|
"Yeni Avrupa" üzerine

Çekirdek Avrupa" oluşumu, Avrupa''nın 21. yüzyıldaki stratejik konumu ve dünya üzerindeki "bütünleşme" projeleri bu köşede sık sık değindiğimiz başlıklar arasında yer alıyor. 29 Nisan tarihli "International Herald Tribune"da bu konulara ilişkin bir yazı dikkatimi çekti. Geneva Overholser imzalı ve "Washington Post" kaynaklı yazının başlığı şöyle: "Ulus-devletin Ölümü, Birleşik Avrupa''nın Doğumu".

Bugüne kadar "ulus-devlet"in ölümünü ilan eden postmodern yaklaşımlara, bunların pratikte doğurduğu siyasal sonuçlara ve "bütünleşme-parçalanma" projeleri arasındaki diyalektik etkileşime ilişkin epeyce şey söyledik. Bakalım, Balkanlar''daki son durumdan yola çıkan Overholser bu konuda yeni bir söylüyor mu? Overholser''ın yazısındaki ana ekseni, uzun yıllardır Christian Science Monitor için çalışan gazeteci Elizabeth Pond''un son kitabı "Avrupa''nın Yeniden Doğuşu" oluşturuyor.

Pond''a göre Avrupa''daki milletlerin birleşmesi Amerikalılar''ın düşünebileceğinden çok daha güçlü bir biçimde gerçekleşiyor ve eski tarz etnik düşmanlık biçimleri karşısında ciddi bir direnç oluşturuyormuş. "21. yüzyılın arifesinde," diyormuş Pond, "bir mucize gerçekleşti ve Avrupa yeniden doğdu." Pond''un bakışınca, hem modernlik sonrası hem ulus sonrası bir döneme karşılık gelen bu gelişme, ulus-devletin son üç yüzyıla damgasını vuran "egemenlik" anlayışını baştan aşağı değiştiriyor. Pond da Overholser da "egemenlik" anlayışındaki bu dramatik değişikliğin ABD tarafından henüz yeterince kavranamadığını öne sürüyorlar. Onlara göre, Avrupa''nın yaşadığı bu dönüşüm, insanları hem ekonomik hem psikolojik açıdan etkiliyor.

Helmut Kohl gibi politikacıların "milletlerin örgütlenmesi için yeni bir yöntem" bulmaya çalıştığını öne süren Pond, Avrupa''nın on beş yıldır yaşadığı "Eurosclerosis" (güzel bir tanımlama!) halinden çıktığını ve Orta Avrupa''da ulus-devlet döneminin sona erdiğini söylüyor. Avrupa''nın hızla bütünleşmesine yol açan "yeni dönem" artık sadece "ekonomi"de değil, "dış politika" ve "adalet" alanlarında da ortak karar ve politikaların belirlenmesine yol açıyormuş.

Pond, Amerikan medyasının işin bu yönünü bir türlü kavrayamadığını düşünüyor: Amerikalılar ortada sadece doğum sancıları görüyorlarmış, ama Avrupalılar bu "yeniden doğum"u çoktan yaşamaya başlamışlar bile. Pond''a göre, Avrupa''nın bütünleşmesinde son derece uygun bir "araç" halini alan şey ise yaşanan "kriz" durumu. Bu formül bize, Edgar Morin''in Avrupa için dile getirdiği "düzen-düzensizlik-yeniden örgütlenme" sarmalını anımsatıyor. Yani, bu bakış açısınca, Avrupa''nın bugün kendi içinde yaşadığı bunalımlar "yapıcı" bir nitelik kazanıyor ve Avrupa''nın 21. yüzyıla bir "siyasi cüce" olarak değil de, "yeniden örgütlenmesini tamamlamış bir güç" olarak girme ihtimalini artırıyor. Tam da bu nedenden dolayı, hem Pond hem Overholser Makedonya ve Bulgaristan gibi ülkelerin "Avrupalı" olmak yönünde gösterdikleri iradenin çok önemli olduğunu düşünüyorlar.

Overholser bu bakışla Clinton''ın yaklaşımı arasında önemli bir koşutluk görüyor. Clinton geçenlerde Amerikalı gazetecilere şöyle demiş: "Bugün asıl sorun Kosova''nın Sırbistan''ın bir parçası olarak kalıp kalmayacağı değildir. Asıl sorun Kosova''nın, Sırbistan''ın ve bölgedeki diğer ülkelerin Yeni Avrupa''nın bir parçası olup olmayacağıdır. Kosova, Sırbistan, Bosna, Hırvatistan, Makedonya ve diğer tüm Güneydoğu Avrupa ülkeleri için en iyi çözüm, egemenliğin ağırlığını yitirmediği, ancak sınırların her geçen biraz daha önemsiz, biraz daha açık hale geldiği bir Avrupa ile bütünleşmeleridir."

Kosova''nın, Avrupa için, çok kısa bir süre zarfında taktik bir sorun olmaktan çıkıp ahlaki bir soruna dönüştüğünü öne süren Pond, NATO''nun genişleme sürecinin bile Orta Avrupa''daki bu güçlü bütünleşme eğilimine katkıda bulunduğunu düşünüyor. Gelecek yazımızda Pond ve Overholser''ın dile getirdiği bu bakış açısının güçlü ve zayıf yönlerini ele alacağız.


25 yıl önce
"Yeni Avrupa" üzerine
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?