Ak Parti'de 16 Nisan referandumu sonrası hızlı bir değişim yaşanacak. Bilinen takvimleri tekrarlayacak olursak; Cumhurbaşkanımız Erdoğan Salı günü Ak Parti Genel Merkezi'ne gelecek. Partiye yeniden üye olacak. Aynı gün grup toplantısında konuşacak. 21 Mayıs'ta Ak Parti Olağanüstü Genel Kurul'a gidecek. Erdoğan, Ak Parti Genel Başkanlığı'na yeniden seçilecek. Buraya kadar tamam.
Asıl mesele, her seçim ve her kamuoyu yoklamasından sonra şapkasını önüne koyup “öz savunmasını veren" Ak Parti'nin 16 Nisan referandumunun sonuçları bakımından nasıl bir savunma yapacağı ve “revizyon" yaşayacağıyla ilgili sanırım.
16 Nisan'dan çok daha önce, referandumdan evet çıktığında Cumhurbaşkanımız'ın Ak Parti'ye döneceğini, genel başkan olacağını zaten yeni sistemin bir anlamda
olduğunu biliyorduk.
Şimdi önümüzde bir tablo var. Bu tabloya göre öncelikle
. Hakkını teslim edelim. Ama
var. Bu hayır oylarının nedenleri tartışılırken Ak Parti'nin özeleştiri yaptığını söylemiştim.
Revizyon da işte bu noktada başlıyor.
.
Önceki akşam, İstanbul'da
ile buluştum.
dedi.
diye başladı ve
dedi. “Gecesini gündüzüne katan, hizmet aşkıyla yanıp tutuşanlarımızın sayısı çoktu şimdi
. Bizim bu ataletten, bu üstenci tutumdan bir an önce kurtulmamız gerek" diye devam etti.
“Bakın 2019'da önce yerel, sonra genel seçimler var. Bana kızacaksın ama 2019'daki seçimler Türkiye tarihinin en kritik seçimleridir.
diye karamsar bir tablo çizdi.
Bir şey daha söyledi, “
Benim bildiğim liderimiz Recep Tayyip Erdoğan, olup biteni en iyi görendir
“Yeni dönemde, tasfiyeden çok mutabakat ve revizyon olacak" iddiasındaki Ak Partili yerel siyasetçi haklı mı çıkacak haksız mı pek yakında göreceğiz.
Takipteyiz…
Ankara'da Suriye'nin kuzeyinde otonom bir bölge oluşturmaya çalışan
ile ilgili iki görüş arasında gidip gelmeler yaşandı, uzun süre.
Aslını sorarsanız
. Meselenin o bölümü başka bir tartışma konusu… Bugün PYD'ye müdahale edilme biçimine ilişkin iki görüşten söz etmek istiyorum.
Bundan kısa bir süre önce henüz referandum olmamışken askeri bürokrasiyi de çok iyi bilen önemli bir siyasetçi, bir kahvaltı masasında
Dikkatli olmak gerekir" diye bir cümle kurmuştu.
Aynı siyasetçi, Suriye'deki terörle mücadele konseptinde Türkiye'nin çok net bir duruş sergilediğini ancak muhataplarının (Amerika ve Rusya) bu netlikte bir duruşunun olmadığını da aktarmıştı.
Ankara kulislerinde çok uzun süredir konuşulan bir başka iddia ise şöyle: Devletin tepesinde,
diye bir kararlılık var.
Bu cümle,
bir cümle.
İkinci cümlenin sahiplerinin,
sorunu ile
arasında kurduğu
.
Ve Türkiye'nin terör tehdidinden kurtarılmasının Suriye'deki terör inlerinin imhasıyla mümkün olacağı konusunda kesin bir kanaati de...
İlk cümlenin temsilcilerinin ise muhataplarımızla zaten kötü olan ilişkilerin bir Amerikan, bir Rus özel kuvvetler askerinin
başına bir şey gelmesinin telafisinin zor olacağı konusunda sabit görüşleri var.
Her iki görüş de muteber!
Ankara'da devlet bu iki görüş arasından hangisini seçecek diye beklerken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden
. Biri Suriye, diğeri Kuzey Irak'ta. Yani PKK ve PKK'nın Suriye koluna karşı operasyon.
Bugün öğreniyoruz ki
. Kaçamayanlar bombardımanda ölmüş. Ve yine gördük ki Amerikalılar,
diyen açıklamalar yapıyor.
Sincar'daki PKK'lılara ne tür yardım yapıldığı ise henüz belli değil. Ancak, Türkiye'nin hava akınından haberdar olan Amerika, Rusya ve K.Irak yönetiminin bu haberi kimlerle ne kadar paylaştığı önemli.
Sonuç olarak, şimdilik Ankara'da iki farklı görüşün bir orta yolu bulunduğu gözlemleniyor. Hava harekatlarıyla muhataplarımıza kararlılık mesajı veriliyor.
.
Güney sınırımız boyunca Amerikan bayraklı zırhlı araçlarıyla intikal halindeler. “Suriye'nin kuzeyinin tamamında ortaklarımız olan Suriye Demokratik Güçleri'yle (içinde PYD olan) hareket eden ABD askerleri var.
" diyorlar.
kavramı önemli.
Zira, biz Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoruna karşı olduğumuzu, bir devlet kurulmasına izin vermeyeceğimizi en üst perdeden ilan ettik. Sınırlarımıza yakın bölgelerden sınırlarımızın içine terör akıtıldığını belgeleriyle muhataplarımıza sunduk. Ama
O halde,
sonrasında Türkiye,
diyerek
Sahi Akçakale'nin karşısında hangi, Suruç'un karşısında hangi Suriye kasabaları vardı?
Türkiye yakın tehdit olarak nitelendirdiği Suriye'nin kuzeyindeki otonom bölge için gerekirse
dahil her türlü seçeneği denemez mi?
Meşru müdafaa hakkı, bize bir şey söylüyor olmalı!