|
Gençsin “evet” diyeceksin…

İlk kez fikrini soruyorlar, kim olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini ilk kez soruyorlar.



Kendi kaderini yaşayıp, yaşamak istemediğini ilk kez soruyorlar.



Acele etme, sakin ol, hikayeni anlatacağım sana.



Yeter ki, gözleri kıpkırmızı kesilen, kainatın yükünü sırtlamış şu yorgun at suyunu içsin, soluklansın, müsaade et.



Başa dön, hikayenin başına, her şeyin başladığı, baş alıp baş vermediği, o yolun başına dön.



“Allah, kaderin sahibidir”

dediğin, alnını secdeye yatırırken, rükuyu nöbette bıraktığın, o ana geri dön.



“Allah, kaderin sahibidir, Allah, içine düştüğün kuyudaki karanlığın sahibidir, karanlıklar içindeyken, içine düşürülen aydınlığın sahibidir, Allah, sahibimizdir”

dediğin o ana geri dön.



Bundan sonra olacakların sebebi sensin, artık büyüdün, yola kendi başına devam edeceksin.



Şu yorgun at, seni buraya kadar getirdi, dizlerinin bağı çözüldü, durmadı, haramilerin kırbacını yedi, inlemedi, sırtında taşıdığı mukaddes yükü bu menzile ulaştırdı, şimdilik güvendesin.



Benim derdim, diyebileceklerimi usulünce deme derdi, ötesi bana düşmez.



Ötesi senden bana düşmez, yolu yol yapan, yolun sahibiyle sözleştiğin yolculuğun kaderi artık ötesi, dilimi dişim keser, bana dedirtmez sözün sahibi.



“Bugüne kadar bildiklerini uykudayken öğrendin.”


Ne desem boş delikanlı, fakat şu kadarını söyleyebilirim ki,

“Çöl, sen uyurken geçildi.”


Sen uyurken, senin susuzluğunu çekenler, senin suyunu içenler değildi, anlatılanlara kulak asma.



Madem bu çınarın altına hesaplaşmak için gönderildin, aramızda adil bir konuşma yapalım o zaman.



Bugüne kadar hatırlamadığın rüyanın hesabını seni taşıyan ata sormamakla başlayabiliriz mesela.



Çünkü uyuyarak geçirildiğin çöl, tecrübe olmadı sana.



Haklısın, serin ve sulak bir vadide açtın gözlerini, şamarın acısıyla titremeden geçti çocukluğun, diken, benim gövdemi delmekten ulaşamadı sana.



Çölün karanlığından uyuyarak geçen bütün çocuklar gibi, sen de anneni

“Kara Fatma”

sanıyordun.



Hiç kızmıyorum, hiç kızamıyorum sana, uyuyordun, rüyana asılan oyuncak bile

Beethoven

çalıyordu, haberin yoktu.



Ben seni acının içine uyandırmadım, sonra anlatırım ve sen her şeyi anlarsın sandım.





Bundan sonra olacakların sebebi sensin, uyandın, beni duyuyorsun, gözlerimden bile saklayarak büyüttüğüm umudumun yağız delikanlısı, şu cengaver tayın şah damarısın.



Şimdi uyandın, doğrul, gövdeni kontrol et, cürmün ve cüssen arasındaki açıyı dert etme, kapanmayacak yara, yara açmayacak darbe yoktur.



Bilmelisin ki, sen uyurken yaşananlar, kadere iman dışında normal değildi.



Gözümüze tutulan fener yolumuzu kör etti, seni el yordamıyla ay ışığında büyüttük yavrum.



Bak, ben sana bir iyilik daha yapacağım, ama bundan sonra kendin yürüyeceksin artık.



Arkamdan ne derlerse desinler, aldırmam; yeter ki yürü, demir gök, yağız yer eriyene kadar yürü, uzak ufuklardan gelen şu zalim uğultuyu susturana kadar yürü.



Atını eyerledim, meşaleni yaktım, sırtını sıvazladım, duanı boynuna astım, artık yola düşme zamanı, bundan sonra kaderin cilvesi sensin aslanım.



Ellerini çözdüm, zincirlerini kırdım, kalk ayağa, esaretin gölgesi var üstünde, titre, kalan tortular da dökülecek.



Kanatlarını aç iki yana, yavaş yavaş dalgalanmaya başla, vakit ağarıyor, havalan hiç olmazsa bu çağın arşına.



Hadi be aslanım kalk ayağa, ellerin bağlı değil, ayaklarındaki zinciri çoktan parçaladım.



Sadece ayağa kalkman gerekiyor, gövdeni tartmadan yüreğine dokunman yetiyor.



Dersimi aldım, dersini verdim, yer altımızdan kayıyor.



Allah

'ın izniyle ayağa kalkman gerekiyor.


#Beethoven
#Kader
7 yıl önce
Gençsin “evet” diyeceksin…
Müslüman ülkelerin sesi: İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü