. Avrupa ne kadar İslam'a yer veren, onunla yaşayabilen ve onunla uzlaşan bir tutum sergileyebilecek? Avrupa dinsel plüralizm teorisi içinde İslam'a da yer verebilecek mi? Hatta Avrupa laikliğiyle ne kadar samimi? İslam için de laiklik, inancını özgürce ifade etme ve yaşama imkanı sağlayan bir anlam taşıyacak mı? İşte İslam'ın Avrupa'yı hesaba çektiği durumlar… Bu sorular Avrupa'nın başını döndürüyor. Artık İslam'ın dinamizmi ve var oluş mücadelesi karşında büyük bir sınavla yüz yüze. Bu sınavda komplekse giren Müslümanlar olmayacak bundan böyle, bunun yerine Avrupalılar olmaya başlayacak. İslam'ın sınavından geçemeyen bir Avrupa, dünyada yaşama imkânlılarından da mahrum kalacak. En azından medeniyet perspektifiyle artık bir dünya varlığı olmaktan çekilecek. Avrupa'nın bunu aşmasının tek yolu, İslam ile post-Osmanlı döneminde kurduğu ilişkiyi radikal bir biçimde gözden geçirerek yeni bir yaklaşım geliştirmektir.



Almanya'nın, Hollanda'nın, İsveç'in Türkiye'ye karşı hırçınlaşan tepkilerin kökeninde İslam ve Avrupa ilişkilerinin 200 yıllık tarihinin sona ermesi yer almakta. Çünkü bu ilişkiyi Türkler üzerinden kurup dünyaya örnek gösteriyorlardı bugüne kadar. Artık Türkler bu rolü sorguluyor. Bunun değişmesini talep ediyorlar. Onların cüretkârlığı(!) büyük bir şaşkınlığa yol açıyor.

#Avrupa
#İslam
#Almanya
#Hollanda
7 yıl önce
Avrupa’nın İslam’la imtihanı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’