|
Tarihsellik yazılarımıza bir haşiye

Konunun temcit pilavı gibi ikide bir gündeme getirilmesi hoş karşılanmıyor ama bu konuda tahribat yapanlar da tahribatlarına devam ediyorlar ve daha önce de söylediğimiz gibi, müsteşriklerin yapamadıklarını yapıyor ve Müslüman gençliğin kafasına Kur'an-ı Kerim konusunda şüphe tohumları ekiyorlar. Temcit pilavı olmasın derken hoşafı yağlayıp yağlayıp önümüze sürüyorlar. Buna sıradan bir düşünce ihtilafı deyip geçemeyiz. Bu bir fikir ihtilafı değil, apaçık bir hilaftır, aykırılıktır.



Bu arkadaşlarımızdan bazıları Kur'an-ı Kerim'de neshin/değiştirilen hükümlerin bulunmuş olmasını gerekçe göstererek onun bütün hükümlerinin tarihsel olabileceğini söylüyorlar. Madem ki, Kur'an-ı Kerim'in bazı hükümlerinin nüzul süresi olan yirmi üç yılda nesh edilmesi gereği duyuldu, o halde günümüze kadar geçen on beş asır sebebiyle pek çok hükmün değişmesi de tabiidir ve gereklidir diyorlar.



Hanefi mezhebinin ilk mükemmel usulü fıkhını yazan Cessas'ın (v. 370 H) konuyla alakalı sözlerini vereceğiz ama önce bu düşüncenin temelden sakat olduğuna da bir iki cümle ile tekrar işaret edelim.



Bir defa nesih denen şey, Allah'ın bir hükmü koyması, sonra da bu işe yaramadı, bunu değiştirip başka bir hüküm koyalım demesi değildir. Böyle düşünmek Allah'a bilgisizlik isnat etmek olur, buna 'beda', yani önceki fikrinden cayma denir ki, Allah için böyle düşünmek şirktir. Her şeyi bilen Allah hangi hükmün nerede, ne zaman gerekli olduğunu da bilir. Allah için 'beda' söz konusu olmaz.



İkinci olarak 'nesih' aslında tam olarak önceden verilen bir hükmü değiştirme demek değildir. Tıpkı kanunlardaki geçici hükümler gibi İslam'ın kuruluş döneminde, belli bir zamana has geçici hükümler konup, bu zaman dolunca artık kalıcı hükümler konulmasıdır. Yani bu yolla o kaldırıldığını söylediğimiz hükümler aslında kaldırılmış değildir. Onlar muvakkat/belli bir zaman için konmuş hükümlerdi ve ait oldukları zamanla beraber tarihte kaldılar. Ardından da dünyanın sonuna kadar gelecek olan zaman için kalıcı hükümler kondu.



Üçüncü olarak, 'hüküm Allah'ındır', dilediğini kaldırıp, yerine dilediğini koymak da O'nun hakkıdır. Dinin sahibi O'dur, kim için ne zaman hangi hükmü koyacağını O bilir. Madem ki O, önce gönderdiği bazı hükümleri değiştirip onların yerine başka hükümler koydu, o halde biz de kalan bazılarını, bunlar o zamana aitti diyerek değiştirebiliriz demek edebi zorlayan ve haddini aşan cahilce bir kalkışma olur. Bu kalkışma, Allah yaptıysa biz de yaparız demekle eş anlamlıdır.



Dördüncü olarak Allah (cc) kendi indirdiği hükümlerle hükmetmeyenlerin duruma göre, kâfir, zalim ya da fâsık olacağını söyler. Kur'an-ı Kerim'deki hükümlerin tarihsel olduğunu söyleyerek onların yerine konacak yeni hükümler elbette Allah'ın indirdiği hükümler olmayacaktır. Allah bunu demek istemiştir, Onun muradı budur demenin de bir ölçüsü ve mantığı olamaz. Öyle olsaydı Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler değil, O'nun muradına göre hükmetmeyenler denirdi. Ya bu ayeti kerimeyi de tarihsel sayıp, o zaman Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler öyleydi ama şimdi öyle değil denilecek ki, buna bir deliliniz yok, ya da böyle bir tehdidin muhatabı olmaktan kaçınacaksınız. Çünkü bu, haşa, Allah da tarihseldir demek gibi bir şey olur.




Şimdi gelelim Cessas'ın nesih bahsinde söylediklerine:



“Resulüllah'ın vefatından sonra artık neshin/hükümlerin değiştirilmesinin olmayacağı konusunda İslam ümmeti bütünüyle hemfikirdir. Sadece zahiren Müslüman görünüp de, aslında şeriatı bozmak isteyen mülhit bir grup müstesna. Onlar Resulüllah'ın vefatından sonra da neshin olabileceğini söylerler. Oysa bu mümkün değildir… Çünkü eğer böyle bir şey olsaydı Resulüllah'ın vefat ettiği zamandaki şeriatın bugün var olandan kat kat fazla olup Allah'ın onu insanların kafalarından sildiğinden emin olamazdık. Ayrıca bugün elimizde var olan şeriatın Resulüllah zamanındakinden farklı olması da kaçınılmaz olurdu. Sanki Allah Resulüllah'a gelen şeriatı ümmetin bireylerinin kafalarından silmiş ve ardından yine onun bütün bireylerinin, başka hükümleri şeriat olarak bilmekte anlaşmalarını sağlamış gibi olurdu. Oysa böyle söylemek İslam milletinden çıkmakla eş anlamlıdır” (el-Fusûl, III, 253-254).


#Temcit pilavı
7 yıl önce
Tarihsellik yazılarımıza bir haşiye
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak