|
16 Temmuz

Dün 15 Temmuz direnişinin yedinci yıl dönümüydü. Sabah erkenden, köprüdeki 15 Temmuz Şehitler Makamı’na gittim.

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminde şehit olan
251 kahramanın
anısına, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün Anadolu Yakası çıkışında yapılan makam sabah erken saatlerden itibaren dolmuştu.
İçinde 251 şehidin adı yazılı ve kesintisiz olarak sela okunuyor. İçine girip de etkilenmeyen, içerlenmeyen, hayıflanmayan yoktur. Bir dostum, “
Köprüden geçerken Fatiha okumayı unutmuşsam, üzerime mahcubiyet hissi çöküyor
” demişti.
Nasıl mahcup olmayız… FETÖ’cü askerlerin kurşunlarına direnen
34 vatan evladı
köprüde şehit düştü.
Bu arada gitmeyenler için aktarayım; Nakkaştepe tarafından anıta götüren yol üzerinde ve etrafında yer alan
her bir servi ağacı bir şehidi simgeliyor
. Minareler gibi göğe yükselen
serviler elif gibi, şehitlerimiz gibi dimdik
duruyorlar. Genç bir delikanlı servilere şefkatle bakıyor, önlerindeki isimleri tek tek okuyordu. Dudakları kıpırdıyordu, 17-18 yaşlarındaydı. Yol bitince selamlaştık. “O gece, 18 yaşından küçük 8 şehidimiz var” dedim. “Biliyorum ağabey” dedi.
Abdullah Tayyip Olçok
’u andı, “Abdullah o gece köprüde şehit düştü. Hainler, korkaklar
sırtından vurdular
.” Diğer genç şehitleri de buradan ben anayım; henüz on beşinde toprağa düşen Halil İbrahim Yıldırım, Mutlu Can Kılıç ve Engin Tilbeç, on yedilikler; Uhud Kadir Işık, Özgür Mustafa Karasakal, Mahir Ayabak ve Rüstem Resul Perçin… Vatan hainlerine karşı,
canlarını ortaya koyan körpe kahramanların
o mübarek adlarını ne kadar ansak, dağlara taşlara kazısak yetmez…
Dün yine duygu yoğunluğu çok yüksek geçti. Ancak dün bitti. Bugün 16 Temmuz.
Büyük bir hesaplaşmanın
başlangıç noktasındayız. Çaresizliklerle dolu, bir muhtırayla askere teslim olunan, seçilmiş başbakanın idam sehpasın gönderildiği onursuz, haysiyetsiz günlerinin not düşüldüğü eski defterleri kapatan
yeni bir sayfanın ilk yaprağıdır 16 Temmuz
.
Bu sabah nasıl uyandınız, neler hissettiniz? Yedi yıl önceki 16 Temmuz’u hatırlıyor musunuz? Şaşkındık tabii. Tehlike henüz geçmemişti. Meydanlara akmaya devam ediyorduk. Bir yandan da şehit haberleriyle sarsılıyor, dün gece ne yaşadığımızı sorguluyorduk. Bence hala idrak edemedik. Neyi göğüslediğimizi, nasıl bir direniş gösterdiğimizi ve Türkiye’yi kimlerini
hangi güçlerin elinden geri çekip aldığımızın
tam olarak
farkında değiliz
.
Geçtiğimiz yılki yazımı; “Sahi 16 Temmuz sabahını tersinden düşündünüz mü hiç? 
27 Mayıs’ı
,
12 Eylül’ü
yaşayanlar, bilenler
düşünmek bile istemiyorlar
” sorusuyla bitirmiştim. Ya hainler başarılı olsaydı? Gözlerini kan bürümüş, önlerine çıkan her engele ölüm kusan, Ankara’da
Özel Hareket Başkanlığı’na bomba yağdırıp
Türkiye’nin
en seçkin 44 polisini şehit eden
caniler 16 Temmuz sabahı duracaklar mıydı? Genel Kurul’da 200 milletvekili varken TBMM’ye bomba atan
üniformalı teröristler
16 Temmuz’u da kana bulamaz mıydı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele
suikast timini gönderen
emperyalizmin köpekleri
, ellerine verilen adrese zamanında varsalar “İşlerini”
yarına bırakırlar
mıydı? Bu soruları çoğaltırız. Boğaziçi Köprüsü’nde, Çengelköy’de, Vatan Caddesi’nde, Saraçhane’de, Külliye’de sivillere ellerindeki tüm silahlarla
ölüm kusan haşhaşiler
, 16 Temmuz günü de kan dökmeye devam edecekti mutlaka. 15 Temmuz gecesi darbeye direnen ve önlerine çıkabilecek tüm engelleri yok etmeye kodlanmış
ihanet şebekesinin
16 Temmuz sabahı
toplu katliamlar
yapmayacağının ne bir taahhüdü ne de garantisi olamaz. Darbe püskürtülünce 16 Temmuz sabahı ellerinde bayraklarla meydanlara çıkıp kendilerini “kamufle etmeye çalışan”
sivil FETÖ’cülerin
nasıl canileştiğini görecektik belki de.
Bu nedenle yeni bir dönemin ilk sayfası olan 16 Temmuz sabahının anlamını, kıymetini ve yüklediği sorumluğu
daha derinden
hissetmek gerekiyor.
#15 Temmuz
#darbe girişimi
#Ersin Çelik
9 ay önce
16 Temmuz
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet